DEM Parti İstanbul Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Çiçek Otlu; "Bu iktidardan önceki tüm iktidarlar böylesi siyasi kırım saldırılarından nasıl sonuç alamadıysa bu iktidar da sonuç alamayacaklardır. Türk, Kürt ve her ulusal kimlikten, her inançtan işçiler ve ezilen halklarımıza, kadınlara ve gençlere sözümüzdür: Bize güçleri yetmeyecek, biz kazanacağız!"
Çiçek Otlu, devrimci ve sosyalistlere dönük saldırılara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Öncelikle sözlerime 1921 yılının 28 Ocak’ını 29 Ocak’a bağlayan gece Kemalist iktidar tarafından Karadeniz’de boğularak katledilen, başta Mustafa Suphi ve Ethem Necat olmak üzere Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) 15 önderini saygıyla anarak başlamak istiyorum. 15’lerin amacı emperyalizme karşı Anadolu’da başlayan ulusal kurtuluş direnişine Türkiyeli işçi ve köylüler adına katılmaktı. Ne var ki, burjuva Kemalist iktidar tasarlanmış bir komplo sonucu bu coğrafyanın komünist evlatlarını günlerce süren linç saldırılarının ardından Trabzon açıklarında boğdurmuş, katliamın faillerini de peşi sıra ortadan kaldırarak sorumluluğunu örtbas etmek istemiştir.
Bu katliamda bir de enternasyonalist kadın komünist Maria Suphi vardır. Maria Suphi zorla alıkonulmuş, köleleştirilmek istenmiş ve tahminen 2 yıl süren fiziki ve cinsel saldırı işkencelerinden sonra katledilmiştir. TKP’yi bu toprakların devrimci, komünist geleneğinin parçası olarak gören sosyalist bir kadın vekil olarak başta işkencelere teslim olmayan enternasyonal devrimci Maria Suphi’yi saygıyla, sevgiyle anıyor, 15’lerin ideallerini gerçek kılacağımızın sözünü bir kez daha tekrarlıyorum.
15’lere dönük katliamcı saldırı bu topraklarda devrimcilere, sosyalistlere, komünistlere reva görülen ne ilk saldırı oldu ne de son. İdam sehpalarına yürüyen Paramazlardan Mustafa Suphilere, bir ömür zindan yaşamına mahkum edilmek istenen Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlılardan Mahir, İbrahim ve Denizlere, Kürt devrimcilerden Mazlum Doğanlardan Sakine Cansızlara kadar tarihimiz işkence, zindan ve katliamalarla dolduruldu. Direnmek, teslim olmamak ise bu tarihin ak sayfalarına yazılan bir diğer gelenek oldu.
Devrimci ve sosyalistlere dönük saldırıların son halkası ise bir hafta önce, 21 Ocak sabahı 6 ilde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üye ve yöneticilerine dönük siyasi kırım operasyonları oldu. 6 ilde 48 ev ve sosyalist kurum polis tarafından basıldı, kapıları kırıldı, talan edildi. Kapısı kırılarak basılan yerlerden biri de herhangi bir vakıf yöneticisi hakkında gözaltı kararı dahi bulunmayan, ancak buna rağmen yine de basılan Bilim, Eğitim, Estetik, Kültür, Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) oldu. BEKSAV bünyesindeki Vardiya Müzik Grubu’nun müzik aletleri, Tiyatro İmge’nin kostümleri ve vakfın çöp kovası dahi “suç aleti” olarak alıkonuldu. Baskınlar sonucu 41 sosyalist dövülerek, işkence edilerek gözaltına alındı. Aralarında ESP Eş Genel Başkanı Hatice Deniz Aktaş, SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara ve SGDF Eş Başkanı Berfin Polat’ın da bulunduğu 34 sosyalist faşist hukuk gereğince tutuklandı.
“Örgüt üyesi olmak”la tutuklanan sosyalistler için gerçekte ortada bir suç unsuru bulunmuyordu. Merkezi aklı Saray’ın karanlık odalarına bağlı yargı sisteminin, bu sistemin birer dişlisinden ibaret olan savcı ve hakimlerin kararı peşinen hazırlanmış, herhangi bir delile dahi ihtiyaç duymadan henüz sosyalistler gözaltındayken tutuklama listesi belirlenmiş ve usulen işleme konulan adliye süreci sonucu 34 yoldaşımız tutuklanmıştır.
Örneğin, polis kaç kişinin ve kimlerin tutuklanacağını önceden listelemiştir. Savcı ise gözaltında susma hakkını kullanan sosyalistlerin ifadesini dahi alma gereği duymadan tutuklamaya sevketmiştir. Bizim için deneyimlerimizle sabit olan ve siyasi iktidardan talimat alarak çalışan ilgili sulh ceza hakimleri ise yalnızca tutuklama kararlarını okumakla görevlerini tamamlamıştır. Diğer yandan henüz hakimlik sorgusu yapılmadığı halde bugün arkadaşlarımızın konulduğu Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda karar açıklanmadan çok önce hazırlık yapılmış, koğuşlar gelecek tutsak sayısına göre düzenlenmiştir.
"Tüm bunlar saray yargısının nasıl çalıştığını, ortada bağımsız bir yargının olmadığını, faşist bir düşman hukukunun işletildiğini gösteren verilerdir."
Sosyalistlere tutuklama gerekçesi olarak yöneltilen suçlamalar ise şunlardır: ESP olağan kongresine katılmak, SGDF olağan kongresine katılmak, her ayın 20’sinde yapılan Suruç katliamı protestosu olan oturma eylemlerine katılmak, kayyum protestolarına, basın açıklamalarına katılmak... Yasal hakkın kullanımı olan ve gerçekte suçsuzluğun kanıtı olan bu faaliyetler örgüt üyesi olmaya delil gösterilmiş, hukuki değil düpedüz siyasi karar verilerek tutuklamalar gerçekleştirilmiştir.
Elbette bu iktidardan demokratik hukuk anlayışı beklemeyecek kadar deneyim sahibiyiz. Bir yanda Kürt sorununa sözde “çözüm” getireceklerinden, iç barışı sağlayacaklarından bahseden saray rejiminin sözcüleri, diğer taraftan polis-yargı mekanizması eliyle Kürt sorununa adil, onurlu, demokratik barış temelinde çözüm isteyen devrimci, yurtsever ve sosyalistlere zulüm uyguluyor. Bu bir çelişki değil, aksine saray iktidarının gerçek karakterini yansıtan bir olgudur. Bu ülkede demokratikleşmenin, insanca yaşamın, Kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engel AKP-MHP iktidarıdır.
Polis-yargı-hapishane üçgeniyle sosyalistleri gerileteceklerini, korku rejimiyle halklarımızın devrimci öncülerini teslim alacaklarını sananlar yanılgı içindedir. ESP ve SGDF’li arkadaşlarımız kurulan bu komplo tezgahlarından çokça geçmiş, hapishanelerin demir parmaklıklarını ve duvarlarını defalarca aşarak sokaktaki mücadeleye başı dik şekilde geri dönmüştür. Bir kez daha böyle olacaktır ve rejim bu saldırılardan sonuç alamayacaktır.
Bu kürsüden Marmara Kapalı Hapishanesi’nde bulunan 34 sosyalisti gösterdikleri direngen tutum nedeniyle bir kez daha selamlıyorum.
Ayrıca coğrafyamızın dört bir yanında bulunan tecrit hapishanelerinde özgürlük, demokrasi, barış ve sosyalizm mücadelesini sürdüren tüm kadın ve erkek tutsaklara da saygı, sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Bu iktidardan önceki tüm iktidarlar böylesi siyasi kırım saldırılarından nasıl sonuç alamadıysa bu iktidar da sonuç alamayacaklardır. Türk, Kürt ve her ulusal kimlikten, her inançtan işçiler ve ezilen halklarımıza, kadınlara ve gençlere sözümüzdür: Bize güçleri yetmeyecek, biz kazanacağız!