Ayasofya Türkiye’nin en tanınmış mimari yapılardan bir tanesi, ya da Eski Yunanca ifadesi ile Hagia Sophia…
Her ne kadar Ayasofya denildiğinde bizler yekpare tek binayı algılıyor olsak da, esasen yıkımları takiben yeniden inşa edilmiş üç Ayasofya vardır.
Bu yazıda,
Ayasofya- Hagia Sophia kelimelerinin köken incelemesini ve üç ayrı ibadethanenin kısa tarihini bulacaksınız.
Aya- Hagia Kelimesinin Kökeni
Ortodokslar Hıristiyan ermişlerini adlarının başına “Hagia”unvanı ekleyerek anarlar.
Buna bağlı olarak,
Ortodoks kiliselerinin çoğu da ermişlerden birine adanmıştır.
Örneğin,
Aya Irini (Azize lrini, Hagia Eirene) kilisesi,
İstanbuľ’da Büyükada’nın tepesindeki Aya Yorgi manastırı gibi…
Bazen de Hıristiyanlık kavramlarından biriyle adlandırılır kilise, manastır gibi kutsal yerler, tıpkı Hagia Sophia gibi…
Ayasofya - Hagia Sophia Kelimesinin Kökeni
Ayasofya ya da Hagia Sophia, “kutsal bilgelik, ilahi hikmet” demektir.
En genel anlamıyla,
Kusursuz bilgeliğin sadece Tanrı’ya özgü olduğu fikrini dile getirir.
Özellikle Ortodoks öğretisine göre, Hz. İsa’nın “logos” ‘u (sözü, kelamı) Tanrı’nın “sophia” ‘sıyla (bilgisi, hikmetiyle) özdeştir.
Hagia Sophia ‘nın Hıristiyanlık üçlemesinin (Baba-Oğul-Kutsal Ruh) üçüncü ögesine de (İngilizcede Holy Ghost, Holy Spirit) denk düşen bir anlamı var.
Kısacası,
Ayasofya- Hagi Sophia kadim bir Hristiyanlık terimidir.
Yunanca “Hagia” ‘nın Latin dillerindeki karşılığı ise “Saint”…
Katolik ve Protestan dünyasında ermişler bu unvanla anılır.
Hatta,
Bazı Batlılılar bu kutsal mekanı Saint Sophia diye de anarlar.
Ayazma
“Hagia” ‘lı bir kelime daha var: ayiasma, yani “ayazma”
Ayazma kutsal, şifalı su, kaynak, çeşme demek.
İstanbul’da sadece Rum Ortodoks kiliselerinde, manastırlarında bulunur; ancak bazı Ermeni kiliselerinde de ayazmalara rastlanır.
Lakin bu,
Başlangıçta Rum kilisesi olduğu halde, o semtte Ermeni kilisesi bulunmadığı için padişahın emriyle Rumlardan alınıp Ermenilere verilmesindendir.
Ayazmaların her birinin birer menkıbesi vardır.
Anadolu’da da bazı ayazmalar bulunmakla birlikte, daha çok İstanbul’a özgüdür.
Suyunun şifalı olduğuna inanıldığı için,
Ayazmalı kiliseleri her dinden, her mezhepten insanlar ziyaret eder, suyunu içer.
Hagia
“Hagia, hagios”, İstanbul’un bir köyünün eski adında da kullanılmıştır.
Bugünkü Yeşilköy semtinin eski adı olan Ayastefanos,
Esasen Ermiş Stephanos ‘un adını taşıyordu.
Bu semtteki büyük bir Latin Katolik kilisesinin adı köyün adından dolayı Ayios Stefanos ‘tur,
Yine bir Ermeni kilisesinin de Surp Stefanos…
Çünkü,
Ermenicede “Surp” kelimesi “aziz, ermiş, kutsal” anlamına gelir.
Esasen Üç Ayasofya - Hagia Sophia Var
Altıncı asır ortasında Miletli ve Aydınlı iki mimar Anthemios ve İsidor,
Yanan bir kilisenin yerine bugünkü bildiğimiz büyük mabedi, büyük kiliseyi inşa ettiler.
Birinci Ayasofya:
Birinci Ayasofya Kilisesi ‘nin inşaatı,
Roma imparatoru Büyük Konstantin (Bizans’ın ilk imparatoru I. Constantinus) tarafından başlattırılmıştır.
337 ile 361 yılları arasında tahtta olan Büyük Konstantin’ in oğlu II. Constantius tarafından tamamlanmış,
Ve,
İlk kilisenin açılışı 15 Şubat 360’ta II. Constantius tarafından gerçekleştirilmiştir.
İkinci Ayasofya:
İlk kilisenin isyanlar sırasında yakılıp yıkılmasından sonra, İmparator II. Theodosius bugünkü Ayasofya’ nın bulunduğu yere ikinci bir kilisenin inşa edilmesi emrini verir,
Ve,
İkinci Ayasofya’nın açılışı onun zamanında, 10 Ekim 415’te gerçekleşir.
Üçüncü Ayasofya:
İkinci kilisenin 23 Şubat 532’ de yıkımından birkaç gün sonra,
İmparator I. Justinianus
- Öncekinden tümüyle farklı
- Daha büyük ve
- Kendisinden önce gelen imparatorların yaptırdıkları kiliselerden çok daha muhteşem bir kilise inşa ettirmeye karar verir.
Justinianus, yeni mabedin inşasında görev alacak mimarlar olarak fizikçi Miletli İsidoros ile matematikçi Trallesli Anthemius’ u görevlendirir.
Ayasofya Hakkında İlber Ortaylı Yorumu
İlber Ortaylı’nın “Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek” kitabında İstanbul tarihini o kadar güzel anlatıyor ki…
Her zamanki gibi kendine has üslup,
Ve,
Pek tabii ki her yerden öğrenemeyeceğiniz özgün içeriklerle…
Mutlaka okumanızı öneririm; dinlemek isteyenler de Storytel bağlantısına buradan ulaşabilirler.
İlber Hoca’nın Kitabında Ayasofya ile ilgili yorumu:
“Vakıa, bu mabet belki, 16. asırda Sinan’ın önemli destek ve yenilemesi olmasa Ayasofya günümüze zor uzanırdı.
Ama,
Beşeriyet ilk defa kubbeyi sütunlar ve kemerler üzerine bina etmeyi becerdi,
Ve,
Bir daha bunu bırakın başka milletler, Bizans halkının, Romanlıların kendileri dahi geliştiremediler.
16. ve 17. asırda Osmanlı başkentini süsleyen büyük mabetlerin yapımına kadar Ayasofya’yı geçecek ne bir yükseklik ne de kubbe genişliği söz konusu olmuştur.