Eğitimden hayata zorlu sınav
Eğitim İş Adana 2 No’lu Şube Başkanı Sema Akgün, yeni eğitim öğretim dönemine zorlu süreçlerle birlik başlandığını vurgulayarak “Sadece eğitimde değil ekonomiden sağlığa kadar her alanda ülke olarak sancılı süreçler geçirmekteyiz. Üstelik her gün artan bir sancıyla sonraki dönemin neler getireceğini korku ve endişeyle bekliyoruz. Tüm bu yaşananların yanı sıra sendikal haklarımız için mücadele ederken baskılara da maruz kalıyoruz” dedi.
ADANA - Eğitim İş Adana 2 No’lu Şube Başkanı Sema Akgün, 2024-2025 Eğitim - Öğretim 2. Yarıyılı başlarken, tüm öğretmen ve öğrencilere başarı diledi.
Akgün, her alanda olduğu kadar eğitimde de yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmaya devam ettiğini belirterek “Eğitim, bilimin yolundan ilerleyen ve geleceği inşa eden nesiller var eden bir amaç olması gerekiyor. Ancak şu anda güncel siyasetin ve hamasetin aracı, iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirildi. Durum böyle olunca da haliyle önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde de yenileri eklendi” dedi.
“Sendikal hakkımıza karşı mobbinge uğruyoruz”
Eğitimciler olarak birçok sorunla boğuşurken diğer yandan da sendikal haklarının önüne geçilerek susturulmaya ve biat etmeye zorlandıklarını belirterek “13 Ocak’ta Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ile çok sayıda diğer kamu görevlileri konfederasyonlarının bir araya gelerek, ücretlerin, diğer ekonomik ve özlük haklarının her geçen yıl, onurlu insanca yaşanacak bir gelir düzeyinden ve güvenceli çalışma yaşamından uzaklaşıp, açlık ve sefalet düzeyine doğru sürüklenmesine karşı ortak bir eylemlilik süreci oluşturarak Eğitim-İş başta olmak üzere diğer sendikalarla birlikte barış içinde iş bırakma eylemini gerçekleştirmiştik. Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğü kapsamındaki bu eylemimiz, kamu emekçilerinin içine düşürüldüğü ekonomik koşullara karşı bir çığlık olmuş ve ülke genelinde de karşılık bulmuştu. Hükümet şimdi de sendikaların üretimden gelen güçlerini kullanarak ortaya koyduğu bu sese kulak vererek ekonomik koşulların yarattığı olumsuzlukları düzeltmekle sorumlu olanlar görevlerini yapmak yerine tebliğ ettikleri yazılar ile sendikal haklara yönelik baskılarını sürdürmektedir” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 29.01.2025 tarih ve 125472138 sayılı, “İş Bırakma Eylemi” konulu yazısıyla ülke genelinde eyleme katılan kamu emekçilerine bu baskısını tebliğ ederek mobbing uyguladığını vurgulayan Akgün, “Yazıda eyleme katılarak en tabii hakkını kullanan görevlilerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirtilerek öğrencilerin haklarının zarar gördüğü ifade edilmektedir. Özetle sendikalara ve kamu emekçilerine gözdağı verilmek istenmiştir. Bunu asla kabul etmiyoruz. Baskı ve korku imparatorluklarında halkını sefalete, hastalığa, açlığa ve tutsaklığa sürükleyen bu yönetimin her kanalında yaşanan çatlakların ülkemize derinden verdiği hasarı görüyor ve toplumumuzu geri dönüşü olmayan bir yola götüren bu hükümete karşı tepkilerimizi göstermeye devam ediyoruz. Sendikal haklarımıza yönelecek her türlü girişime karşı duracağımızı en yüksek kararlılıkla ifade ediyor, hiçbir koşulda gerektiğinde üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan da çekinmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz. ‘Korkma! İyi ki Eğitim-İş Var’ sözünü yerde bırakmayacağımızı da bir kez daha haykırıyoruz” şeklinde konuşmasını sürdürdü.
“Eğitimde sınıfta kalmaya devam ediyoruz”
Akgün, ülke olarak eğitimde her sene sınıfta kalmaya devam edildiğinin altını çizerek “Ne yazık ki her konuda olduğu gibi eğitimde de Avrupa’da geride kalmış durumdayız. Eylül 2024 yılında yapılan araştırmaya göre Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri oldu. Ayrıca önceki yapılan araştırmalara göre de Avrupa genelindeki eğitim seviyelerini içeren istatistiğine göre, Türkiye, düşük eğitimli nüfusun açık ara en yüksek payına sahip ülke oldu. Tüm bunların düzeltilebilmesi için, eğitimde elde edilen kazanımların sürdürülebilirliğinin olabilmesi adına politikaların odak noktasının niteliğe yönelmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Tablo korkunç”
Toplum olarak çürümüşlüğün, yozlaşmanın, yoksulluğun, yolsuzluğun, adam kayırmanın, terörün, cinayetlerin arttığı bu süreçte 100 yılda geldiğimiz yerin ne yazık ki korkunç bir tabloyu ortaya çıkardığını vurgulayan Akgün şunları söyledi:
“Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını tamamlayıp ikinci yüzyılına geçtiğimiz bu son yıllarda elimizdeki tablo hiç iç açıcı değil. Her gün yeni bir faciayla uyanır olduk. 6 Şubat depreminin yaralarını saramamışken üstüne eklenen yeni facialarla güne başlıyoruz. Son yaşanan Kartalkaya Otel yangınında da gördük ki insan yaşamı her geçen gün değersizleştirilerek yok ediliyor. Kara para aklayıcıları, uyuşturucu kaçakçıları, fon vurguncuları, din tacirleri ülkenin her yanını sarmışken; kadın, çocuk, hayvan ve doğa demeden katledilen bir toplumun içinde yaşamak zorunda bırakılan bizler diğer yandan açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ediliyoruz. İşin en acı yanı da bunların hesabı sorulmuyor. Hatta tüm bunları yapanlar adam kayırmanın en büyük örneği olarak korunuyor.”
Atamalarda liyakat…
Siyasetin, merkez bankasından, TÜİK’den, polisten, adliyeden, üniversiteden en kısa sürede elini çekmesi gerektiğinin altını çizen Akgün, Bu tür mevkilere yapılan atamaların liyakate değil sadakate göre yapılmasının kabul edilemez olduğunu ifade ederek bu atamaların doğurduğu sonuçların apaçık ortada olduğunu vurguladı.