Elif Tuncer 1953 yılında Maraş'ın Göksun ilçesinin Göynük köyünde dünyaya geldi.
İlköğretimini memleketinde, liseyi Adana kız Lisesinde okuduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesini bitirerek öğrenimini tamamladı.
Üniversite döneminde devrimci düşünce ile tanıştı.

12 Eylül döneminde TDKP’ li olarak gözaltına alındı ve 8 ay tutuklu kaldı. Dışarı çıktığında Eylül’ün zor koşullarıyla karşılaştı. Ama her türlü baskıya, yenilginin vermiş olduğu yılgınlığa karşı direndi.
12 Eylül sonrasında ki yenilgi yıllarının olumsuz etkilerine rağmen avukatlık mesleğini yaparken o aynı zamanda devrimci mücadelenin yeniden filizlenmesinin de çabası içerisinde yerini aldı.

Devrimci Komünist kişiliğiyle hiç bir maddi çıkar gözetmeden devrimcileri, yurtseverleri savundu, davalarını takip etti, cezaevlerinde ki mücadelelerinin destekçisi oldu.
Bununla da yetinmedi, iş yerinde sorunları olan işçilerin, emekçilerin, okuldan disiplin cezasıyla atılan öğrencilerin ve kısaca baskı gören tüm ezilenlerin yanında yer aldı, davalarına baktı. Bu tutumuyla dürüst ve güvenilir kişiliğiyle Çukurova'nın sevilip sayılan kişisi oldu.
Elif Avukatlığının yanısıra İHD ’de çalıştı ve daha sonra devrimci, demokratların adayı olarak seçilip başkan oldu.

Diyarbakır'da kontrgerilla tarafından katledilen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın cenazesine katılmak üzere 10 Temmuz 1991 tarihinde giderken Siverek'te trafik kazasında hayatlarını kaybeden İHD Adana Şube Başkanı Elif Tuncer, İHD yöneticileri Hasan Üzüm, Yusuf Üzüm, Cemal Ölçmez, İmam Turan kaza sonucu yaşamlarını yitirdiler.
Elif Tuncer ile birlikte beş insan hakları savunucusunun acı bir şekilde yaşamlarını yitirmesi yoldaşlarını, sevenlerini ve Çukurova emekçilerini yasa boğdu.

Adana ve çevre illerden gelen binlerce devrimci, emekçi onların adına yakışır bir cenaze töreni düzenleyerek onlara olan sevgi ve saygılarını gösterdiler.
Elif ve arkadaşları ülkenin en karanlık dönemlerinin yaşandığı, faili meçhul cinayetlerinin ardı arkası kesilmediği bir süreçte İHD başkan ve yöneticiliklerini yapmanın onurunu taşıyorlardı.
Elif Tuncer, Celal Ölçmez, İmam Turan, Hasan Üzüm ve Yusuf Üzüm yaşamlarını insan haklarına, demokrasiye, barışa, sosyalizme, hak ve özgürlükler mücadelesine adamış insanlardı.

Elif Tuncer’in Müvekkillerinden Aydın Tan’ın Anısı
Savunmanın yargıdaki etkinliğinin tartışıldığı bir zamanda Elif Tuncer’i hatırlamak… Hep Elif Tuncer’in politik duruşundan söz edildi, bu yanlış da değildi. Ancak Elif Tuncer bir avukattı ve iyi bir avukattı. Zaten bir insan yaptığı işi iyi yapamıyorsa iyi devrimci de olamaz… Bununla ilgili bir anımı yazmak istedim.
Üniversitede bir protesto yaptık. Her zaman ki gibi bizi alıp götürdüler. Emniyet, cezaevi derken Malatya’ya vardık. Avukatımız Elif Tuncer’di. Ayrıntılarını tam hatırlamıyor. Ancak duruşma için önemli bir belge var, onu duruşmadan önce kendisine vermek ve kendisiyle konuşmak istiyoruz. Haftanın belli bir günü Malatya’ya geliyor. Ancak beklediğimiz gün cezaevine gelmedi. Daha sonra duruşmada görüştük. (O zamanın teamülü üniversite öğrencileri tutuklandıklarında okullar kapanıncaya kadar bırakılmıyordu.
Böylece beraat edersin ama 5-6 ay da yatmış olursun.) Biz açıkçası tepkiliydik. Niye gelmediğini sorduk. Benim unutamadığım tarihi bir cevaptı. “Cezaevi girişinde çantama bakmak istediler. Bir avukat çantasına bakılmasına izin vermez. Çantada bir şey olduğundan değil bu mesleğin savunulmasıdır. Savcının çantasına bakmayan benim de çantama bakamaz” dedi. Bizim çok ikna olmadığımız anladı sanırım. “Benim mesleğimin onuru sizin bir fazla cezaevinde kalmanızdan önemlidir.” Dedi. Oysa bazı avukatlar ne olacak başsavcıyla konuşur, uygulamayı kaldırırız naifliğiyle çantalarına bakılmasını kabul etmişlerdi. Hatta bir gün sonra uygulama kalktı.
Ancak Elif Adana’dan Malatya’ya kadar gelmiş olmasına rağmen hiçbir müvekkiliyle görüşemeden geri dönmüştü. Çünkü mesleğin onuru müvekkillerin memnun edilmesinden daha önemliydi.
O gün kabul etmeme rağmen tam idrak edememiştim. Ancak bu gün çok daha iyi anlıyorum. Bütün meslekler için, meslek etiği ve onuru çok önemlidir.
Beşlerin Türküsü
Devrimci şair Adnan Yücel, kaybettiğimiz bu beş devrimci için “Beşlerin Türküsü” adını verdiği bir şiir yazmıştı.

Beşlerin Türküsü
Beş filiz yeşermişti bereketli topraklarda
Beş yaşam destan yürek
Ayrı ayrı beş inançtan yükselen gelenek
Şimdi beşine birden sormak gerek
Bir ölüm törenine giderken ölmek ne demek
Sordum yanıt vermedi Seyhan ve Ceyhan
Ölümleri nehirlerin kurumasıymış demek
İki Celal bir Hasan
Bağdaş kurmuşlar yüreğimin sofrasına
İmam sazla vuruyor imamlar makamına
Bir iniyor bir çıkıyor soluğum
İnsanlığın gökteki doruk katına
Ya sen
Göksun Yaylası'ndan Çukurova'ya
Kar selleriyle birlikte yürüyen
Karacaoğlan türkülemişti gözlerini
Tepeden tırnağa yürekli gövden
Adın bir yüzyıla özdeşti belki
Oysa bin yıllık yaraya dermandı öfken
Sazlarda teller kıskanırdı sesini
“Bir şems-i biri Kamer'ül Elif oy beni beni”
Ben ki fesleğenler büyütmüştüm direncimde
Bu acıyla hangi notaya koysam seni
Ne Ruhi Su'nun sazına sığarsın şimdi
Ne de boyverirsin şairin dizelerinde
Yalnızca yaşarsın ey güzel dost
Yaşarsın binlerce şairin sonsuz imgelerinde
Nasıl anlatsam seni -sözcükler tükeniyor dilimde
İlk kez merhaba dediğim zaman Adana'ya
Yerde kümelenmiş bir bulut
Gökte pamuk tarlasıydın Çukurova'da
Ve sımsıcak bir sestin
Kestin bütün bağlantılarını yeryüzüyle
Gökyüzünde soluğu rüzgarlarla birlikte estin
Gökyüzü indi yeryüzüne o gün
Bir Hasan iki Celal oldu bir bulut karşısında
Sonra yeryüzü çıktı yeryüzüne
Bir İmam bir saz oldu aynı bulut yanında
Ve çalındı o türkü teller kırıla kırıla
“Bir şems-i biri Kamer'ül Elif oy beni beni”
Al şimdi yüreğimi dost
vur seni çürüten toprağın yüreğine
Sizden önce kimleri vermedik ki
O doymak bilmeyen “sadık yar”e
Nice oğullar, nice ustalar, nice dostlar
Kiminin sözcükleri kaldı geriye
Kiminin türküleri
Bin tane yüreğim yok ki benim
Bunca acı içinde nereye koysam seni.
VEDAT AYDIN KİMDİR?
Vedat Aydın, 1953 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Kürthacı köyünde dünyaya geldi.
İlk, orta ve lise öğrenimini Bismil’de yaptı. 1979’da Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde tutuklandı ve 4 yıl hapis yattı. Tahliye olduktan sonra bir grup Kürt aydını ile birlikte İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) kurmak için çalışma başlattı.
1990 yılında İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu’na seçildi. Çalışmaları süresince defalarca gözaltına alındı. 28 Ekim 1990 tarihinde ise İHD Genel Kurulu’nda konuşmasını Kürtçe yaptığı için tutuklandı.
Duruşmada Türkçe konuşmayı reddetti. Dört ay sonra tahliye olan Aydın, 1990 yılı sonlarında İHD Diyarbakır Şubesi Başkanlığı’na, 1991 yılı Haziran ayında yapılan HEP Diyarbakır İl Kongresi’nde ise parti il başkanlığına seçildi.
Gözaltına Alınışı ve Katledilmesi
5 Temmuz 1991 tarihinde saat 23:45’te Vedat Aydın’ın evine gelen sivil giyimli üç kişi, kendilerini polis olarak tanıtarak siyasi şubeden geldiklerini, kısa bir iş için kendisini şubeye götüreceklerini söyledi.
Vedat Aydın aşağıda bekleyen ve içinde şoför olan bir araca bindirildi ve Aydın’dan bir daha hiçbir haber alınamadı.
7 Temmuz 1991 tarihinde ise Elazığ’a bağlı Maden ilçesinde bulunan cenazenin Vedat Aydın’a ait olduğu tespit edildi.
Maden Cumhuriyet Savcısı ve bir doktor tarafından olay yerinde yapılan incelemede bedende işkence izlerine rastlandı.
Vedat Aydın’ın cenazesi 10 Temmuz 1991 tarihinde ailesi tarafından teslim alındı.
ELİF TUNCER VE BEŞLERİN TÜRKÜSÜ https://t.co/RUw5cFaZoI @ihd_genelmerkez @IhdSube @ihd_adana @ihdkayipkomisy @AdanaEMEP @emekpartisi @sevilaraci @avtugaybek @halilimrek @chdgenelmerkez @chdadana #ElifTuncer #VedatAydın
— Habere Güven (@HabereGuven) July 10, 2020