Bir gazetecinin dünyaya barış veya savaşı getirebilir
Dünya kurulduğundan bu yana insanoğlu bilginin peşinden koşmuş ve ilerleyen zamanlarda ise dünyada gelişen olaylar hakkında doğru haberlere ulaşmak için büyük çabalar harcamıştır. Yalan haberlerin medya aracılığıyla maksatlı şekilde yayınlanması toplumları tehdit ederken, tarafsız ve doğru şekilde servis edilen haberler ise insanlığa huzur ve mutluluk getirmiştir.
Gazetecilikte tarafsızlık ilkesi, bir yandan ahlaki diğer yandan ise eylemsel bir içeriğe sahip konumdadır. Bu kavram gazeteciliğin en önemli değerlerinden biri olup, doğru habere ulaşmanın bir yolu ve gazetecilerin ahlaki göstergesidir.
Bir gazeteci ahlaki değerlerinin referansı olan tarafsızlığı ile dünyaya barış getirebilirken, doğru yerine yanlıştan taraf olduğunda ise dünyada savaşlar olup kan akmasına ve gözyaşlarının sel olmasına neden olabilmektedir.
“GAZETECİ GANDİ ŞİDDETİ TERCİH ETMEDEN KÖTÜLÜĞE KARŞI DİRENİŞİN SEMBOLÜ OLDU”
Mahatma Gandi bir gazeteciydi ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet olmadan direnişin sembol ismi olarak gönüllerde yerini almıştır. Kendi çıkardığı İngilizce Young India gazetesinde olsun diğer editörlük ve yazarlık yaptığı dergi ve gazetelerde her zaman tarafsızlık ilkesini en ön planda tutmuştur. Tarih onu onurlu ve ahlaklı duruşu ile altın harflerle yazmıştır. Gandi’nin Satyagraha felsefesi halen varlığını korumakta ve bu akımı benimseyenler şiddete ne olursa olsun karşı durmaktadır.
Peki biz gazetecilerin hep isimleri altın harflerle mi yazılır?
Tüm gazeteciler Gandi gibi şiddete karşı felsefi akımlar mı inşa ederler?
Hayır, hayır kırkbinkere hayır…
Bu sorulara gazeteci Theodor Herzl’in kurucusu olduğu siyonizmi örnek olarak verebiliriz. Yahudileri birbirinden uzaklaştırdığı gibi günümüzde Siyonizmin Ortadoğu’da nasıl kan akmasına neden olduğunu açık bir şekilde görmekteyiz.
“GAZETECİ THEODOR HERZL’İN KURUCUSU OLDUĞU SİYONİZM DÜNYAYA KAN BULAŞTIRDI”
Her ne kadar Siyonizm, tarihi ve vadedilmiş İsrail toprakları olarak tanımlanan Kenan bölgesinde bir Yahudi devleti kurulmasını savunan Yahudi milliyetçiliğini esas alan ideolojik fikir hareketi olarak gözükse de günümüzde savaşa ve gözyaşına neden olmaktadır.
Siyonizmin, gazetecilere bakış açısı ile siyonizme hizmet etmeyi kendilerine amaç edinmiş bir takım medya mensuplarının duruşları medyanın etik değerleriyle örtüşmemektedir.
Siyonist düşüncenin oluşumunda Avrupa aklının büyük katkısının olduğu açık bir şekilde herkes tarafından bilinen gerçektir. Ortadoğu’nun dünyanın en çok çatışma yaşanan bölgesi olmasının nedenlerine baktığımızda, başrollerde Siyonizm ve Avrupa aklı yer almaktadır.
Batının ortak aklı ve destekleri ile meydana gelen Siyonist düşüncenin ortaya koyduğu kaos planları karşısında Ortadoğu’da bulunan İslam devletlerinin akıllı bir şekilde hareket ettiklerini söyleyemeyiz. Türkiye haricinde Filistin sorunu ve meselesine karşı bir duruş görmeyen Siyonizm, Filistinlilere karşı askeri politikalarını sertleştirmeye ve her geçen gün yeni kaos projelerini sergilemektedir.
Uzun yıllardır Batı medyası İsrail-Filistin meselesini ve savaşını, İsrail’in kendisini savunduğu bir savaş olarak kamuoyu ile paylaşmaktadır.
Özellikle ana akım batı medyası hem işitsel hem görsel şekilde her türlü propaganda araçlarını kullanarak, Filistinlileri savaş yanlısı göstermiş, İsrail’in ise barış yanlısı olduğunu kamuoyuna servis etmiştir.
Günümüzde düşünselliği temsil eden gazetecilikte tarafsızlık çok büyük önem arz etmektedir. Tarafsız olma referansı ışığında gazeteciler olaylar ve haber konusu olacak durumlar hakkında ilk elden yani olaylara şahit olarak bilgi sahibi olmak için çaba harcarlar. Gazeteci haber yapacağı durumları görmesi ve gerekli olması halinde araştırması ve hatta durumu soruşturması gerekir.
İsrail devleti yaşanan savaşı haber yapmak için orada olan gazetecilere kendilerinden akredite almamaları halinde hayatlarını garanti edemeyeceğini söylüyor. Ve akredite edilen gazetecilerin çekim ve haber yapacağı alanları, olayları ve ayrıntıları kendisi belirliyor ve basının haber alma hakkını akreditasyon bahanesiyle engelliyor.
Bu duruma maruz kalan batılı gazeteciler yaşadıkları zorlukları ve engellemeleri haber yapacakları durumlarda ise kurumları tarafından durduruluyor. Ve hatta gazetecileri öldürmeleri bile bu medya kurumları tarafından görmezden geliniyor.
Tabi Batı Medyası bu konuda gerçekten geçmişten gelen kronikleşmiş şekilde medyanın etik değerlerine uygun hareket etmiyor. Arap medyasında da HAMAS’ın her hareketinin veya her eyleminin doğru olduğu gibi haberlerin yapılması da medyanın tarafsızlık ilkesine ters düşmektedir.
Burada batı medyası ve Arap medyası diyerek tüm medyanın karşılıklı cephelerde savaştıkları gibi bir durum olduğunu da belirtmek yanlış olur. Arap medyasında savaş yerine barışı benimseyen dengeli yayın yapan gazeteler olduğu gibi İsrail’de de barışa katkı sunmak adına yayınlar yapan medya kuruluşları vardır.
İsrail’in en eski günlük gazetesi olan Haaretz Gazetesi tarafsızlık ilkesine uygun yaptığı haberlerle savaş yerine barışa katkı sağlamaktadır.
Bu yazımda özeleştiri yaparak medyanın tarafsızlık ilkesini çiğnemesinden dolayı dünya barışına zarar verdiğini örneklerle anlatmaya çalıştım. Fakat her şeye rağmen İsrail’de de, Arap yarımadasında da, Batıda da medya etik değerlerine uygun olarak tarafsızlık ilkesini esas alan gazetecilerin sayıları az olsa da dengeli haber yapmaya çalışmaları ve barışın gelmesine katkı sunmak için çabalamaları dünya ve insanlık için bir umuttur.
Bu umudun başarıya ulaşması adına tarafsız gazetecilik yapan medya kuruluşlarına destek vermek zorundayız.
“Türk basın mensupları Filistin-İsrail savaşında gösterdikleri tarafsız ve cesur duruşları ile örnek oldular.” (Ferhat Yıldırım)