"İLO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz."
Birleşik Kamu-İş Adana İl Temsilcisi Mutlu GÜL yaptığı yazılı açıklamada şu hususlara dikkat çekti;
2023 7. Dönem 2024-2025 Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerinin bir tiyatro gösterisi olduğunu tüm kamu emekçileri öğrenmiştir…
AKP iktidarının ve Memur-Sen’in olduğu masada kamu emekçilerinin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin karar çıkmasını zaten beklemiyorduk. 1 Ağustos öncesinde ve sonrasında toplu sözleşme ve masa adaletli değildir ve bu masayı tanımıyoruz çağrısı yapmıştık.
Bugünün dünden pahalı, yarından ucuz olduğu ekonomik kriz koşulları yaşanmaktadır. Ülkedeki yüksek enflasyon, döviz kurudaki yükseliş, ENAG, KAMU-AR rakamları üzerinden değil de TÜİK’in manipülasyonlu rakamları üzerinden hareket edilmiştir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, milyonlarca kamu emekçisinin ve ailelerinin yaşamlarını sürdürülemez noktaya getirmiştir.
İktidar, kamu emekçilerinin insan onuruna yaraşır adil ücret hakkını göz göre göre gasp etmiştir.
AKP iktidarının, ilk teklifi 2024 yılı için % 14+9, 2025 için ise % 6+5 zam teklifi etmesi sonrasında görüşmelerin Hakem Heyeti Kuruluna gitmesi ve buradan çıkan kararın değişmeyeceği ortadadır.
Davulda, tokmak da AKP iktidarında, siyasi iktidar kamu emekçilerine ne teklif ederse yandaş konfederasyon kabul etmekte Hakem Heyeti onaylamaktadır.
Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerinin; ekonomik krize, enflasyona, büyüme rakamlarına ve gerçekçi ülke koşullarına göre belirlenmediğini açıklanan yüzdelik sefalet oranlarıyla daha net anlaşılmıştır.
İktidar kanadı artık alışılagelmiş bir şekilde toplu pazarlık masasında konfederasyonları sürekli oyalayıp uyuşmazlık yaratmayı bilinçli bir eylem haline getirmiştir. Hükümet, her dönem Sözde Toplu Sözleşme uyuşmazlığı yaratarak, sonucu değiştirmeyeceğini bildiği için görüşmeleri Hakem Kuruluna havale etmeyi bir yöntem olarak benimsemiştir.
Kamu emekçilerinin toplu pazarlığı Ağustos’ta ayına bilinçli olarak sıkıştırılmaktadır. Ağustos ayına denk getirilmesi ve bir ay ile sınırlandırılmasının amacı kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, özlük haklarının oldu bittiye getirmektir. Bunun 20 günü pazarlığa on günü ise Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne ayrılmış durumdadır. Yani bu süre zarfı içerisinde toplu görüşmeler noktalanması gerekmektedir. Toplu görüşmelere bir aylık süre sınırı koymak zaten başlı başına toplu görüşme hakkını sınırlandırılması anlamına gelmektedir.
Kamu emekçilerinin zammını belirleyecek Hakem Heyeti 11 kişiden oluşurken kurulda 4 kişi sendikalardan, 7 kişi ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir. Hakem Heyeti’nin iktidara bağımlı tavrı, yapısı ve iktidarın vermiş olduğu zam oranını onay mercii gibi hareket etmesini yıllardır dile getiriyoruz.
Bugünden geriye Sözde Toplu Sözleşme süreçlerine ve Hakem Heyetine baktığımızda tablo çok iyi anlaşılmaktadır.
Mevcut yasaların grev hakkını yok sayması yetkili tek bir konfederasyonun toplu görüşmelerde 6 milyona yakın kamu emekçinin hakkında karar verebilmesi zaten ortada toplu görüşme denen süreci baştan ortadan kaldırmaktadır. Grev, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerde uygun görülmesine rağmen bu hakka yönelik saldırılar kamu emekçilerini toplu görüşme hakkından mahrum bırakmaktadır.
Yaşam şartlarının ağırlaştığı ve pahalılık koşullarının mutfakları kavurduğu ülkemizde, doğal gaza, elektriğe, benzine, gıda maddelerine, ulaşıma fahiş oranlarda zam yapılırken, Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında erirken, yurttaşların alım gücü günden güne azalırken AKP hükümeti, kamu emekçilerine reva gördüğü bu zam oranlarıyla açlık koşullarını dayatmıştır.
Bir kez daha taleplerimizi dile getiriyoruz ve diyoruz ki;
AKP iktidarı; yaşanan ağır tabloyu görmezden gelmemeli ve ekonomik kriz koşullarını emekçilerin sırtına yıkmaktan vazgeçmelidir.
Enflasyon verilerinin sağlıklı olmaması nedeniyle, ücret artışları belirlenirken açlık ve yoksulluk sınırı ve temel yaşam maliyetini esas alan yeni bir yöntem uygulanmadıkça emekçiler enflasyon karşısında ezilecektir.
Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle işçi ve kamu emekçileri açısından enflasyona endeksli ücret/maaş düzenlemesi uygulamasının anlamını yitirdiği anlaşılmıştır.
Kamu emekçilerinin sorunlarının yüzdelik ve ek zamlarla çözülmesi mümkün değildir.
İLO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz.
Sendika özgürlüğünü sınırlayan %2 barajı kaldırılmalıdır.
2024-2025 yıllarında yapılması gereken ücret zamlarına temel oluşturacak şekilde tüm kamu çalışanlarının maaşları en az yüzde 115 oranında artırılmalıdır. 2024 ve 2025 yıllarında yapılacak zam oranları bu rakam üzerinden hesaplanmalıdır.
Yüzde 115 oranında artırılarak belirlenecek bu tutarlara 2024 ve 2025 yılında Ocak, Nisan, Temmuz ve Eylül aylarında (üçer aylık sürelerle) yüzde 15 zam yapılmalıdır. Ayrıca Ocak 2024’te yüzde 5 oranında refah payı eklenmelidir.
Birikimli enflasyonun yüzde 15’i aştığı aydan itibaren enflasyon farkı maaş ve ücretlere aylık olarak yansıtılmalıdır.
Kamu çalışanlarına Ocak 2024’ten başlayarak aylık 10.000 lira barınma yardımı verilmelidir. Bu tutar memur maaş katsayısı artışı oranında artırılmalıdır.
8 bin 77 TL’lik zammın emekliliğe yansımasını istiyoruz.
Tüm memurların ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır.
Kamu emekçilerine dayatılan Sözde Toplu İş Sözleşme düzeni ve Hakem Heyeti tam bir kurmaca ve aldatmacadır. 4688 sayılı yasanın özgür toplu pazarlık sistemini engelleyen toplu sözleşme masasının üçlü mekanizması ve Hakem Heyeti değiştirilmelidir.
Kamu emekçilerinin toplu sözleşme sistemi evrensel normlara uymamakta ve mevzuat değiştirilmelidir.
Kamu emekçileriyle adeta dalga geçilen teklife karşı kamu emekçilerini ortak mücadele yürütmeye, sözde konfederasyonun daha kararlı ve mücadeleci bir tutum almasını bekliyoruz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, TİS masada bitmedi ve Kamu Hakem Heyeti’nin kararını beklemeden tüm konfederasyonlara ve kamu emekçilerine ortak mücadele çağrısında bulunuyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU