"İNSANLAR DÜNYAYI OLDUĞU GİBİ DEĞİL, ANADİLLERİNİN SUNDUĞU BİÇİMDE GÖRÜRLER 21 ŞUBAT DÜNYA ANADİLİ GÜNÜ KUTLU OLSUN!"

Eğitim Sen Adana Şubesi ve İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi: "Tüm dünya ve Türkiye halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nü kutluyor, farklı anadili ve kültürlerin özgürce yaşaması ve gelişmesinin önündeki bütün yasal ve fiili engellerin bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz."

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Fatif Toprak tarafından okunan açıklamada şunlar ifade edildi;

İnsan, doğa ile ilişkisinde verili koşulları olduğu gibi kabul etmeyip doğayı kendi yaratıcılığıyla dönüştüren ve bu özelliği ile diğer canlılardan ayrılan bir varlıktır. Mensubu olduğu kültürün içine doğan her birey işiterek, görerek, hissederek toplumun kuşaklar boyu biriktirdiği kültürü edinir. Kültürle içi içe geçen hem kültürün oluşturucusu hem de taşıyıcısı olan anadili insanın çocukken ait olduğu evi, hatta dünyasıdır. Anlam dünyasının şekillendiği bu ilk aşamada “bireye hayat veren dilin  ‘ana’ ile anılmasının sebebi de budur” der yazar.*

Whatsapp Image 2025 02 21 At 12.52.04

Çocuk, yaşamının çeşitli evrelerinde kültürün imkânları, kısıtları, normları ile karşılaşır. Dilin ve kültürün öğeleriyle bu karşılaşmaların her bir aşaması kişiliğin oluşum süreçlerine tekabül eder. Böylece erişkinliğe doğru yol alan bireyin becerileri, yaratıcılığı, duygusal ve bilişsel yetileri de gelişmeye başlar. Aynı zamanda iktisadi, politik ve ideolojik kategoriler yine kültürel oluşumlar olarak ortaya çıkar. Yaşamın bu somut öğeleri de anadilleriyle iç içe geçmiştir. Dolayısıyla anadili toplumsal yaşamın ayrılmaz parçasıdır.  Bu sebepledir ki anadili bireye yasaklandığında birey kendi olabilme zeminini de kaybeder.

Eğitim, bireyin kültürle sağlıklı biçimde karşılaşması için onu yaratıcı anlamda destekleyen ve toplumsal yaşama hazırlayan yardımcı bir süreçtir. Yine bu sebeple bireyin kişiliğinin olgunlaşmasına olumlu biçimde etki edecek, onu gerginliğe ya da çatışmaya sürüklemeyecek bir hazırlık süreci olan eğitimin önemi ortaya çıkmaktadır.

Eğitim, toplumsal adaletin ve eşitliğin sağlanması bağlamında temel bir haktır. Eğitim hakkı da diğer temel haklar gibi, kaynağını insanın yalnızca insan olmasından alır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 26 “Her insanın eğitim görme hakkı vardır.” der. Uluslararası belgelerde ve Türkiye mevzuatında da güvence altına alınan eğitim hakkı, evrensel düzeyde insan hakkı olarak kabul görmektedir. Bunun sebebi bireyin kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesine yardımcı olması, insanın bir özne olarak kendini gerçekleştirmesi ve özgürleşmesiyle doğrudan bağlantılı olmasıdır. Bu kapsamda devletlerin ve hükümetlerin nitelikli ve demokratik bir eğitimi kamusal bir hizmet olarak herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkese sağlama sorumluluğu vardır.

Whatsapp Image 2025 02 21 At 12.51.52

Eğitim hakkının kamusal bir ilke olarak gerçekleşebilmesi için dil, din, ırk, etnik köken, cinsiyet, coğrafi bölge, politik görüş temelli her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması zorunludur. Dolayısıyla anadilinde eğitim hakkı temel bir haktır. Anadili toplumun egemen dilinden farklı olan çocukların ve yetişkinlerin eğitim haklarından yararlanabilmeleri için, kendi dillerinde eğitim görme haklarının korunması gerekmektedir. İçinde büyüdüğü kültürel ortamı dili aracılığıyla öğrenen ve kendi anlam dünyasını anadiliyle geliştiren bir çocuğun; okula başladığında dilinin yok sayılması, kimliğinin tanınmaması anlamına gelir. Dil, bir toplumun kültürünün gelişmesi için temel bir unsurdur. Bu nedenle anadilinde eğitim, kültürün kuşaklar arasında aktarılması için elzemdir.

Bu sebeple, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 1999 yılında aldığı kararla 21 Şubat’ı, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiştir. “21 Şubat Dünya Anadili Günü” ilk kez 2000 yılında, dünya çapında çok kültürlü yaşamı ve kültürel çeşitliliği desteklemek amacıyla kutlanmaya başlamıştır.

Milliyetçi ideolojiler, devlet içindeki kültürel ve dilsel farklılıkları eriterek, çoğu zaman yok saymak yoluyla yekpare bir toplum oluşturma amacını gütmektedir. Tek ve egemen kimlik üzerinden homojen bir yapı bina edilmek istenir.  Bu asimilasyonist programda eğitim kilit bir rol oynamaktadır.  Tekdilli yaşamın ve eğitimin egemen kılındığı toplumlarda devletin resmi dili, gündelik yaşamda ve eğitimde tek dil olarak hayata geçirilmeye çalışılır. Diğer halk dillerinin terk edilmesi ve çocukların çoğunluğun dili olan resmi dili öğrenmeleri sağlanır. Anadilinin dışında ikinci bir dili öğrenen çocukların birinci dili de belleklerinden eksiltilir. Tekdilli ideolojilerin takip edildiği bu “tekdillileştirme” modelleri “eksiltici” eğitim pratikleri olarak tanımlanmaktadır.

Dilbilim, psikoloji, antropoloji ve eğitim bilimleri alanlarında yapılan çalışmalar eğitimde eksiltici tekdillileştirme modellerinin çocuklar üzerinde telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açtığını; dilsel, eğitsel ve toplumsal eşitsizlikleri artırdığını ortaya koymuştur. Bu araştırmalara göre; tekdillileştirme ideolojisi temelinde eğitim, asimilasyon amacı taşımakta; ciddi zihinsel, psikolojik, bilişsel, eğitsel hasarlara yol açmakta; siyasi ve ekonomik zararları olmaktadır.

Whatsapp Image 2025 02 21 At 12.51.51

Dünyada çokdilli olmayan ve egemen dilin esas alındığı eğitimin dilsel, pedagojik ve psikolojik kısıtlar yaratarak eğitime erişimi engellediği tespit edilmektedir. Dillerin yok olması, dilsel çeşitliliğin kaybolması, çocukların yeteneklerinin gelişiminde engellere sebep olması ve sürekli bir yoksunluk yaratması tekdilli modellerin olumsuz sonuçlardır.

Türkiye’de yakın bir zamana kadar anadilinde eğitim hakkının tartışılması bir yana, resmi dil dışındaki dillerin varlığı dahi inkâr edilmiştir. Uzunca bir süre hâkim dil dışındaki diğer diller “var olmayan dil” ya da “bilinmeyen dil” olarak anılmıştır.  Kürtçe, Arapça, Çerkezce, Lazca dilleri baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Bugün milyonlarca öğrenci hala anadilinde eğitim hakkından mahrum bırakılmaktadır. Bilimsel çalışmalar, anadilleri üzerinde eksiltici etkisi olan bir eğitime maruz kalan çocukların eğitim düzeyinin düşük olduğunu göstermektedir.

Bu durumun sebeplerinden biri öğrenciler ile öğretmenler arasında yaşanan iletişim sorunlarıdır. Bastırılmış dilsel halklardan gelen çocuklar okula başlarken adeta yabancı bir dünyaya adım atmış olurlar.  Bu çocuklar, kendilerine yabancı olan bu dünyayı çok az anlayabilir ve daha ilk andan kendi dil kaynaklarını kaybederler. Dilini bile anlamadığı bir eğitim sisteminde, sadece soyut dil becerilerinin gelişmesi için değil, günlük Türkçeyi anlamaya başlaması için bile en az birkaç yıl zamana ihtiyaç duymaktadır.  Bu durum, anadilinde eğitim alamayan öğrencilerin, anadili Türkçe olan çocuklara göre oldukça dezavantajlı olduğunu göstermektedir. Akademik başarılarının gelişebilmesi açısından aralarında yıllarca fark oluşmaktadır. Ayrıca okuma yazmaya geç başlama ve akademik becerilerin daha geç kazanılması, öğrencilerde sınıf tekrarı ya da okul terki gibi sonuçlara yol açarak eğitim hakkına erişimi engellemektedir.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'den Öğretmen Atamaları ve Eğitimde Reform Açıklamaları Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'den Öğretmen Atamaları ve Eğitimde Reform Açıklamaları

Diğer yandan, anadilinin eğitim dili olarak kullanıldığı okullarda eğitim gören çocukların başarı düzeylerinin yüksek olduğunu kanıtlamış araştırmalar da bulunmaktadır. Afrika, Asya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika gibi dünyanın birçok noktasında çokdilli eğitimin başarılı örnekleri mevcuttur. Bu sebeple her çocuk yaratıcı anlamda beslendiği, korunduğu ve özgürleştirici anlamda anadilini geliştirebildiği bir dünyanın içinde yetişmelidir. Anadili temelinde çokdilli eğitim anlayışı, diller ve kültürler arasında kurulan bir köprüdür. Farklılıkları koruyup güçlendirir; demokratik ve eşitlikçi bir toplumsal düzenin nüvesini taşır. Toplumsal adaletin sağlandığı, insan onuruna yaraşır bir sisteme doğru atılan bir adımdır.  Bireyin özgürce kendini belirleyebilmesi ve özgüveninin gelişebilmesi için, yaşamın farklı kültürel değerlerinin çoğunluk içinde paylaşıldığı bir topluma ihtiyaç vardır. Toplumsal yaşam, kapsayıcı ve özgürleştirici pratiklerin hayata geçeceği kurumlara ihtiyaç duymaktadır. Anadili temelinde çokdilli eğitim modelleri de bu ihtiyaçların başında gelmektedir. Çokkültürlü, demokratik bir toplum için eğitimde “güvenlik” temelli ve bilimsel dayanağı olmayan yaklaşımlardan vazgeçilmelidir. Farklı anadillere yönelik sınırlamalara son verilmeli, her bireyin kendi anadilini öğrenmesi ve kendi anadilinde eğitim alması için gerekli ortam sağlanmalıdır.

Eğitim Sen olarak, tüm dünya ve Türkiye halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nü kutluyor, farklı anadili ve kültürlerin özgürce yaşaması ve gelişmesinin önündeki bütün yasal ve fiili engellerin bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz.

* Karin Karakaşlı, “Anamın Dili”

Editör: Haber Merkezi