Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de 2010 yılından bu yana görülen Batı Nil virüsü enfeksiyonunun 2024 yılında 6 kişide tespit edildiğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, hastaların takip ve tedavilerine devam edildiği belirtildi.

Bakanlığın sosyal medya hesabından paylaşılan açıklamada, Batı Nil virüsünün, virüsü taşıyan sivrisineklerin sokmasıyla bulaştığı ve genellikle yaz ayları ile sonbaharın erken dönemlerinde görüldüğü bilgisi verildi. Açıklamada, hastalığın kişiden kişiye doğrudan bulaşmadığı vurgulandı ve sürecin Sağlık Bakanlığı tarafından hassasiyetle takip edildiği ifade edildi.

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, sivrisineklerden bulaşan ve Batı Nil ateşine neden olan salgının Türkiye'de yayılmaya başladığını duyurdu.

Batı Nil

Prof. Dr. Yavuz, vakaların özellikle Marmara Bölgesi'nde yoğunlaştığını belirtti ve virüsün beyne yerleşme riskinden dolayı yaşlılar için ölümcül olabileceğine dikkat çekti. Şu anda maymun çiçeği (mpox) değil bu enfeksiyonun toplum açısından daha önemli olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Yavuz, ilgili bakanlıklar ve yerel yönetimlerin işbirliği ile sivrisinekle mücadeleye ağırlık verileceğini de vurguladı.

Batı Nil virüsüne bağlı olguların Türkiye'de ilk kez 2010 yılında görüldüğünü ve en son 2019'da salgına yol açtığını hatırlatan KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, bu yıl Marmara Bölgesi'nde özellikle baraj gölleri ve durgun suların bulunduğu bölgelerde yeniden vakaların ortaya çıktığını belirtti.

Prof. Dr. Yavuz, Bursa ve İstanbul gibi illerden vakaların bildirildiğini ve hastalığın, virüsü taşıyan kuşlarla temas eden Culex türü sivrisineklere, ardından da insanlara bulaştığını açıkladı.

YAŞLILAR VE BAĞIŞIKLIĞI BASKILANMIŞ KİŞİLERDE AĞIR VE ÖLÜMCÜL OLABİLİYOR

Virüsün, özellikle yaşlı nüfusta, merkezi sinir sistemini tutarak menenjite yol açabildiğini kaydeden Prof. Dr. Yavuz, bildirilen vakaların da hastaneye yatış gerektiren ağır olgular olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Yavuz, şöyle devam etti:

“Yüzde 80, hastalığı hafif geçiriyor. Ancak yaşlılar ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır ve ölümcül olabiliyor. Yerel yönetimler ve ilgili bakanlıkların işbirliğiyle Afrika’dan gelen kuşların göç yolları üzerindeki il ve ilçelerimiz başta olmak üzere, sivrisinekle mücadelede daha aktif önlemler almalıyız. Özellikle durgun sularda hızla üreyebilen bu virüs, Culex türü sivrisineklerin de hızla çoğalabildiği alanlar. Bu nedenle kapalı çiftlikler ve yazlıklar da dahil, havuzlar, bidonlar, lastik içleri gibi su birikintisi yaratacak her türlü kaynağın ilaçlanması veya kurutulması gerekli. Kişisel olarak da sinek kovucular veya cibinlik, sineklik gibi önlemler alınabilir.”

“MAYMUN ÇİÇEĞİNDEN DAHA BÜYÜK TEHLİKE”

Batı Nil ateşinin, şu anda maymun çiçeği (mpox) virüsünden daha büyük tehlike olduğuna dikkat çeken Yavuz, “Toplumda, M çiçeğinden daha fazla sıkıntı yaşıyoruz. Bu virüsün önemli bir özelliği, genelde semptomsuz seyretmekle birlikte olguların bir grubunda ateşli bir hastalık, bir grubunda da merkezi sinir sistemi dediğimiz beyni ya da omuriliği etkileyebiliyor. İşte bunlarda biraz ölümcül olabiliyor.” ifadelerini kullandı.

Yavuz şunları söyledi:

“Yaptığı pikler açısından çok öngörülebilir bir virüs değil açıkçası. Belli dönemlerde daha çok vaka oluyor. Mesela yıllarca hiç görmüyorsunuz. Ardından birden vaka sayıları artıyor. 2010 yılında Türkiye'de en büyük salgınını yapmıştı. Daha çok Ege bölgesindeydi. 2019’dan beri böyle bir artış görmemiştik. Vaka sayılarında belirgin bir artış var şu anda. Esas olarak Marmara bölgesinde yoğunlaşıyor vakalar. İstanbul dahil olmak üzere Bursa, o bölgeler…

Genelde gölü olan, barajı olan, durgun su kaynağı olan ilçelerde daha çok görüyoruz. İstanbul'da Avrupa Yakası ağırlıkta. Bizim, hastanelerde gördüğümüz en ağır ve en nadir görülen formdaki hastalar oluyor. Dolayısıyla en ağır formundan 10 vaka görüyorsanız, en az bin-bin 500 olabilir hafif vakalar da.”

“YAŞLILARDA YÜZDE 10’U AŞAN BİR ÖLÜM RİSKİ VAR”

Hastalığın çocuklar ve erişkinler için çok büyük risk taşımadığını, sivrisineklerin virüs bulaştırdığı kişilerin yüzde 80’inin belirti bile vermeden hastalığı geçirebildiğini anlatan Prof. Dr. Yavuz, yaşlılardaki riske vurgu yaparak şu bilgileri verdi:

Dünya Sağlık Örgütü​​​​​​​, M Çiçeği Virüsüne Karşı "LC16m8 Aşısını" Onayladı Dünya Sağlık Örgütü​​​​​​​, M Çiçeği Virüsüne Karşı "LC16m8 Aşısını" Onayladı

“Yaşlılarda yüzde 10’u aşan bir ölüm riski var. Virüs bulaşan kişilerin yüzde 80'inde hiçbir belirti olmuyor. Virüsü alan kişilerin yüzde 20'sindeyse semptomlar ortaya çıkabiliyor. Semptomatik olanların yüzde 90’ında ateşli bir hastalık oluyor. Ateş, kırıklık, halsizlik oluyor. Yaz aylarında ateşli hastalık olduğu zaman zaten aslında aklımıza geliyor. Kas, eklem ağrıları, bazılarında da döküntü olabilir. Yani vücutta üst bölgelerde özellikle, döküntü olabilir. Kendi kendine aslında bir hafta 10 gün içinde geçen bir hastalık. Ancak virüsü alanların yüzde 1-2’lik bir grubunda, semptom gösterenlerin de yüzde 10-20 kadarında, beyin ya da medulla spinalis dediğimiz omuriliği tutan bir enfeksiyon gelişebiliyor. İşte bizim korktuğumuz bu oluyor.”

“AĞIR HASTALARDA FELCE BİLE NEDEN OLABİLİYOR”

Merkezi sinir sistemi tutulumları olduğunda beyin zarı iltihabı, beynin dokusunu tutan ensefalit ve hatta felç dahi görülebildiğini belirten Prof. Dr. Yavuz, “Baş ağrısı, bilinç değişikliği, kişilik değişiklikleri, dengesizlik, hareketlerde yavaşlama, Parkinson gibi bir tablo (çünkü Parkinson'un etkilediği bölgeleri tutan bir virüs bu), ellerde titreme olabiliyor. Bu sivrisinekler eskiden beri ülkemizde var olan sivrisinekler. Culex dediğimiz tür aracılığıyla bulaşıyor. Sivrisinekler de bu virüsü kuşlardan alıyorlar. Hem Türkiye, hem İstanbul, kuş göç yolları üzerinde. Sürekli bir kuş girişi oluyor. Kuş girişi demek, virüsün de girişi olduğu anlamına geliyor. Sivrisinekler, bunu atlara da bulaştırabiliyor. Hatırlarsanız geçen yıllarda Karacabey'deki atlara da bulaşıp ölümlere neden olmuştu. İnsanlar arasında bulaşma riski yok. Yani insandan insana geçmiyor.” dedi.

“HAVALAR SICAK GİTMEZSE EYLÜL EKİM GİBİ SONLANIR”

Genellikle yaz hastalığı gibi olan Batı Nil ateşinin her yaz ortaya çıkmama nedeninin de uygun iklim koşullarıyla alakalı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sivrisineğin olması gerekiyor bulaşması için. Fakat özgün iklim koşulları da gerekiyor. Yani aslında biz her yaz Batı Nil ateşi ile ilgili bir sorun yaşamıyoruz. Yağışların çok arttığı, ardından çok sıcak havaların geldiği dönemler ideal koşulları oluşturuyor. Bizde genelde Temmuz-Ağustos aylarında ortaya çıkıyor, Ağustos-Eylül'de pik yapıyor ve en yüksek sayılarına ulaşıyor. Havaların durumuna göre de Eylül-Ekim gibi genellikle bitmesi bekleniyor. Ama havalar ısındıkça bu dönem uzayabiliyor. Bizim dışımızda İsrail’de bir salgın var şu anda. Çok yüksek sayılar bildirdiler, Haziran’a kadar sadece 164 vaka bildirdiler ki bunlar da ciddi vakalar, yani nöroinvaziv, beyni etkileyen vakalar.”

“SİVRİSİNEKLER KUŞTAN ALIP İNSANA BULAŞTIRABİLİYOR”

Batı Nil ateşinin aşısı ya da spesifik bir tedavisi olmadığını da anlatan Prof. Dr. Yavuz, ağır geçirebilen riskli gruptaki hastaları ancak destek tedavilerle iyileştirmeye çalıştıklarını kaydetti ve virüsün tespitinde PCR testleri kullanılabildiğini veya virüse karşı vücudun antikoruna bakıldığını söyledi.

Prof. Dr. Yavuz, “Bu testlerimiz var halk sağlığı merkez laboratuvarlarda. Culex türü sinekler gündüz ısırmazlar genelde. Klasiktir, Türkiye'dekilerin çok iyi bildiği gibi gece çıkarlar, bizi gece ısırırlar. Daha küçüktürler, ısırıklarının da normal bir sinek ısırığından ayırt edici bir özelliği yoktur. Her sivrisinek ısırığıyla hastalık bulaşacak diye bir şey de yok. Çünkü her sivrisinek bunu taşımıyor. Yani o kuşlarla temas eden sivrisinekler kuştan alıp insana bulaştırabiliyor. Burada tabii ki panik yapacak bir durum yok. Akılcı bir şekilde sivrisineklerle mücadeleyi öncelememiz lazım sadece.” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi