Ankara, 10 Temmuz 2024 – Demokrasi ve Eğitim Mücadele Partisi (DEM PARTİ) milletvekili Beritan Güneş Altın, Meclis’te yaptığı konuşmada Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu sert bir dille eleştirdi. Eğitim emekçilerine yönelik hazırlanan bu kanunu, "öğretmenlik mesleği kıyım kanunu" olarak nitelendiren Altın, iktidarın eğitim sistemindeki kronikleşmiş sorunları göz ardı ettiğini ve öğretmenlerin emeğini sömürmeyi hedeflediğini vurguladı.

Altın, iktidarın bu kanunu sivil toplum kuruluşları, sendikalar, öğretmenler, veliler ve öğrencilerle danışmadan hazırladığını ve toplumun geniş kesimlerinin rızası olmadan dayattığını belirtti. Kanunun, öğretmenlerin görev ve yetkilerini düzenlerken, yerli ve milli kadrolar yetiştirmeyi hedeflediğini savunan Altın, öğretmenlerin güvenlik soruşturması ve arşiv taramasıyla akademiye yalnızca iktidarın makul bulduğu kişilerin alınacağını ifade etti.

Öğretmenler Parkta Direniyor

Eğitim emekçilerinin kanuna karşı çıktığını ve günlerdir Meclis Parkı’nda direndiğini söyleyen Altın, öğretmenlerin darp edildiğini ve biber gazına maruz kaldığını belirterek, hükümete sert eleştiriler yöneltti. Öğretmenlerin mesleki itibarları ve nitelikli eğitim için direnmeye devam edeceklerini vurguladı.

Eğitim Sisteminin Sorunları

Altın, konuşmasında Türkiye’deki eğitim sisteminin genel sorunlarına da değindi. ÇEDES projesini eleştirerek, rehber öğretmenlerin yerine pedagojik formasyonu olmayan kişilerin görevlendirilmesini eleştirdi. MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) uygulamalarının, çocukların güvenliği açısından ciddi sorunlar yarattığını ve devletin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini belirtti.

Ana Dilinde Eğitim Eksikliği

Altın, Türkiye’de ana dilinde eğitim hakkının yıllardır ihmal edildiğini ve farklı halkların, inançların ve kimliklerin tanınmadığını ifade etti. Eğitim sisteminin bu konuda sınıfta kaldığını belirterek, ana dilinde, özgürlükçü ve laik bir eğitim sistemi kurulması gerektiğini savundu.

Altın, konuşmasını, öğretmenlerin ve öğrencilerin haklarını savunmaya devam edeceklerini ve özgürlükçü bir eğitim sistemi için mücadele edeceklerini vurgulayarak sonlandırdı. DEM PARTİ ve CHP sıralarından yoğun alkış alan Altın, iktidarın eğitim politikalarına karşı mücadelenin süreceğini belirtti.

Beritan Güneş Altın'ın konuşmasının tamamı

eritan Güneş Altın: Öğretmenlik Meslek Kanunu Hakkında Konuşma

Değerli milletvekilleri, saygıdeğer halkımız ve eğitim hakkı için direnmekten bir an olsun vazgeçmeyen değerli eğitim emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün bütün eğitim emekçilerinin gözü kulağı burada. Saat gecenin bir yarısı fakat her biri ekranları başında bizleri izliyorlar. Neden? Çünkü mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, emeklerinin sömürülmesine karşı ayaktalar, eylemdeler, şu anda parktalar ve gözleri kulakları burada. Şimdi, Öğretmenlik Meslek Kanunu Mecliste olduğu için gözleri kulakları burada ama buna "Öğretmenlik Meslek Kanunu" demek ne yazık ki mümkün değil bu, tam olarak bir öğretmenlik mesleği kıyım kanunu; bu çok açık. İktidar, eğitim sistemindeki kronikleşmiş sorunları galiba bir kenara bırakmış, başka bir şeylerin peşinde, hummalı bir şekilde ince ince bir çalışma peşinde ve bu çalışma ne yazık ki eğitim sistemini iyiye değil, daha kötüye götürmenin yol ve yöntemlerini arıyor. Şimdi, ince ince çalışılan ve ince ince işlenen bu teklif, iktidarın aslında hiçbir sendikaya, sivil topluma, öğretmene, veliye, öğrenciye, kamuoyuna sormadığı, tek başına hazırladığı bir teklif. Neden tek başına hazırlıyor? Çünkü soramaz, veliye soramaz, halka soramaz; ne toplumun ne öğretmenin ne velinin ne öğrencinin rızası yok bu teklife. Rızası olmadığı için de alelacele bir şekilde, gece yarılarına kadar Komisyonu çalıştırarak, yangından mal kaçırır gibi bu teklifi önümüze koyuyorlar ve büyük bir cesaret gösteriyorlar çünkü bütün toplumu ve bir bütün olarak, topyekûn öğretmenleri, bir meslek grubunu da karşısına almış oluyor iktidar.

Şimdi, bu teklif bize ne getiriyor ve bu teklif neyi götürüyor, detaylı inceleyelim. Teklifin ilk kısmında Millî Eğitim Akademisinin kuruluşundan ve teşkilatın kapsamından bahsediliyor. "Millî Eğitim Akademisi diye bir şey kuralım." diyorsunuz. "Ne işe yarayacak bu Akademi?" diyoruz. Diyorsunuz ki: Nitelikli öğretmen yetiştirilmesini sağlayacakmışmış. Şimdi, o zaman, mademki bu sağlanamıyor neden eğitim fakülteleri var? Neden nitelikli öğretmen yetiştirilmiyor o fakültelerde? İktidarın sorumluluk alanındaki bir alanın faturasını neden eğitim fakültesi mezunları ödemek zorunda kalıyor? Neden nitelik sorgulamak sadece ve sadece emekçiye ve öğretmene yapılıyor? Neden bu niteliksiz kanunu Meclise getirenler sorgulanmıyor da öğretmenler sorgulanıyor? Bir yandan "nitelik" diyorsunuz, diğer yandan "Eğitim fakültesi mezunu olmayanları da Akademiye alacağız." diyorsunuz. Soruyoruz: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Fakülteleri baypas ediyorsunuz çünkü bu kanunla amaçladığınız, öğretmenlerin, halkların, eğitimin niteliğinin artırılması falan değil, amaçladığınız, geçtiğimiz aylarda onaylanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ni uygulayacak yerli ve millî yandaş kadrolar yetiştirmek, muhalif herkesi de sistem dışına itmek.

Psikolog Anıl Özcan, çocukların dikkat dağınıklığı yaşamaması konusunda uyarılarda bulundu Psikolog Anıl Özcan, çocukların dikkat dağınıklığı yaşamaması konusunda uyarılarda bulundu

Öğretmenlerin ve yöneticilerin görev ve yetkilerini, millî ve manevi görevleri ile sorumluluklarını hatırlatan bu teklifle aynı zamanda yerli ve millî kadroları yetiştirerek zaten ayrımcı ve militarist olan eğitim sistemini de hiçbir boşluğa yer kalmayacak şekilde dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Temelleri Anayasa'da farklı halkların, inançların ve kimliklerin varlığının reddedilmesi yolunda öğretmenlere de görevler biçiyorsunuz, farklılıkların varlığına, tanınmasına dair ise tek bir cümleyle yer vermiyorsunuz.

Akademide dâhiliyet ve akademiden mezuniyet şartlarını düzenliyorsunuz, "hazırlık eğitimi" dedikleri akademik eğitime dâhil olabilmek için gerekli kriterleri detaylı bir şekilde düzenliyorsunuz, akademiye giriş şartlarını taşımadığı sonradan anlaşılan kişilerin ise akademiyle ilişkisinin kesileceğini söylüyorsunuz. Ziyadesiyle muğlak ifadelerle dolu bu metinle güvenlik soruşturması ve arşiv taramasıyla akademiye yalnızca muktedirin makul ve makbul bulduklarının getirilmesini amaçlıyorsunuz, "Akademi bitince de bir teorik uygulamayla değerlendirme yapacağız." diyorsunuz. E madem bu kadar çok şeyi değerlendiriyorsunuz, neden o zaman bu kadar zahmete sokuyorsunuz bu insanları? 28 Şubat zihniyetiyle devam edin; sadece size makul ve makbul olanları üniversiteye alın, sadece onlar üniversite okusunlar ve sonra onların atamasını yapın. Bu, çok açık değil mi? "Ben istediğimi atarım." diyorsunuz, "Herkes okuyabilir ama ben sadece istediğime, makul ve makbul bulduğuma iş veririm." diyorsunuz; bu çok büyük bir haksızlık. Ne insanları uğraştırın ne de dört yıl içerisinde insanların emeğe maddi ve manevi olarak verdiği şeyleri yok sayın yoksa bu sürekli elemeye dayalı olan sistemin başka bir açıklaması yok. Yani bu kadar eleme sistemi astronotluk eğitiminde bile yok fakat yeryüzünde olduğunuzu da size hatırlatmak istiyoruz çünkü zaman zaman başka alemlere doğru uçtuğunuzu düşünüyoruz, burada yaşamıyor gibisiniz.

Disiplin cezaları ve bunların sonuçlarını da düzenliyorsunuz, hazırlık eğitimindeki öğretmenlerin mali ve sosyal haklarından da bahsediyorsunuz. Fakat iki yıl kadar sürebilecek bu hazırlık eğitimine dâhil olacak öğretmenlere yoksulluk sınırının çok altında şartlar sıralıyorsunuz. Bu disiplin cezalarını da demoklesin kılıcı gibi öğretmenlerin kafasının üstünde sallayarak ekmeğiyle tehdit ediyorsunuz, emekçilerin muktedire biat etmesini hedefliyorsunuz. Eğitim emekçilerinin sınırlı olan haklarını birer birer ellerinden alarak güvencesiz çalışma şartlarını da yerleşik kılmak istiyorsunuz.

Bakın, bu yasa teklifinde öğretmenlerin yaşamlarını olumlu yönde etkileyecek tek bir madde yok ama sayfalarca dolusu disiplinden, sorumluluktan ve yalnızca onlara yüklenen şeylerden bahsediyorsunuz ama hak yok. Yaptım oldu yaklaşımıyla, zor aracılığıyla hüküm sürmeyi kendinize âdeta düstur edindiniz ama üzerinde oynadığınız emekçinin hakları ve hayatları, eğitimin niteliği ve doğalında toplumun geleceği. Biz bu oyuna müsaade etmeyeceğiz, bu oyuna öğretmenler de müsaade etmiyor. Günlerdir Meclis Parkı'nda direniyorlar nitelikli eğitim için, emekleri için, mesleki itibarları için direniyorlar. Direndikleri için darp ediliyorlar, gazlı müdahaleye maruz kalıyorlar. Yazıklar olsun bir kez daha! Yazıklar olsun! Çünkü bu EĞİTİM SEN Genel Başkanının gömleği, az önce ziyaret etti arkadaşlarımız. Ne yazık ki bu parçalanmış ve biber gazından dolayı renk değiştirmiş gömlek de bu Meclisin öğretmenlere yaklaşımını, Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla yapılması isteneni, hakkını savunan öğretmene yaklaşımı da çok açık bir şekilde gösteriyor. Bir utanç unsuru olarak da bunu buraya bırakıyorum, bir kez daha yazıklar olsun! 11 kişinin de gözaltında olduğunu biliyoruz, EĞİTİM SEN'in de talebi bu, derhâl bu öğretmenlerin serbest bırakılmasının da buradan bir kez daha altını çiziyoruz.

Şimdi, yirmi iki yıllık eğitim karnesi notunuzu aslında siz kendi kendinize verdiniz "Eğitimde başarısız olduk." dediniz. Aslında, sizin kendi kendinize verdiğiniz bu başarısızlıkla birlikte, öğretmenler de yakın zamanda, inşallah, size tasdiknamenizi de verecek çünkü bu karneye "Başarısızlık." demek polyannacılıktan öteye gitmez. Sizler eğitimi, eğitim emekçilerinin haklarını, öğrencilerin geleceklerini resmen katlettiniz. Yirmi iki yıllık eğitim geçmişinizde mucidi olduğunuz ÇEDES'te de sınıfta kaldınız. "Yeni bir nesil inşa edeceğiz." dediniz, kollarınızı da sıvadınız, pedagojik formasyonu olan, uzmanlığı olan rehber öğretmenleri bir tarafa attınız, pedagojik uzmanlığı olmayan insanları çocuklarla bir araya getirdiniz. Tabii, o çocuklara ne olacağı, psikolojik etkilerinin ne olacağı hiçbirinizin de umurunda değil; sizin derdiniz yeni bir nesil yaratmak. Alevi çocuklar başta olmak üzere, farklı inançlara mensup çocukları da yeni bir tür asimilasyonun içerisine bıraktınız. Yalnızca nüveleri dahi kalmış olsa seküler, özgürlükçü, bilimsel eğitimin de altını iyice oydunuz. Okullarda kız öğrencileri kıyafetlerinden dolayı mezuniyet törenlerine bile almıyorsunuz ve siz 28 Şubat uygulamalarının bizatihi yürütücüsü durumundasınız.

MESEM'e gelecek olursak, MESEM'de de karneniz aynı; kanlı bir karneniz var MESEM'de, kanlı! AKP'nin neoliberal politikalarının neticesinde ortaya konulan, sermayenin arzularını ve kâr hırsını esas alan uygulamalarından biri de MESEM'dir ve MESEM'lerde devlet eliyle, devletin uygulamalı derslerinde, devletin sağladığı ortamlarda çocuklar katlediliyor, çocuklar ölüyor ve sizler hâlâ daha bu sistemi sürdürmeye devam ediyorsunuz. Yazıklar olsun, çocukların kanı da hakkı da size kalmasın diyoruz.

Bir de tabii ki ana dilinde eğitim var. Yüz yıldır zaten ana dilinde eğitimde sınıfta kaldınız. Yüz yıldır insanlar kendi ana dillerinde eğitim alamıyorlar ve sizler hâlâ daha buna dair, bunu konuşmaya dair en ufak bir emare bile göstermiyorsunuz. Soru soruyoruz, cevap verdiğiniz cevaplar ne işe yarıyor, anlamıyoruz; zaten toplum nezdinde de bir değeri yok ve bizim buna söyleyeceğimiz tek şey "..."(*) Bir başka da hiçbir şey söylemiyoruz.

Velhasıl, Türkiye'de yıllardır egemenler, eğitim aracılığıyla öğretmenlere ideolojik yayıcılar olarak bir forma sokmak istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

Öğretmenleri de ideolojik taşıyıcılar olarak bir forma sokmak istiyorlar.

Bu kanun teklifiyle varmak istediğiniz şey çok açık: Kapitalizmle, açlıkla, tekçilikle, asimilasyonla hiçbir sorunu olmayan, kendi ideolojinizin taşıyıcısı olan bir nesil inşa etmek istiyorsunuz fakat bizler sizin bütün bu çabalarınıza karşın emekçilerle, öğretmenlerle, öğrencilerle beraber, ana dilinde, özgürlükçü, laik bir eğitimi kuracağız. Ne olursa olsun bunu yapacağız, bunu yapmak zorundayız; bunu öğrencilere borçluyuz, bunu öğretmenlere borçluyuz, bunu topluma borçluyuz ve eğitim sistemine de sizin bu iğrenç politikalarınıza da bu halkı daha fazla kurban etmeyeceğiz. Halklar sizi çok iyi tanıyor, en güçlü silahımız bu; maske düştü, gerçek yüzünüz göründü. O yüzden yakındır kurtuluşumuz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Editör: Haber Merkezi