Türkiye, son haftalarda gençlerin kitlesel sokak eylemleriyle çalkalanıyor. Bir dönem "apolitik" olarak nitelendirilen Z kuşağı, Beyda Ceylan’ın gözlemleriyle artık bambaşka bir kimlik sergiliyor. On binlerce genç, baskılara rağmen sokaklara akarken, bu hareketin arkasındaki dinamikler dikkat çekiyor.

GENÇLİĞİN DİRENİŞİ: SESSİZ NESLİN YÜKSELİŞİ

Neoliberal politikalar, öğrenci gençliği yıllardır ekonomik ve sosyal olarak yıprattı. Eğitim kurumlarının niteliği düşerken, sosyal haklar giderek daraldı. Bu nedenle "apolitik" olarak görülen gençler aslında örgütsüz bir öfke taşıyordu. Beyda Ceylan’a göre bu gençlik, AKP ve onun dayattığı toplumsal düzene duyduğu tepkiyi örgütlü bir yapıya sahip olmadan gösteriyordu. Ancak 19 Mart sonrası yaşanan olaylar, gençliğin sokakta sesini duyurmasına neden oldu.

19 MART VE SONRASI: SOKAKLARDA YENİ BİR DÖNEM

Hareketin ivme kazanması 19 Mart’ta Beyazıt’tan Saraçhane’ye uzanan barikatların aşılmasıyla başladı. Bu eylemler, CHP’yi bile kitlesel sokak hareketlerine destek vermeye zorladı. 20 Mart gecesi ODTÜ A1 Kapısı’nda yaşanan direniş ve boykot çağrısı, ülke çapında yankı uyandırdı. 24 Mart’ta Beşiktaş’tan Saraçhane’ye, 26 Mart’ta Maçka Parkı’ndan Şişli Belediyesi’ne yürüyen 70 bin kişi, son yılların en büyük öğrenci eylemlerinden birine imza attı. Ancak iktidar, bu yükselişi durdurmak adına şafak operasyonlarıyla yüzlerce öğrenciyi gözaltına aldı ve hareketin koordinasyonunu zayıflatmaya çalıştı.

TEHLİKE: GENÇLİK HANGİ YÖNE EVRİLECEK?

Sokaktaki gençlik yalnızca devletin baskısıyla değil, hareketi bölmeye çalışan gruplarla da karşı karşıya. Beyda Ceylan’ın aktardığına göre, kendisini muhalif olarak gösteren ancak ırkçı ve faşist sloganlarla hareketi bölmeye çalışan gruplar, özellikle Zafer Partisi çevresinden geliyor. Gençliği kendi ideolojik çizgilerine çekmek isteyen bu gruplar, hareketin birliğini bozma riski taşıyor. Ancak sokakları dolduran gençler henüz ideolojik olarak net bir çerçeveye sahip değil. Onlar geleceğin devrimcileri de olabilirler, sıradan tüketicilere de dönüşebilirler. Burada belirleyici olan, onları kimin yönlendireceği olacak.

İddia: İBB Soruşturmasında 8 Kişiyi Serbest Bırakan Hakimin Görevine Son Verildi İddia: İBB Soruşturmasında 8 Kişiyi Serbest Bırakan Hakimin Görevine Son Verildi

NE YAPMALI?

Gençliğin hareketi sürdürülebilir kılabilmesi için örgütlenmesi şart. Ancak Beyda Ceylan’a göre, bu örgütlenme eski yöntemlerle değil, yaratıcı ve kapsayıcı bir modelle gerçekleştirilmeli. Devletin baskı mekanizmaları gelişirken, gençliğin en büyük gücü toplumsal meşruiyeti ve kitleselliği. Ancak sadece kalabalık olmak yeterli değil, bu enerjiyi planlı, organize ve uzun vadeli bir mücadeleye çevirmek gerekiyor.

Devlet baskısıyla hareketin öncüleri hedef alınırken, öğrenci gençliğin bireysel kahramanlara değil, kitlesel bilinçlenmeye yönelmesi gerektiği vurgulanıyor. Devrimci gençliğin, geçmişin hatalarından ders çıkararak farklı kesimlerle ittifak kurmayı öğrenmesi hayati önem taşıyor. Hareket, bir anlık parlamalardan öte, sürekli kazanımlar elde edecek bir yapıya dönüşmeli.

GELECEĞE BAKIŞ: HAREKETİN ROTASI

Önümüzdeki bayram tatili, hareketin sönümlenmesine mi yol açacak, yoksa yeni planlar için bir fırsat mı sunacak? Beyda Ceylan’a göre, bu süreç iyi değerlendirilirse, hareket yeni bir ivme kazanabilir. Akademik ve ekonomik boykotların sürdürülebilir hale getirilmesi, sokak eylemlerinin planlanması ve sosyal medyanın etkin kullanımı, hareketin başarısını belirleyecek faktörler arasında.

Bu gençlik, tarihsel bir kırılma noktasında. Beyda Ceylan’ın vurguladığı gibi, radikallik bir estetik deneyim olmaktan çıkıp gerçek kazanımların aracı haline gelmeli. Hareketin devamlılığı, örgütlü gücün artmasıyla sağlanacak. Şimdi soru şu: Bu gençlik, tarihin seyrini değiştirebilecek mi?

Editör: Haber Merkezi