İktidarın, kayyum uygulamalarına ve belediyelere haciz işlemlerine tepki gösteren Avşar, kayyum uygulamalarını ve belediye hesaplarına ihtiyat amaçlı yapıldığı söylenen hacizlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi.
Avşar, toplantıda; Kanunun belediyelere vatandaşın temiz suya ve havaya erişiminden güvenliğine, barınmasından ulaşıma, altyapıdan sosyal hizmetlere kadar birçok temel hizmeti yapma sorumluluğu yüklediğini; ancak iktidarın demokrasiyi, halk egemenliğini ve sandığı yok sayan ‘kayyum ve haciz’ gibi uygulamalarıyla buna zarar verdiğini, ‘DEVA Partisi olarak kendilerinin de içinde bulundukları 10 partinin bu buna son vermek üzere bir kanun teklifi verdiklerini belirtti.
Bakanlığın ‘silkeleyin bu belediyeleri’ talimatıyla hukuksuz uygulamalara başladığını, siyasi ve idari olarak kayyum atanamayan yerlere hacizle ‘mali kayyum’ atanmak istendiğini ifade eden Avşar; “Hukuk yerine talimatla çalışanlar iyi bilsin ki; bu ülke koca bir kışla veya bir askeri nizamiye değildir.”, şeklinde konuştu.
‘Bu zulmü insanlara reva görenler ve provoke edenler elbette ortaya çıkacak ve tarih önünde hesap verecektir.’
Sözlerinin başında 19 Aralık Maraş Katliamını kınayan Avşar, tarihin en büyük utançlarından ve kara lekelerinden biri olan Maraş Katliamının yıldönümünde hayattan koparılan canlarımızı saygı ve rahmetle andığını, Maraş’ta ciddi bir provokasyon sonucu meydana gelen olaylarda 120 insanımızın hayatını kaybettiğini, katliamdan sonra insanların çok büyük bir kısmının Maraş’ı terk etmek zorunda kaldığını ve çoğunun yurt dışına, büyükşehirlere göçmek zorunda kaldığını belirtti.
Avşar, inancı ve kimliği yüzünden bu zulmü insana reva görenlerin ve provoke edenlerin karanlık elleri, isimleri, kimlikleri elbet ortaya çıkaracağını ve bu zulmün hem hukuk hem de tarih önünde hesap vereceğini ve yanlarına kar kalmayacağını ifade etti.
‘Kanun belediyelere, vatandaşın temiz suya ve havaya erişiminden güvenliğine, barınmasından ulaşıma, altyapıdan ve sosyal hizmetlere kadar birçok temel hizmeti yapma sorumluluğu yüklemiştir.’
Belediyelere kayyum ve haciz işlemlerini sert bir dille eleştiren Avşar, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda belediyelerin görev ve sorumluluklarının çok açık ve net bir şekilde ortaya koyulduğunu belirtti.
Avşar; “Belediyeler vatandaşın temiz suya ve havaya erişimini, güvenliğini, çevre temizliğini, barınmasını, ulaşımını, altyapısını ve sosyal hizmetleri gibi birçok temel hizmeti yapma sorumluluğundadır.”, dedi.
Avşar, yine aynı kanun ilgili maddesinde şu ifadelere yerildiğini şu şekilde ifade etti; ‘Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, belediyenin malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirlenir. Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulur.”,
Bu ibareye dikkatlerinizi çeken Avşar; “Bakın, burada toplumsal ihtiyaçlar ve ihtiyaç sahiplerinin önem ve öncelik sırası ile bu ihtiyaçlara kolay ulaşımı gibi unsurlar açıkça kanunla güvence altına alınıyor.”, şeklinde konuştu.
‘İktidar mensupları nezdinde demokrasi, halk egemenliği ve sandık sadece lafta kalmaktadır.’
“Söz konusu kanuna rağmen iktidar, kendi kanunlarını -orman kanunlarını- uygulayarak, o ilde veya ilçede yaşayan bütün vatandaşları, belediye muhalefet partisinde olduğu için cezalandırmaktadır. Çünkü demokrasi, halkın egemenliği, sandığın referansı bu arkadaşların dilinde ama uygulama tam tersi bir yönde işlemektedir.”, diyen Avşar iktidara seslendi; “Ey AKP, Millet sizi çoğu yerde seçmedi. Nedir bu hazımsızlık, gözü karartma, vatandaşı cezalandırma hırsı. Siz kazanınca demokrasi başkası kazanınca baskı, zorbalık. Vatandaşın seçimlerine saygı duymamanın sonu, kendi sonunuzu getirir.”
‘DEVA Partisi olarak bizim de içinde bulunduğumuz 10 parti kayyum garabetine son vermek üzere bir kanun teklifi verdik.’
Sözü Belediyelere getirilen kayyum uygulamalarına getiren Avşar, açıkladı.
Avşar; “YSK tarafından ‘seçilebilir oluru’ alan ve halkın iradesiyle seçilen bu başkanların suç işlemesi durumunda adli yargı sürecinin sonucuna göre yeni bir başkan seçilmesi söz konusuysa bunu da belediye meclisi içinden meclis üyeleri tarafından seçilmesi uygundur. Maddesi var kanunda ama terör durumunda kayyum atanıyor. Bu madde açıkça iktidar tarafından istismar malzemesi haline getirilmiştir.” Şeklinde konuştu.
‘Bakanlık, “silkeleyen bu belediyeleri” talimatıyla hukuksuz uygulamalara başlamıştır.’
Haciz meselesini eleştiren Avşar, ali cengiz oyunlarıyla yıllardır birikmiş SGK borçlarını, halka gidecek hizmeti düşünmeden, hesaba katmadan, sadece karşı tarafı halk nezdinde başarısız göstermek niyetiyle, siyasi kaygılarla, seçim kazanma ihtirasıyla ortaya çıkarmak ve bakanlığa “silkeleyin bu belediyeleri” deyip hesaplara haciz koymak dediğim gibi halkımıza zulüm edildiğini ifade etti.
Avşar; “Belediyeler bizim babamızın oğlu değil ama haklarını savunmak zorundayız. Çünkü onları halk seçti, aynı bizleri seçtiği gibi. Ama maalesef bugün Türkiye’de halkın seçtiklerini tanımayan, saygı duymayan keyfi ve partizan uygulamalara giden bir anlayış var.”, dedi.
‘Siyasi ve idari olarak kayyum atanamayan yerlere hacizle mali kayyum atanmak istenmektedir.’
“SGK borçlarından dolayı hesaplara konulan hacizle, siyasi ve idari olarak kayyum atanamayan yerlere mali kayyum atanmak istenmektedir.”, diyen Avşar; “Belediye seçimleri öncesi bu sinyaller verilmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı şu şekilde konuşmuştu; ‘Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez, Hatay’a Geldi mi? Bak şu anda Hatay garip kaldı, Hatay masum kaldı.’ Geçen günlerde ihtiyati tedbir denilerek, belediyelerin muhtelif hesaplarına SGK borcu bahanesiyle haciz konuldu ve devamı gelmesi muhtemeldir.”, şeklinde konuştu.
Avşar, bu hususta şu sorular cevap bulmak zorunda olduğumuzu söyledi;
· Birincisi, bu belediye borçları, SGK borcunun çok az bir kısmını oluşturmaktadır ve batık olan SGK bu ödemeyle düze çıkmaz, bu ısrar neden?
· İkincisi, borçlu belediyeler sadece muhalefet belediyeleri mi? Neden iktidar belediyelerinde de bu işlemler yapılmıyor?
· Üçüncüsü, yıllara sâri devam eden bu borç neden şimdi alınıyor, hem de sadece muhalefet belediyeleri üzerinden yürütülerek.
· Dördüncüsü, bir kısım iktidar belediyelerinde uygulanan borç karşılığında arsa-arazi trampası neden buralarda yapılmıyor? Neden muhalefet belediyelerinin teklifleri dikkate alınmıyor?
· Beşincisi, ilgili kanun ve yönetmeliklerce öngörülen tecil ve taksitlendirme işlemleri yapıldı mı? Neden bu süreç işletilmiyor?
“İktidar SGK borçları ile alakalı iyi niyetli olmuş olsa, kanunda tecil ve taksitle tahsil etme gibi birçok yöntem var ama mesele borç tahsilatı değil mesele başka.”, diyen Avşar, bütün bunlar cevapsız kaldığını, çünkü muhalefet belediyeleri “silkelensin” denildiğini; ancak orada hizmet alan fakir-fukaranın kimsenin aklına bile gelmediğini ve bu uygulamanın düpedüz halkı cezalandırmak olduğunu söyledi.
‘Hukuk yerine talimatla çalışanlar iyi bilsin ki; bu ülke koca bir kışla veya bir askeri nizamiye değildir.’
“Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yazılı kanunları ile değil, Cumhurbaşkanı talimatlarıyla hareket eden bir kamu düzeni vardır.”, diyen Avşar; “Milletin vergilerinden maaş alan hukuk yerine talimatları uygulayan kurum ve şahıslar şunu unutmasın ki; bu ülke koca bir kışla, askeri nizamiye değil. Evinize götürüp evladınızın kursağından geçirdiğiniz her ekmeğin mayasında bu milleti demokrasi için, cumhuriyet için ödediği bedeller var. Hukuka ve kanunlara bağlı kalın.”, dedi.
Avşar, iktidarın, bu inadından ve pervasızlığından derhal vazgeçip ilgili belediyelerle anlaşma yolunu bulması gerektiğini, tecil ve taksitlendirme işlemini veya diğer yöntemleri devreye koyması gerektiğini ifade etti.
Halkın bu husustaki taleplerine değinen Avşar, şöyle konuştu; “Halkın temel ihtiyaçlarını gidermekte birinci derecen sorumlu belediyelerin;
· Böyle siyasi hesaplarla sıkıştırılması aslında yoksul halkın mağdur edilmesinden başka bir şey olmadığını,
· Halkın, “birlikte ve eşgüdümle hizmet edin” diye seçtiği idarelerin kavgayla hizmetlerini heba etmesine razı olmadıkları,
· Mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçların elbirliğiyle giderilmesini ve başta deprem olmak üzere şehirleri geleceğe birlikte hazırlamalarını,
· Kayyum uygulamasına ve mevcut SGK çekişmesine makul çözümlerle son verilmesini talep etmektedir.”
‘İnsanımızın olmadığı bir bütçede bizde yokuz.’
Sözlerinin sonunda bütçe konusuna değinen Avşar; “Bütçe süreci boyunca bütün bakanların Meclis’e gelip 2024 yılında ne yaptıklarını ve 2025 yılında ne yapacaklarına anlatmak yerine, muhalefeti eleştireceklerine, muhalefetin halk adına sordukları halklı talepleri karşılayacaklarına partizanca, muhalefeti kötülercesine bir tutum takındılar. Bütün bakanlarda gelenek olduğu üzere 22 yılın bütün birikimlerini üst üste koyarak bir paket gibi sanki bir yaraya merhem olacakmış, sanki sadra şifa olacakmış gibi pazarlamaya devam ettiler. Dolayısıyla bu bütçede vatandaşımız olmadığı için biz de insanımızın olmadığı hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğimizi buradan belirtiyor ve bu bütçeye ‘ret’ oyu vereceğimizi sizlerin aracılığınızla vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.”, şeklinde beyanlarda bulundu.