Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) arasındaki gelişmeler, Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü konularında önemli bir tartışmayı beraberinde getiriyor. AYM'nin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın bazı yetkilerini iptal etmesi, özellikle basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü açısından kritik bir adım olarak değerlendirilebilir.
İptal edilen yetkiler, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı'nın, iç ve dış tehditlere karşı stratejik iletişim ve kriz yönetimi uygulamasını içeriyordu. Bunun, devletin propaganda yapma veya kamuoyunu şekillendirme girişimlerine yol açabileceği endişeleri, hukukun üstünlüğü ve demokratik denetim açısından önemlidir.
Başvuruda, bu tür yetkilerin yalnızca kanunla düzenlenebileceği ve bu nedenle Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla ele alınamayacağı iddia edilmiştir. Bu durum, Anayasa'nın temel hak ve özgürlükler çerçevesindeki düzenlemelerine, özellikle de basın özgürlüğü ile ifade özgürlüğüne aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle dikkat çekiyor.
Ayrıca, AYM'nin sosyal medya hesabından paylaştığı kararın hızla silinmesi ve resmi web sitesine erişimin sağlanamaması, şeffaflık ve hesap verebilirlik konularında kamuoyunun güvenini sarmalamakta önemli sorunlar ortaya çıkarıyor. Bu tür olaylar, toplumsal eleştirilerin ve demokratik katılımın engellenebileceği endişesini doğuruyor.
Sonuç olarak, bu gelişmeler, Türkiye’deki siyasi, sosyal ve hukuki dinamiklerin karmaşıklığını gösterirken, ifade ve basın özgürlüğünün korunmasında oldukça kritik bir