Adana Barosu olarak Evrensel Bildirgenin ilan edilişinin 75. Yılında insanlığın ortak değerleri olan Adaleti, eşitliği, özgürlüğü, barışı ve en başta insan onuru için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Adana Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz; "İnsan Haklarının yaşama geçmesi ve işlerlik kazanması için mücadele eden bir mesleğin mensupları olarak Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyoruz" dedi.
Gökayaz'ın ardından Adana Barosu İnsan Hakları Merkezi adına Av İlhan Öngör basın açıklamasını okudu.
Öngör; Bugün, Tüm insanların özgür, onur ve haklarda eşit olduğunun dünyaya ilan edildiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 75. Yılındayız. İnsanlık tarihinin acılarla ve zulümlerle dolu tarihinden ders alınarak kaleme alınan Evrensel Bildirgenin imzalanmasının üzerinden 75 yıl geçmesine rağmen halen Bildirgenin 1. Maddesinde tanımlanan insan onuruna yaraşır özgür ve eşit bir dünya düzeninin kurulamadığı açıktır. İnsan Hakları mücadele tarihinin en önemli kazanımı olan Evrensel Bildirgede tanımlanan haklar, dünya coğrafyasının büyük bir çoğunluğunda ağır ihlallere uğramaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde bireysel veya kolektif olarak insanlar renginden, dilinden, dininden, felsefi-siyasi inanç ve görüşünden, cinsiyet kimliğinden, cinsel yöneliminden, etnik kimliğinden kaynaklı ağır hak ihlalleri ile karşıya kalmış ve kalmaya devam etmektedir. Savaşları, zulümleri, ağır hak ihlallerini engellemek amacıyla kurulan uluslararası siyasi ve idari mekanizmalar ise dünyada var olan bu kötülük rejimini ortadan kaldırmada yetersiz kalmaktadır. Emperyalist rant düzenin yarattığı yıkıcı savaşlarla küresel çapta doğal ve kültürel mirasın yok edilmesi ile beraber, yoksulluk ve adaletsizlik dünyanın en başat sorunları haline gelmiştir. Savaştan beslenen vahşi kapitalist rant düzeninin çıkarları uğruna milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiş, mülteci konumuna gelmiş, mülteciler, Devletler arasında uluslararası diplomatik siyasal ilişkilerde birbirlerine karşı kullanabilecekleri bir güç olarak görülmektedir. Dünyanın gözleri önünde İsrail’in, Filistinli Sivillere karşı başlattığı katliam ve yok etme saldırıları halen devam etmektedir. İsrail, İnsancıl Hukuku tanımlayan Cenevre Sözleşmelerini her gün dünyanın gözü önünde ihlal etmesine ve savaş suçu işlemesine rağmen uluslararası kamuoyu bu katliama sessiz kalmaktadır. Dünya genelinde otoriter siyasi yapıların, liderlerin güçlenmesi dünyadaki insan hakları krizinin en temel nedenlerindendir" dedi.
Av. İlhan Öngör konuşmasına şu şekilde devam etti;
Dünyadaki İnsan Hakları krizinin yaşandığı bu süreçte bu karanlık tabloda ise Türkiye’de ki siyasi iktidar eliyle en otoriter ülkeler sıralamasında ilk sıralarda gelen ülke konumundadır. Türkiye, temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik uluslararası birçok sözleşmeye taraf olmasına rağmen, bu yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Yapılan Anayasa değişiklikleri ile TEK ADAM REJİMİNİ ülkeye dayatan siyasi iktidar sahipleri demokratik kazanımları ortadan kaldırmaya çalışmış, yasama erkini işlevsiz ve yargı erkininde bağımsızlığını ortadan kaldırarak siyasallaşan yargı düzeni ile kuvvetler ayrılığı ilkesini anlamsız hale getirmiştir. Türkiye’de özellikle son dönemde yaşanan Yargı kurumları arasındaki kriz, salt yargı kurumları arasındaki hukuki görüş farklılığından öte yargı kurumları içindeki siyasallaşmanın krizi olarak görmek gerekmektedir. Evrensel hukuk ilkelerine, Anayasa tanımlanan ve koruma altına alınan temel hak ve özgürlükler bizzat siyasallaşan yargı eliyle ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Demokratik çoğulculuk, Katılımcı Demokrasinin en temel gerekliliği olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkı, Halkın haber alma ve bilgi edinme hakkının kullanımı için zorunlu olan basın özgürlüğü, gözaltı, tutuklamalar, işkence ve kötü muamelelerle ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Ötekileştirme, kutuplaştırma, nefret söylemi ve ayrımcılık dili iktidarda kalmanın bir siyasi propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği değerlerine karşı mevcut siyasi iktidar, büyük bedeller ve mücadelelerle elde edilen kadın hakları kazanımlarını gün geçtikçe ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL dönemi sonrası çıkartılan KHK’lar yasalaştırılarak Türkiye bir OHAL dönemi rejimi ile yönetilmeye başlanılmıştır. Demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmezi unsuru olan muhalefet partileri ve siyasi aktörler, temsilciler üzerinde baskı ve cezai yaptırımlar söz konusudur. Demokratik bir yaşamın inşasının temelini oluşturan ifade ve basın özgürlüğü, siyasi iktidarın tahammülsüzlüğünün yargısal bir faaliyet haline gelmesi ile tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Yaşam hakkı ihlali, İşkence ve kötü muamele sistematik bir hal almaya başlamış ve Cezasızlık hukuku siyasallaşan yargı eliyle meşrulaştırılmaya çalışmaktadır.
Devlet idaresi aklı ve pratiğinin çoğulcu, katılımcı, Hak temelli yönetim anlayışından uzak, antidemokratik, baskıcı, otoriter başkanlık sistemi ile tek kişilik yönetim sisteminin varlığı, yaşadığımız sosyo-ekonomik krizin temel ana nedenidir. Türkiye’nin, bireylerin ve grupların kolektif demokratik hak ve eşit yurttaşlık taleplerini evrensel insan hakları değerlerini referans alarak yerine getirmek yerine güvenlikçi politikalarla haklı meşru talepleri yerine getirmediği, gerçek bir çatışma çözümü gerçekleştiremediği, bunun sonucunda demokratikleşmesini sağlayamadığı, hukuk devletinin temel değerlerinden uzaklaşılarak öngörülemez bir gelecek ile karşı karşıya kalındığı aşikardır.
Tüm bunlar yaşanırken avukatlar, insan hakları hukukçuları ve aktivistler karşılaştıkları tüm baskılara rağmen tarihsel ödevini ifa etmekten geri durmamıştır. İnsan haklarının özü itibariyle vazgeçilmez olması, insan hakları mücadelesinin de vazgeçilmez olmasını gerektirmektedir. İnsan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikârdır. Adana Barosu olarak Evrensel Bildirgenin ilan edilişinin 75. Yılında insanlığın ortak değerleri olan Adaleti, eşitliği, özgürlüğü, barışı ve en başta insan onuru için mücadele etmeye devam edeceğiz. 12.12.2023
ADANA BAROSU İNSAN HAKLARI MERKEZİ