İmralı tecridine son verilmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü için iki koldan yapılacak olan Özgürlük Yürüyüşünün Van kolu başladı. 15 Şubat’ta Amara’da son bulacak olan yürüyüş öncesinde, DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın da katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi.
İlk sözü alan Şırnak Milletvekili Zeki İrmez şunları söyledi:
Zeki İrmez: Öcalan üzerinde hukuksuzca yürütülen tecrit Ortadoğu halklarının bir arada eşit yaşam hakkını hedef almaktadır
İmralı Ada Hapishanesinde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde hukuksuzca yürütülen mutlak tecrit ve iletişimsizlik politikaları; Kürt halkının demokrasi ve özgürlük, Türkiye halklarının barış, Ortadoğu halklarının bir arada eşit yaşam hakkını hedef almaktadır. Israrla ayakta tutulmaya çalışılan İmralı tecrit sistemi sadece İmralı’yla sınırlı kalmamakta, tüm bu coğrafyayı kuşatmakta ve halkların ortak geleceğini sabote etmektedir. Adalet de hak arayışları da demokratik talepler de topyekün tecrit altındadır. Tüm kamuoyu bilmelidir ki, İmralı sistemi tüm ülkeye yayılan hukuksuzluk rejiminin başlangıç noktasıdır. Toplumu ve ülkeyi esareti altına alan tecrit İmralı’dan başlayarak nasıl yayıldıysa; Türkiye’nin özgür, demokratik, barışçıl, adaletli, yaşanabilir bir gelecekle buluşturulmasının yolu da İmralı tecridinin kırılarak büyük özgürlük yolunun açılmasından geçer.
Halklara dayatılan tecrit karanlığına en güçlü cevabı Özgürlük Yürüyüşümüzle vereceğiz
Bu nedenle yaşamın tümünü hedef alan bütün saldırılara karşı demokratik mücadelemizi ve direnişimizi büyütmekte sonuna kadar kararlıyız. Özgürlüğü İmralı’dan başlatarak tüm ülkeye kazandırma hedefinde kararlı adımlarla sonuna kadar ilerleyeceğiz. Bu amaçla bugün Büyük Özgürlük Yürüyüşünü başlatıyoruz. Halklara dayatılan tecrit karanlığına karşı en güçlü cevabı Özgürlük Yürüyüşümüzle vereceğiz. Çünkü ne Kürt halkı ne de Türkiye halkları olarak tecrit karanlığı altında dayatılan bir yaşamı asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.
İmralı’nın kapısındaki kilit tüm Türkiye’ye vurulmuştur
Herkes şunu iyi görmelidir; ülkeyi yönetme rejimine dönüştürülen tecrit ile bizleri, emekçi halklarımızı, kadınları, gençleri, tüm toplumsal kesimleri nefessiz bırakmak, teslim almak istiyorlar. Öyle ki artık Türkiye İmralılaşmıştır, Kürdistan İmralılaşmıştır! İmralı’nın kapısındaki kilit tüm Türkiye’ye vurulmuştur, demokratik geleceğe kilit vurulmuştur. Tüm ülke kilitlenmiş durumdadır. Bu durumun sonucu ise ülke olarak yaşanan can kayıpları ve acılardır; hukuksuzluk karanlığıdır; OHAL, kayyım ve KHK darbesidir; yoksulluktur, açlıktır; mafyalaşma ve çeteleşmedir. Kürt sorununu tecrit politikasıyla İmralı’da hapsedeceğini, unutturacağını sanan çözümsüzlük aklı Türkiye’yi büyük krizlerin, çöküşün ve çürümenin içerisine sürüklemiştir. Sorun ise büyüyerek orta yerde durmaktadır. Çözüm kendini her gün dayatmaktadır.25 yıl boyunca İmralı’da sistematik tecrit politikalarına maruz kalan Sayın Abdullah Öcalan’dan üç yıldır hiçbir şekilde haber alınamamaktadır. “Çatışmalı süreci bir haftada sonlandırabilirim” diyen Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit ve iletişimsizliğin, çatışmalı sürecin devamından yana bir akıl tutulması olduğunu herkes görmeli ve bilmelidir.
Ülkeyi aydınlık günlere ulaştırmak için Büyük Özgürlük Yürüyüşümüze başlıyoruz
Bizler tüm bu alacakaranlığa karşı ilk mumu İmralı’dan yakmak ve ülkeyi aydınlık günlere ulaştırmak için Büyük Özgürlük Yürüyüşümüze başlıyoruz. Biliyoruz ki Kürt sorununun demokratik çözümünün ve onurlu bir barışın yolu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve gerçek bir adalet ve hukuk sistemiyle buluşmasının yolu İmralı sisteminin sona erdirilmesinden geçer. Bu ülkede barışı, adalet, demokrasiyi ve özgürlüğü gerçekleştirmek, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlük koşullarının sağlanmasıyla ve Kürt halkının statüsünün kabulüyle mümkündür. Mutlak tecride son vermek aynı zamanda egemenlerin Ortadoğu’da halklar ile inançlar arasında düşmanlıkları derinleştirme politikalarını geriletmenin ve demokratik ve özgür bir Ortadoğu’yu var etmenin en önemli adımlarından biridir.
Yürüyüş onurlu barış içindir, demokratik bir ülkeyi hep birlikte oluşturmak içindir
Mutlak tecridi sonlandırarak ülkeye ve bölgeye barışı getirecek olan bizleriz. Kürt halkı, Türkiye’nin devrimci ve demokrat kesimleri, Aleviler, gençler, kadınlar, emekçiler ortak mücadele ile mutlak tecrit ve iletişimsizlik politikalarını boşa çıkarabiliriz. Mutlak tecridi kırmanın yolu ortak mücadeledir. Büyük Özgürlük Yürüyüşü ile mutlak tecrit politikalarının iflasını ilan edeceğiz. Kent kent, mahalle mahalle, meydan meydan yürüyecek ve bu yürüyüşü tarihi bir sonuca ulaştıracağız. Bu yürüyüş; hepimizin özgürlüğü içindir, Türkiye’nin temel ihtiyacı olan onurlu barış içindir. Bu yürüyüş; eşit birlikte yaşam içindir, demokratik bir ülkeyi hep birlikte oluşturmak içindir, adalet içindir.
Herkesi yürüyüşümüze katılarak destek vermeye çağırıyoruz
İmralı tecrit sistemi sona erdirilene ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü sağlanana kadar demokratik mücadelemize her koşulda devam edeceğiz. Kürt halkı ve bölge halkları olmak üzere buradan tüm demokratik kamuoyunu ve barış, adalet, hak, hukuk değerlerine bağlı herkesi Büyük Özgürlük Yürüyüşüne katılarak destek vermeye çağırıyoruz. Kürdistan’ı, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu sömürü ve baskı düzeninden kurtarmak, halkların bir arada eşit ve özgür yaşamını inşa etmek için Büyük Özgürlük Yürüyüşüyle büyük kazanacağız. 67 günü bulan zindanlardaki açlık grevi direnişi ile mücadele ortaklığı sağlayarak mutlaka başaracağız. Hiç kuşku yok ki, Büyük Özgürlük Yürüyüşünün başarısı Türkiye ve Ortadoğu halklarının zaferine kapı aralayacaktır.
Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da şunları söyledi:
Tuncer Bakırhan: Kürt meselesinin ret, inkar ve baskı ile çözülmeye çalışılması hiç kimseye kazandırmadı
Kürt sorunu çözülmediği müddetçe bir kaos yaşıyoruz. Türkiye’de ekonomik sorunlar başta olmak üzere ekmeğimizin eksilmesinin sebebi, bu çürümüş sistemin devam etmesinin sebebi Kürt meselesinin çözümsüzlüğüdür. Kürt meselesi neredeyse Cumhuriyet ile aynı yaştadır. Maalesef birinci yüzyılda Kürt meselesi ret, inkar ve baskı ile çözülmeye çalışıldı. Cumhuriyetin neredeyse ilk 40 yılı isyanlarla geçti. Yüzyılın son çeyreği de tecrit politikaları ile geçti. Şimdi dönüp sormak lazım: Kürt sorunun çözümsüzlüğü acaba Türkiye halklarına, emekçilere, yoksullara, Kürtlere, Türkiye’nin bütününe ne kazandırıyor, ne yararı oldu? İçeride ve dışarıda itibarını yitirmiş, ciddi ekonomik kriz yaşayan, demokrasi ve özgürlüklerin askıya alındığı, kadının olmadığı, Kürt’ün olmadığı, Alevi’nin ve emekçinin dikkate alınmadığı bir yönetim şekliyle karşı karşıyayız. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe bu böyle devam edecek.
Kürt meselesinin çözülmesinin kimseye bir zararı yok
Yoksulluktan dolayı intihar eden, artık bu ülkenin geleceğinden beklentisi olmayan milyonlarca insanın yaşadığı bir ülkede yaşamaya devam edeceğiz. O zaman şunu soruyoruz: Kürt meselesinin çözülmesinin kime ne zararı var? Hiç kimseye bir zararı yok. Kürtler ayrı bir halktır, farklı bir dilleri var. Bin yıllardır bu coğrafyada yaşıyor. Cumhuriyetin asli kurucularından biridir. Cumhuriyet kurulurken Kürtler canıyla kanıyla bu cumhuriyetin kurulmasına destek vermiş, katkı sunmuştur. Sürekli kendi kaderini ve geleceğini Türkiye halklarıyla beraber gören ama farklılığını da yaşamak isteyen bu halkın taleplerinin bir yüzyıl daha kabul edilmemesi bize de Türkiye’ye de bir şey kazandırmayacaktır.
İkinci yüzyıl birincisi gibi olmamalıdır
İkinci yüzyıl birinci yüzyıl gibi olmamalıdır. Kürt meselesinin artık ciddi şekilde masaya yatırılarak diyalog ve müzakereyle çözülmesi gerekiyor. Bu sorunun çözümü nasıl olur diye sorabilirsiniz. Evet, bu sorunun çözümü çok kolaydır. Kürt halkı artık kendi yönetimlerindeki kendi muhataplarını yaratmıştır. Kürt meselesinin çözümünde Kürt tarafının muhatapları açık net bir şekilde orta yerde duruyor. Çözüm Sürecinde de Kürt meselesinin çözülmesi için ciddi bir irade ortaya konulmuştur. Sayın Öcalan başta olmak üzere bu meselenin çözümünün artık çatışmalarla, gerginliklerle, ölümlerle, yitimlerle olmayacağı ortaya konulmuştur. Güçlü bir irade ortaya konulmuştur, güçlü çözüm önerileri sunulmuştur. Peki, ne oldu? Bu ülkeyi geçen yüzyılda olduğu gibi milliyetçilikle, tekçilikle, ırkçılıkla yönetenler, çözümü buzdolabına kaldırmış ve masayı dağıtmıştır. İstemişlerdir ki Kürtler bir yüzyıl daha dilsiz ve statüsüz yaşasın. Ama geldiğimiz noktada bu artık gerçekçi değildir, bunun bir karşılığı yoktur. Bugün burada olduğu gibi Kürtler yaşadıkları her yerde hakkını, dilini ve kimliğini özgürce yaşama taleplerini büyüterek devam ediyor. Bu meseleyi gerçekten ciddi anlamda çözmek istiyorsanız, Ortadoğu’da bu kaos ve şiddet ortamında demokratik bir model olarak çıkmak istiyorsanız, buyurun sorunun çözümünü kolaylaştıralım. Biz bu konuda elimizden geleni yapmaya hazırız.
Devlet yetkililerini daha demokratik, daha eşitlikçi, daha adil bir Türkiye için masaya davet ediyoruz
Sayın Öcalan’ın Çözüm Sürecinde ortaya koyduğu irade, doğru bir iradedir. Biz onu dün de destekledik, bugün de destekliyoruz. Şimdi devlet yetkililerini, bu ülkeyi yönetenleri daha demokratik bir Türkiye için, daha eşitlikçi ve adil bir Türkiye için, Kürtlerin ve Alevilerin insanca eşit halklara sahip olarak yaşadığı bir Türkiye için masaya, müzakereye davet ediyoruz.
Öcalan Kürtler adına başmüzakerecidir, bu yürüyüş çözüm için bir fırsattır
Sayın Öcalan’ın bu konuda Kürtlerin başmüzakereci olarak gördükleri, gösterdikleri, yetkili etkili ve irade sahibi kişi olduğu defalarca söylendi. Bu yürüyüş aynı zamanda bir fırsattır; krizden, kaoslardan, Ortadoğu’daki çatışmalardan çıkmanın fırsatıdır. Kürt meselesi uluslararası bir konuma gelmiştir ama sorun Türkiye’de, Amed’de, Ankara’da çözülmeye müsait bir noktadadır. Devlet aklına, iktidara bir kez daha söylüyoruz: Bu sorunun uluslararası arenada bir koz olarak kullanılmaması için burada çözülmesi gerekiyor. Muhatapları bellidir, muhatapların en önemlisi Sayın Öcalan’dır. Dolayısıyla Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılarak ve özgürlük olanakları sağlanarak Kürt meselesinin diyalog ve müzakere ile çözülmesini istiyoruz. Özgürlük Yürüyüşü buna katkı sunacak çok değerli bir çalışmadır. Umarız 100 yıldır kulağını ve gözünü kapatan bu iktidar ve devlet artık doğruyu görebilir ve ikinci yüzyılda daha demokratik bir Türkiye’ye ulaşmayı bir perspektif olarak önüne koyar, bu işin muhatabıyla çözüm için çaba içerisinde olur. Yürüyüşü selamlıyorum, yürüyüşe katılan arkadaşlara başarılar diliyorum.
Keskin Bayındır: Em hevîdarin ku ev meşa Azadiyê şert û mercên azadiya fizikî ji bo Ocalan pêkbîne
Belê em îro dest bi meşa azadiyê dikin. Heya 15’ê Sibatê li bajar û bajarokên Kurdistanê. Em ê vê helwesta xwe dilgermiya xwe bigihînin gelê xwe. Îro li Rojhilata Navîn û Kurdistanê dorpêçkirineke mezin û fireh li hemberî çareseriyê hatiye pêkanîn. Em di vê meşê de 37-38 kes in lê heza mezin e. Bi deh hezaran sed hezaran bi milyonan kesên ku aştiyeke birûmet dixwazin dilê wan bi me re ye. Em pêşengtiya meşa azadiyê dikin em pêşengiya aştiyê dikin. Îro hevalên ku beşdarê vê meşê bûne, wekî ku tîrek ji kevanê derketiye, ev tîra azadiyê ji kevanê derketiye em hêvîdarin ku gelê me bi hezek mezin xwedê li vê meşê derkeve. Ev meş dê bigihije armanca xwe. Armanca vê meşê ne tenê ji bo gelê mafên kurd e, gelên bindest e, gelên demokrat û aştî xwaze, ji bo Rojhilata Navin e. Em vê çirûskê îro bi vê meşê pêdixin û em hêvîdarin ku ev çirûsk dê him ji Kurdistanê re û Rojhilata Navîn re bibe ronahiyek mezin ku em di pêşerojê de rojên azad bijîn. Hêviya me ji gelê me heye ji dostê me heye bila vê meşê bişopîne bi aweyek piştgirî bide vê meşê. Li çar aliyê Kurdistanê, li Ewropayê û hemû deveran em hêvîdarin ku gelê me vê meşê bişopîne û piştgiriyek mezin bide. Dê gelê me vê dilgermiyê li her aliyê bela bike. Ji hemû hevalan re serkeftin be. Em hevîdarin ev meşa me bigihije armanca û tecrîda giran bê şikandin. Em ê bi vê meşê şert û mercên azadiya fizikî ji bo Ocalan pêkbînin. Em xwedî îrade ne, heya ku ev îradeya me hebe emê bi ser bikevin.
Emine Kaya: Barışın anahtarı İmralı’dadır
MEBYA-DER Amed Eş Başkanı Emine Kaya da şunları söyledi:
Özgürlük Yürüyüşüne ilk adımı Van’da attığımız için, çok değerli arkadaşlarla başladığımız için çok mutluyuz. Tecridi sadece Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerinde uygulanıyormuş gibi ele almamak lazım. Tecrit gençliğin, kadının üzerinde. Bütün halka sirayet eden bir tecrit olduğunun bilincindeyiz. Tecridin kırılması için önce Sayın Abdullah Öcalan’dan başlanılması gerektiğinin, barışın anahtarının İmralı’da olduğunun hepimiz bilincindeyiz. İmralı'da başlayıp Kürt halkına, gençliğe, kadına, bütün ezilen halklara yönelen tecridin bir an önce kırılması için bizler de özgürlük yürüyüşüne dahil olduk. Özgürlük Yürüyüşünün gerçekten özgürlüğe ulaşacağı umudumuz büyüktür. Bu tecridi kıracağımıza inanıyorum.
Ev meş ji bo me firsendek e ku em tecrîdê û zilma li ser gelê xwe bişikînin
Hevseroka Med-Tuhad Fed’ê wisa got:
Dema ku tecrîd bê şikandin zilma li ser gel dê bi temamî bê şikandin. Îro gelek nexweş di girtîgehan de ne. Îro li Tirkiyeyê tu edalet nemaye. Tiştê ku em ê wenda bikin nemaye. Bawer dikim gel jî dê alîkarî bide vê meşê. Em dixwazin di demeke nêz de tecrîd bê şikandin. Ev meş ji bo me firsendek e ku em tecrîdê û zilma li ser gelê xwe bişikînin.
Sinan Çiftyurek: Tecrîda ku li ser Birêz Ocalan tê meşandin qeyranên li hundir û li derve kûrtir dike
Sinan Çiftyurek wisa got:
Daxwaz û armanca me ew e ku ev meşa me ya azadiyê bigihîje armanca xwe û bi ser bikeve. Em siyaseta dewleta Tirkiyeyê ya li tecrîdê li ser Birêz Ocalan bu tunfî şermezar dikin. Ev siyaset siyaseteke bêexlaq e. Em baş dizanin ku siyaseta Tirkiyeyê siyaseta ya qeyrana aborî û ya siyasî li ser meseleya Kurdistanê kûr dibe. Îro sedema krîza aborî, gengeşe, xizaniyê ew e ku ev sed sal in hemû çavkaniyên aboriyê ji bo çek û şer tê bikaranîn. Dewleta Tirkiyeyê ev sed sal in kî yarê Kurdan be dibe dijminê wan, kî dijminê Kurdan e dibe dostê wan. Ev siyaset jî xitimî. Tecrîda ku li ser Birêz Ocalan tê meşandin qeyranên li hundir û li derve kûrtir dike.
Çiçek Otlu: Türk halkı kendi onurunu ve özgürlüğünü kazanmak istiyorsa Kürt sorunundaki çözüme ortak olmalıdır
Milletvekili A. Çiçek Otlu da şunu söyledi:
Sayın Abdullah Öcalan üzerinde 35 aydır süren mutlak tecrit, bütün hapishanelerde ağırlaştırılmış tecrit olarak devam ediyor. Sadece tecrit yok, infaz yakmalar da var. Özellikle Kürt özgürlük hareketinin bugüne kadarki değeri olmuş 30 yıllık tutsak arkadaşlarımızın infazları yakılıyor. Türkiye’de idam olmamasına rağmen hasta tutuklular ölüme terk ediliyor. Bu bakımdan da bu yürüyüşümüz ilk başta Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridi kırmak içindir. Ancak aynı zamanda amacımız siyasi tutuklular üzerindeki kapıları açmaktır. Açlık grevindeki arkadaşlarımızın direnişini selamlamak istiyorum. Türk halkının bir evladı olarak da Türkiye halklarına seslenmek istiyorum: Eğer Türk halkı kendi onurunu ve özgürlüğünü kazanmak istiyorsa, Kürt sorunundaki çözüme ortak olması, kardeşliğin ve eşitliğin yanında olması gerekiyor. Eğer Türk halkı kerpiç evlerine cenazelerin gelmesini istemiyorsa, çadırlarda yaşayan halkımız asker cenazelerinin gelmesini istemiyorsa, kardeşçe ve eşit bir şekilde yaşamanın yollarını ortak bir mücadeleyle yürütmeliyiz. Bir kez daha bu konuda seslenmek istiyorum. “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganı 1-15 Şubat arasında bütün sokaklarda yankılanmalı. Sadece Kürt halkının sorunu olmadığını, Türkiye halklarının da bir sorunu olduğunu belirtmek istiyorum. İşçiler ve emekçiler kendi özgürlüğünü kazanmak istiyorsa, kadınlar kendi özgürlüğünü kazanmak istiyorsa, Kürt özgürlük hareketi ile birlikte hareket etmelidirler, birleşik mücadelenin sesi olmalıdırlar.
1 Şubat 2024