100 Bin KHK’ lı ile 100.Yıl Ne Kadar Coşkulu Olabilir. 23 Nisan 1920’den bugüne 100 yıl geçti. Kurtuluş savaş...
100 Bin KHK’ lı ile 100.Yıl Ne Kadar Coşkulu Olabilir.
23 Nisan 1920’den bugüne 100 yıl geçti. Kurtuluş savaşının ardından TBMM’nin açılması ülke demokrasisi açısından bir dönüm noktasıydı.
Yaşanan son 100 yılda da öncesinde de bu topraklar da çok şeyler yaşandı. Tarihin sayfasına bakış şekliniz o sayfalarda neleri gördüğünüz veya görmek istediğinizle de ilintilidir.
TBMM’nin kuruluşu ile başlayan ve ardı ardına gerçekleştirilen birçok reform ülkede geçmiş dönemin izlerini taşıyan feodal yapının ve uygulamalarının değişimini de doğal olarak hızlandırdı.
Dünya özellikle 1. ve 2. Paylaşım savaşlarının ardından toplumsal değişimlere hizmet eden ve daha sosyal devlet çizgisine evrilen tarihsel bir dönüşüm yaşadı.
Seçme seçilme haklarının yanısıra, kadına yaklaşım, eğitim, sağlık hakkı gibi birçok yapılanma zorunlu olarak yapılması gereken reformların arasında yer aldı.
Her ülke kendi içinde ki değişimleri bazı sancıları yaşayarak gerçekleştirdi.
Türkiye de sancılı değişim yaşayan ülkelerden biriydi. Tek partili dönemden çok partililiğe geçiş kolay olmadı.
Demokrat Parti’nin çok partililiğin bir adı olarak çıkması ve seçimlerde ezici bir çoğunluğu elde etmesi Türkiye’nin başka bir gerçekliğine işaret ediyordu.
İktidar da ikinci bir parti olabileceği gerçeği, ülkedeki değişim rüzgarlarından sadece birinin göstergesiydi.
Politik alanın yanısıra başta sendikal örgütlülük olmak üzere hak ve özgürlükler için örgütlülükte yaşanan sıkıntılar, bu sıkıntıların ardından yaşanan çatışmalar ve hesaplaşmalar onarılması zor yaraların açılmasına neden oldu.
Bu hesaplaşmaların ilki 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe ve ardından 17 Eylül 1961'de tarihinin en kara günlerinden birini yaşadı. 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10 yıl süreyle başbakanlık yapan Adnan Menderes idam edildi. Adnan Menderes ile birlikte çalışma arkadaşları Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’da idam edildiler.
Gerçekleştirilen bu idamlar Türkiye’deki değişiminde önemli darbe almasına neden oldu.
Daha sonra gerçekleştirilen 12 Mart 1971 darbesi 27 Mayıs darbesinden kısmen farklılık içeriyordu.
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve üç kuvvet komutanı, bir bildiri yayınlayarak, hükümetin istifasını istedi. O sırada Başbakan olan Süleyman Demirel ve bakanlar kurulu istifa etti.
Meclis kapatılmadı. Yerine "reform hükümeti" adı verilen Nihat Erim başbakanlığında yeni bir hükümet kuruldu. "Atatürkçü reformlar" yapacak olan hükümet, askerin denetimi altında çalışmalarını sürdürdü. Bu arada hükümet Meclisten de güvenoyu aldı.
Ardından İstanbul ve İzmir başta olmak üzere 6 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
12 Mart askeri darbesi döneminde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan idam edildiler. Mahir Çayan ve 9 arkadaşı Kızıldere'de öldürüldü. Ayrıca bazı devrimci gençler de polis ve askerle girdikleri çatışmalarda hayatlarını kaybettiler.
12 Mart, 27 Mayıs Darbesinden İntikamını Alıyor
Deniz Gezmişlerin idam cezası Meclis'te tartışılırken, Süleyman Demirel'in başında bulunduğu Adalet Partililer, "üçe üç" diye bağırıyorlardı. 1960 askeri darbesinde idam edilen Menderes ve iki arkadaşının intikamını almak amacıyla Denizlerin idamını onaylamışlardı.
12 Eylül darbesi ve yaşanılan gerçekler önceki darbeleri de katladı.
Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcı olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkencede öldü. Darbeciler idam sehpasına ilk olarak 8 Ekim 1980’de sol görüşlü Necdet Adalı'yı, ardından da ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nu çıkartarak idam ettiler. Darbenin lideri Kenan Evren’in “Şartların olgunlaşmasını bekledik” sözü ise tarihe geçti.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül Darbelerinin Ardından 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Yaşanan Travmalar…
15 Temmuz 2016 Tarihinde Türkiye beklenmedik bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı.
Bu darbe girişimi ve ardından yaşanılanlar hala tazeliğini koruyor. Bu darbe sürecinin önceki darbelerden farklarından biri de herhangi bir idamın yaşanmamış olmasıdır.
15 Temmuz darbe girişiminin sonuçlarıyla ilgili idamların yaşanmamış olması bir olumluluk gibi görünse de darbe girişiminin ardından yaşanılanlar önce ki darbelerde yaşanılan travmaları aratmayacak boyuttaydı.
Darbe girişimin bir parçası olmayanlar cezalandırıldı.
OHAL Komisyonunun 27.03.2020 tarihinde ki duyurusu bu acı gerçeğin yalnızca bir kısmını yansıtıyor. Komisyon Raporunda; KHK’lar ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma (3.213 rütbe alma, 270 yurtdışı öğrencilikle ilişiği kesilme, 2.761 kurum ve kuruluş kapatma) olmak üzere toplam 131.922 tedbir işlemi gerçekleştirildiği belirtiliyor.
Ama asıl gerçek daha korkutucu. “KHK’lar ile 140 bin kişi ihraç, ihraç edilen KHK’ lılardan 550 kişi kanser ve benzeri nedenlerden dolayı ölüm, 1 milyon 200 bin kişi hakkında soruşturma, yaklaşık 70 intihar ve çocuklarıyla birlikte yurtdışına kaçmak isteyen ailelerden 30 insanın ölümü.”
Darbe Girişiminin Parçası Olmadınız Ama Açlığa Terkedildiniz
Yüzbini aşkın KHK’lı ve aileleri ihraç edildikleri ilk günden itibaren alternatif çözüm yolları üretmeye çalıştılar.
20 Temmuz 2018'de OHAL’in kaldırılmış olması KHK’lılar açısından pek durum değişikliği yaratmadı. OHAL hukukunun yaratmış olduğu ağır tahribatlar bugün halen yaşamın her alanında kendini hissettirmektedir. OHAL sonrası süreçte de, OHAL'in olumsuz mirası, hukuk sistemine fazlasıyla zarar vermiştir, vermeye de devam etmektedir.
Hakkında herhangi bir soruşturması olmayan, davalarından beraat etmiş, yalnızca bir sendika üyeliğine dayanan, bankaya para yatırmış olması, çocuklarını gönderdiği okul üzerinden on binlerce insan mağdur edilmiştir.
Ayrıca, YSK eliyle 31 Mart seçimlerinde halkın iradesi gasp edilmiş, hak kazanan adayların mazbataları ellerinden alınmıştır. KHK' lilerin pasaportlarına herhangi bir hukuki gerekçe olmaksızın el konulmuş, seyahat özgürlükleri kısıtlanmıştır.
TBMM’nin Kuruluşunun 100.Yılında Meriç, Ege ve Akdeniz’de yaşamlarını kaybeden çocuklar daima hatırlanacaktır. Türkiye’de yaşam hakkı tanınmayan KHK’lılar ülke dışına çıkabilmek için zor yolları tercih etmek durumunda kalmış ve onlarca aile çocuklarıyla birlikte bu yollarda giderken karanlık sularda yok olmuşlardır.
O yitirilen yaşamlar bu ülkenin ayıbıdır. Masumiyeti ortada olan onbinlerce insana hala acı çektiriliyor, işlerine, yaşama geri dönmeleri engelleniyor.
Darbeci olmadan, darbeci muamelesi gören onbinlerce insan çocuklarıyla birlikte haykırıyor.
Bu utancı ortadan kaldırın!
Bizimde çocuklarımız 23 Nisanlar da “çocuklar gibi şen, karınları tok olsun!”
KHK’lıların mağduriyet listesi
• İş sahibi olamama,
• Devlet dairesinde çalışamama,
• Devletle bir şekilde ilişkisi olan özel şirketlerde çalışamama,
• Çalıştığı iş yerinden kovulma,
• Mesleki lisans elde edememe, var olanı yeniletememe, süresini uzatamama,
• Keyfi bir şekilde emeklilik engellemesi,
• Özel fonlarda biriken parayı çekme hakkı gaspı,
• Kredi kullanma hakkı gaspı,
• Kredi kartı borcunu dahi kapatamama,
• Öğrenci bursu alma hakkı gaspı,
• Sosyal linç sonucu intihara zorlanma,
• Ev kiralama zorluğu,
• Sahip olduğu konutu satamama,
• Pasaport alma hakkı gaspı,
• Tedavi olma hakkının keyfi biçimde engellenmesi...