Mehir senetlerinin toplumumuzda yaygınca kullanım alanı mevcuttur. Evlenmeden önce kadın lehine düzenlenen bu senetlerin, boşanma veya erkek eşin ölümü sonucunda talep edilip edilemeyeceği ve bu konunun Türk Hukukunda karşılığı merak konusudur.
MEHİR SENEDİ NEDİR?
Mehir kavramının net olarak anlaşabilmesi için bu konunun İslam Hukuku ile birlikte irdelenmesi gerekmektedir. İslam Hukukunda mehir, erkeğin eşine boşanma veya ölümü sonucu, kadının hayatını idame ettirebilmesini sağlayacak miktarda mal veya para anlamına gelmektedir. Türk Hukukunda mehir ile ilgili, Yargıtay içtihatlarınca, herhangi bir yasaklama bulunmamaktadır.
''Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez.'' (2.12.1959 tarihli 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi)
Ayrıca mehir senedi, Yargıtay içtihatlarınca ''bağışlama vaadi'' kategorisinde yer almaktadır.
MEHİR SENEDİ NASIL DÜZENLENMELİDİR?
Eşler arasında mehir senedi düzenlenmek istenirse, ilk dikkat edilmesi gereken bu mehir senetlerinin yazılı şekilde yapılmasıdır. Mehir senetleri değindiğimiz üzere bağışlama vaadi şeklinde hüküm görmektedir. Bağışlama vaadi ise, Türk Borçlar Kanunu md. 288 ''Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.'' mehir senetlerinin geçerliliğini şekil şartına bağlamıştır. Sözlü olarak yapılan anlaşmalar Hukukumuzca geçerli olmamakla birlikte eğer sözlü anlaşma sonucu herhangi bir malvarlığı bağışlanmış ise geri alınamayacaktır.
Mehir senetlerinin yazılı yapılması yanı sıra, yapılan sözleşme içeriğinde bağışlanacak malvarlıkları net bir şekilde belirlenmiş veya belirlenebilecek olmalıdır. Ayrıca İslam Hukuku bakımından bu sözleşmelerde şahitler ve nikahı kıyan imam şart olarak görülmekteyse de, Türk Hukuku açısından bağışlamayı yapacak kişinin imzası yeterli görülmektedir. Ancak bağışlama vaadinde bulunan eşin imzası bulunmadığı takdirde senet hükümsüzdür. Bağışlamayı vaadi yapacak kişi kocadan başkası olabilir.
Mehir senedinde eşin (bağış vaadinde bulunan kişinin) imzasının bulunması gerektiğiyle ilgili Yargıtay kararı:
''Davacı kadın tarafından dava konusu mehir eşyalarının senede bağlandığını iddia etmiş ise de sunulan mehir senedinde imza yoktur. Bu durumda davacı kadın erkeğin senette belirtilen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini ispatlamak zorundadır.'' (Y. 2 HD. E. 2020/4092 K. 2020/5437 T. 05.11.2019)
Dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi ise, yaygın olduğu üzere, eşler bağışlama vaadi olarak ev, arsa gibi taşınmazlar vereceğini taahhüt etmektedir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken şartlar, taşınmazlarda herhangi bir sözleşme yapılacağı esnada, bu sözleşmenin bir tapu sicil memuru huzurunda yapılması ve tapuya şerh düşülmesi gereklilikleridir. Aksi takdirde bu sözleşmeler şekil şartını sağlamadığından, taşınmazlar bakımından geçersiz olacaktır.
ZAMANAŞIMI SÜRELERİ NEDİR?
Türk Borçlar Kanunu md. 146 ''Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık
zamanaşımına tabidir'' hükmüne haizdir. Kabule göre, mehir senetlerinin de bu kapsamda on yıllık bir zamanaşımına tabi olduğu görülecektir.
Ancak Borçlar Kanunu md. 153 uyarınca, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işleyemeyeği hükme bağlanmıştır. Kısacası mehir senetleri için zamanaşımı eşin ölümü veya boşanma tarihi esas alınarak işlemeye başlayacaktır.
SÖZLEŞMEDEN DÖNÜLEBİLİR Mİ?
Kanunumuz, belli şartlar gerçekleştiği takdirde bu bağışlama sözünün geri alınabileceğini öngörmüştür. Bunlar Türk Borçlar Kanunu md. 296
''Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve
onu ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
2. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır
kılacak ölçüde değişmişse.
3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya
bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar
verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.
'' şeklindedir.
Bağışlama işlemi gerçekleşmiş ise de geri alınması Türk Borçlar Kanunu md. 295 şartları sağlandığı takdirde mümkün gözükmektedir.
''Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden
bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem
tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan
yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine
getirmemişse.''
Bağışlayan eş, bu sebeplerden birinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde bağışladığı malın geri teslimini talep edebilecektir. Bu hak eşin mirasçılarına da tanınmıştır.
MEHİR SENETLERİ NASIL TALEP EDİLECEKTİR?
Kamu oyunda yanlış bilinenin aksine mehir senetleri direkt olarak icra işlemi ile talep edilemeyecektir. Senedin karşılığının alınabilmesi için öncelikle hakim kararı gereklidir. Bu sebeple, dava açılmalıdır. Dava, genel görevli mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılacaktır. Ancak boşanma davası ile birlikte de (harç ödenmesi karşılığında) açılabilir. Boşanma davalarında aile mahkemeleri yetkilidir.
RESMİ NİKAHSIZ EŞLER ARASINDA MEHİR SENEDİ KABUL GÖRÜR MÜ?
Dikkat edilmesi gereken bir husus ise, mehir senedi talep edilebilmesi için evlilik birliğinin resmi şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. İmam nikahı mehir senedinde talep edilen malvarlığının mülkiyetini almaya yeterli olmayacaktır.
Bir Yargıtay kararı ''Damat ve damat babasının imzaladığı belgede 'mehir senedi, bu mihir senedini eşim olacak kişiye mihir olarak veriyorum' ibaresi mevcuttur. İşbu belgenin evlilik birliğinin gerçekleşmesi amacıyla düzenlendiği ancak davalı ve davacı arasında resmi nikah akdi yapılmadığı, bu itibarla da söz konusu belgenin geçerliliği olmadığı ortadadır. Buna göre ilk derece mahkemesince; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. İlk derece mahkemesi kararının, bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.'' şeklindedir.