Adana İnönü Parkı’nda MESEM Protestosu: "Gençleri Sömürü ve Ölüme Sürükleyen Sistem"
Adana Emek Partisi, Halkevleri, DÖB, Kaldıraç ve SDF’nin katılımıyla Adana İnönü Parkı’nda düzenlenen basın açıklamasında, Mesleki Eğitim Merkezleri’nin (MESEM) gençleri sömürü ve ölüme sürüklediği sert bir dille eleştirildi. Kurumlar adına açıklama, Deniz Çelik tarafından yapıldı.
Mesleki eğitim adı altında çocuk işçiliğin yasallaştırılmasının aracı olarak ortaya çıkan Mesleki Eğitim Merkezleri bir yandan ülke gençliğine düşük ücret, kuralsız çalışma ve modern kölelik koşullarıyla cehennemi yaşatırken MESEM’lerde çalışan yüzbinlerce genç her gün ölüm tehlikesiyle iş kazaları geçiriyor.
2023 yılında 9 mesem öğrencisi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Sayısı bir milyonu aşan mesem öğrencileri uzun saatler ve yoğun çalışma koşulları altında, iş güvenliği önlemlerinden yoksun iş kollarında ölüme itiliyorlar. Devlet, Türkiye kapitalizminin ucuz iş gücü ve aşırı kar arayışına, bütün sermaye kaynaklarını seferber ederek yanıt veriyor; sonucunda ölüme itilen, cinayetinin üstü kapatılan, aileleri “kan parasıyla” susturulan pek çok gencin ismi bile bilinmiyor. Yüz binlerce genç de her gün yaşadıkları iş kazalarıyla ölümün kıyısında çalışıyor.
MESEM’lerde gençler eğitimden koparılıp patronlara ucuz işgücü olarak sunuluyor. Atölyelerde, tezgah başlarında gecesi gündüzü, hiçbir iş güvenliği önlemi olmadan çalışan MESEM’liler sömürü çarklarının arasında ölüme itiliyor. Her yeni takvim yaprağında birçok MESEM’li iş kazası yaşıyor. İş güvenliği ekipmanlarını sağlamayan atölye sahipleri; düşük ücrete çalıştırdıkları MESEM’lileri öğüterek cebini dolduruyor, servet biriktiriyor.
Birçok iş kolunda her yaştan gencin mahkûm edildiği işletmeler işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinden, denetlemelerden kaçıyor. Yasalar çocuk işçiliği büyütmek, gençliği sömürünün girdabına çekmek için seferber ediliyor, hukuk da yasa da göstermelik denetlemeler de patronların önüne diziliyor. Geleceğimizi karartan bu sömürü ve cinayet düzeni, bugünümüzü de ipotek altına almaya çalışıyor.
Yine bu yılın ocak ayında bakanlık,önce MESEM’li çalıştıran iş yerlerinin %10’u olan 8 bin 406 iş yerinin sözleşmesini feshederek MESEM’lilerin ölümün ucunda çalıştırıldığını itiraf etmişti. Bugün görüyoruz ki: Ne tüm iş yerleri denetleniyor ne de bu denetimler yeterli. MESEM’liler iş kazası yaşamaya, iş yerlerinde hayatını kaybetmeye devam ediyor!
Sermayenin MESEM projesinde;
- Nitelikli mesleki eğitim gören öğrenci yok! Ucuza, güvencesiz çalışıp patrona kazandıracak ara elemanlar var!
- MESEM’lilere sosyal hayat, insanca bir yaşam ve çalışma koşulları yok! Yoğun mesai, bitkinlik, iş kazaları ve ölüm var!
Bu koşulları, atölyelerimizde, sınıflarımızda birlikte mücadelemizle değiştirelim!
Gaspedilen nitelikli mesleki eğitim hakkımız için, ihtiyacı olan her MESEM’liye burs verilmesi için, iş kazalarının karşısında yaşamımız için, iş yerlerinin göstermelik denetlenmemesi için bütün MESEM’li sıra arkadaşlarımızı mücadeleye çağırıyoruz.
Etkinlikte Emek Partisi MESEM Raporunu ise Özge Türkoğlu okudu
Bugün Emek Partisi ve Emek Gençliği olarak hazırladığımız Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) raporunun sonuçlarını sizlerle paylaşmak için buradayız. Bu rapor, eğitim hakkının nasıl yok edildiğini, eğitimin sistematik olarak ticarileştirilip sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir yapıya dönüştürüldüğünü, çocukların MESEM eliyle nasıl ucuz emek gücü olarak sömürüldüğünü gözler önüne seriyor.
2002’den bu yana sürdürülen eğitim politikalarıyla gençler, beceri geliştirmekten uzak ve bilim dışı içeriklerle kuşatılmış, kapitalistlerin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaya hizmet eden bir eğitim anlayışına mahkûm edilmiştir. MESEM programı da çocuk emeğinin sömürülmesini “yasal” bir eğitim programıyla meşrulaştırarak her yaştan öğrenciyi ağır çalışma koşullarına sürüklüyor. Adeta "eti de kemiği de sizin" denilerek, çocukların sağlıkları, çocuklukları ve gençlikleri sermayenin kâr hırsına feda ediliyor.
MESEM programı, küçük ve orta ölçekli işletmelerden Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarına kadar geniş bir kesimin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için yürürlüğe konulmuştur. Haftanın 4 günü işyerinde, sadece 1 günü okulda teorik eğitim alan öğrenciler, düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Hatta patronların çoğu bu mevzuata uymuyor, MESEM öğrencileri pek çok işletmede haftanın 6 günü, 7 günü çalıştırılıyor. Ücretlerin işsizlik sigortası fonundan karşılanması ise bu programı sermaye için “bedava iş gücü” haline getiriyor. Emekçi aileler, ekonomik zorunluluklar nedeniyle ve mesleki gelecek beklentisiyle çocuklarını bu programa yönlendirmek zorunda kaldığını ifade ediyor.
MESEM’lerde çalışan çocuk işçilerle yapılan görüşmeler ve sahadan elde edilen verilerle hazırlanan bu rapor, tek adam rejiminin eğitim politikalarına karşı parasız, bilimsel ve demokratik eğitimi savunan kesimlere aynı zamanda bir mücadele çağrısıdır.
Raporumuzda MESEM’lerin en temel sorunlarını ortaya koyuyoruz: Alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, denetimsizlik, sermayeye aktarılan kaynaklar, yolsuzluklar ve usulsüzlükler. Görünüşte ışıltılı bir eğitim modeli olarak sunulan MESEM’ler, aslında okul yönetimlerine ve öğretmenlere MEB tarafından yapılan baskılarla öğrencilere zorla dayatılıyor ve özendiriliyor. Öğrenciler, okul yönetimleri ve öğretmenler aracılığıyla kendilerine “Üniversite okuyanlar da işsiz” denilerek “MESEM’e gidin” çağrısı yapıldığını söylüyor.
Raporumuz MESEM’lerde yaşanan üç temel sorunu öne çıkarıyor. Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2023 yılında ise MESEM kapsamında çalışan 9 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı... MESEM öğrencilerin mesai saatleri çoğu zaman ihlal ediliyor, patronların keyfi kararlarına göre çalıştırılıyorlar, tatil ve dinlenme hakları dahi gasp ediliyor.
Ayrıca, bugün MESEM öğrencilerinin büyük bir kısmı, meslek edinmekten ziyade, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak zorunda kaldığı için bu programa kaydoluyor. Aldıkları ücret ise ne kendilerinin ne de ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Kendi ilgi alanlarına yönelmekten, sosyal-kültürel ihtiyaçlarını karşılama imkanlarından yoksun bırakılmış öğrenciler için insanlık dışı koşullarına rağmen MESEM’ler “tek çare” olarak görülüyor.
MESEM programının “mesleki eğitim” iddiası, bakanlığın yalanlarının aksine bir iddiadan ibarettir. Bu programın mesleki eğitimle hiçbir ilgisi yoktur! Öğrenciler, işyerlerinde fiilen bir işçi gibi çalıştırılıyor ve mesleki eğitimden koparılıyor. Eğitimcilerin desteğinden yoksun, iş kazalarına maruz kalıyor ve hatta fiziksel şiddet, dayak ve taciz gibi sorunlarla karşılaşıyorlar.
Raporumuz, çocukların ve gençlerin en ağır, aşağılayıcı ve güvencesiz yaşam koşullarına nasıl sürüklendiğini birçok yönüyle gözler önüne seriyor. Bu nedenle, çocuk emeği sömürüsüne karşı her yaştan işçi, emekçi, aydın, akademisyen ve eğitim emekçilerine bu çağ-dışı programa karşı mücadelede birleşme çağrısı yapıyoruz. Çocuklarımızın, sıra arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin geleceğini sermayenin insafına bırakmayacağız!
MESEM programı tek adam yönetimi ve temsilcisi olduğu sermaye sınıfının mesleki eğitime yönelik politikalarının geldiği aşamanın en somut göstergesidir. Mesleki eğitim, iktidar ve sermaye ortaklığında oyuncak edilmiş, sermaye örgütlerinin emri ve isteği neyse ona göre şekillenmiştir. Şimdi, bu mesleki eğitim politikaları ortaokullara doğru genişletiliyor, Milli Eğitim Bakanlığı, meslek liseleri bünyesinde “mesleki ortaokullar” ve “zanaat atölyeleri”nin açılacağını müjdeliyor! MESEM programı başta olmak üzere mesleki eğitime yönelik her karar, sermaye örgütlerinin “sömürü cenneti Türkiye” hayalinin adım adım hayata geçirilmesinin aracı haline getiriliyor.
Biz Emek Gençliği ve Emek Partisi olarak, gençleri ve çocukları bu sömürü düzenine mahkûm eden programa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Çağrımız nettir:
MESEM programı amasız ve fakatsız, derhal iptal edilmelidir.
Öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek uygulama ve bilim odaklı, nitelikli mesleki eğitim sağlanmalıdır.
Öğrencilerin örgün eğitime devamını sağlamak için gerekli adımlar atılmalı ve her yurttaşın en temel hakkı olan eğitime erişimini güvence altına almak amacıyla, ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs desteği verilmelidir.