EĞİTİM SEN; PISA 2022 SONUÇLARINI BAŞARI OLARAK DEĞERLENDİRMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR!
Eğitim Sen MYK konuyla ilgili açıklama şu şekilde;
Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından her üç yılda bir gerçekleştirilen ve uluslararası ölçekte matematik, fen ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA 2022 sonuçları açıklanmıştır. PISA 2022'ye, Türkiye'nin 60 ilinden 196 okul ve 7 bin 250 öğrenci katılmıştır. PISA 2022’ye katılan öğrencilerin devam ettiği okul türlerine bakıldığında en fazla katılım yüzde 56 ile Anadolu liseleri ve yüzde 23 ile mesleki ve teknik Anadolu liselerinden olmuştur.
Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 33’ü (en büyük pay) uluslararası düzeyde tanımlanan sosyoekonomik dilimlerin en alt diliminde yer almaktadır. Bu durum söz konusu öğrencilerin 2022 yılında PISA uygulamasına katılan en dezavantajlı öğrenciler arasında oldukları anlamına gelmektedir.
2018'de 79 ülke arasında matematik alanında 454 puanla 42. sırada yer alan Türkiye, PISA 2022'de 81 ülke arasında 453.15 matematik puanı ile 39. sırada yer almıştır. Bilim alanında PISA 2018'de 79 ülke arasında 39. sıradayken PISA 2022'de 81 ülke arasında 475.94 bilim puanı ile 34. sıraya yükselmiştir. Türkiye okuma becerileri alanında PISA 2018'de 79 ülke arasında 466 puanla 40. sırada yer alırken PISA 2022'de on puanlık azalmaya rağmen 81 ülke arasında 456.08 okuma puanı ile 36. sıraya yükselmiştir. Türkiye'deki öğrenciler, yaşam memnuniyeti sıralamasında ise 73 ülke arasında yapılan kıyaslamada sonuncu sırada yer almıştır.
PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye'de öğrenciler ‘okuma, matematik ve fen bilimi’ alanlarının tamamında 2018’e göre daha üst sıralarda yer almasına rağmen OECD ortalamasının altındadır. Türkiye’nin 2003'ten bu yana her üç yılda bir yapılan PISA sınavında bütün branşlarda OECD ortalamasının altında kalmasını Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yaptığı gibi ‘başarı’ olarak değerlendirmek mümkün değildir.
Türkiye’de matematik alanında öğrencilerin yüzde 61,3’ü, fen alanında yüzde 75,3’ü ve okuma becerileri alanında yüzde 70,7’si asgari performans düzeyine ancak ulaşabilmiştir. Üst performans düzeyindeki öğrenci oranları ise matematik alanında yüzde 5,4, fen alanında yüzde 4, okuma becerileri alanında ise sadece yüzde 1,9’dur. Okuma becerileri alanında üst performans düzeyindeki öğrenci oranının diğer alanlara kıyasla düşük olması dikkat çekicidir.
PISA’da ayrıca öğrencilerin sosyoekonomik durumları ve okul performansları arasındaki ilişki de incelenmektedir. Türkiye’deki öğrencilerin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Durum (ESKD) indeksi OECD ülkelerine göre daha düşük seviyededir (-1,19). Türkiye’de matematik alanındaki öğrenci performanslarındaki farklılığın %12,6’sı, fen alanındaki farklılığın %10,3’ü ve okuma becerileri alanındaki farklılığın ise %9,8’i öğrencilerin sosyoekonomik durumlarından kaynaklanmaktadır. Bu durum OECD ülkelerinde sırasıyla %15,5, %14,2 ve %12,6’dır. Üç alanda da öğrenci performanslarının sosyoekonomik durumdan etkilenme düzeyi OECD ülkelerine kıyasla Türkiye’de daha azdır. 2022 sonuçlarına göre Türkiye’deki avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasındaki performans farkı matematik alanında 82, fen alanında 74 ve okuma becerileri alanında 69 puandır. Bu gruplar arasındaki performans farkı OECD ülkelerinde sırasıyla 93, 96 ve 93 puandır.
2022 yılında Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 70’i okulda kolayca arkadaş edindiğini (OECD ortalaması yüzde 76) ve yüzde 69’u kendini okula ait hissettiğini (OECD ortalaması yüzde 75) bildirmiştir. Öte yandan öğrencilerin yüzde 28’i okulda yalnız hissettiğini, yüzde 26’sı ise okulda kendini yabancı (ya da dışlanmış gibi) hissettiğini belirtmiştir (OECD ortalaması yüzde 16 ve yüzde 17). Bu sonuçlardan Türkiye’deki öğrencilerin okula aidiyet duygusunun 2018 yılına kıyasla azaldığı anlaşılmaktadır.
Öğrencilerin yaşam memnuniyeti genel olarak son yıllarda birçok ülkede düşüş göstermiştir. 2022 yılında Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 44’ü yaşamından memnun olmadığını bildirmiştir. Bir başka deyişle bu öğrenciler yaşamdan memnuniyetlerini 0 ile 10 arasında değişen bir ölçekte 0 ile 4 arasında puanlamışlardır. 2018’de yaşamından memnun olmadığını bildiren öğrenci oranının yüzde 34 olduğu dikkate alındığında yüzde 10’luk artış yaşanmış olması dikkat çekicidir. OECD ülkeleri genelinde de ortalama olarak yaşamdan memnun olmayan öğrencilerin oranı 2015’te yüzde 11 iken 2018’de yüzde 16’ya ve 2022’de yüzde 18’e yükselmiştir.
Türkiye’deki öğrencilerin okulda veya okul çevresinde kendini güvende hissetme oranları OECD ülkelerinin ortalamasına göre daha düşüktür. Ayrıca OECD ülkelerinde ve Türkiye’de kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre, dezavantajlı öğrencilerin ise avantajlı öğrencilere göre kendisini güvende hissetmediğini bildirme oranlarının yüksek olduğu tespit edilmiştir. Okul özellikleri açısından bakıldığında ise; dezavantajlı okullardaki öğrencilerin avantajlı okullardakilere göre, devlet okullarındaki öğrencilerin özel okullardakilerine göre kendisini güvende hissetmediğini bildirme oranları daha yüksektir.
Türkiye’de öğrencilerin yüzde 18’i okula giderken kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 8), yüzde 13’ü okuldaki sınıflarında kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 7), yüzde 20’si okuldaki diğer yerlerde (koridor, kafeterya, tuvalet gibi) kendisini güvende hissetmediğini (OECD ortalaması yüzde 10) bildirmiştir.
Türkiye’de eğitim sisteminin piyasa odaklı ve rekabete dayalı olması okullar ve öğrenciler arasındaki farklılıkları artıran bir işlev görmektedir. Özellikle 4+4+4 ile eğitimde yaşanan dinselleşme uygulamaları, felsefe ve bilim derslerinin ağırlığının azaltılarak, dini içerikli derslerin artması, ezberci ve sınav odaklı eğitim anlayışı, okullar, bölgeler, özellikle de cinsiyetler arası eğitim eşitsizliğinin giderilememesi, bunlara ek olarak yaşanan yoksullaşma süreçlerinin öğrencilerin başarısı üzerinde doğrudan etkili olduğu açıktır. MEB ise eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine “Din Öğretiminde Depreme Dayanıklı Sınıflar” gibi akla ziyan çalışmalar yaparak dini eğitimi yaygınlaştırmayı ve depreme karşı bilimsel önlemler almak yerine öğrenci ve öğretmenlerin ‘maneviyatını’ güçlendirmeyi hedeflemektedir.
PISA 2022 sonuçlarını MEB’in yaptığı gibi sadece sonuç odaklı olarak değerlendirip, eğitim sisteminin süreç içinde yapısal hale gelmiş bulunan sorunları görmezden gelmek mümkün değildir. Türkiye’deki öğrencilerin yeterince başarılı olamamasının temel nedeni okullarda öğrencilerin bilgiyi ezber düzeyinde öğrenirken, eleştirmeye ve sorgulamaya dayalı bir eğitim anlayışının olmaması, öğrenilen bilgilerin günlük yaşamla yeterince ilişkilendirilememesidir.
PISA 2022 sonuçları öğrencilerimizin okuma becerilerinde, matematik ve fen bilimlerinde en asgari düzeyde bilgiye sahip olmayı sürdürdüğünü göstermektedir. Sadece eğitime bütçeden pay ayırmak, okul binalarını yenilemek, sınıf mevcudunu azaltmak çocukların başarısı için yeterli değildir. Kamusal eğitime, öğrencilere ve öğretmenlere hak ettiği önemi vermeyen, onlara yatırım yapmayan bir ülkenin eğitimde gerçek anlamda başarılı olması mümkün görünmemektedir.