Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, bir dizi temaslarda bulunmak üzere geldiği Adana’da basınla, kurumlarla ve muhtarlarla ve son olarak halkla bir araya geldi. Toplantılar iki ayrı otelde gerçekleşti.
Toplantılara Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana İl Eşbaşkanları Helin Kaya ve Mehmet Karakış ile HEDEP Emek ve Sosyal Politikalar Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ, HEDEP milletvekilleri, Perihan Koca, Ali Bozan ve Kamuran Tanhan ile çok sayıda kişi katıldı. Etkinlikte açılış konuşmasını yapan HDP Adana İl Eşbaşkanı Mehmet Karakış, örgütlenme çağrısında bulundu.
GİTMEDİK KOMŞU BIRAKMAYALIM, HERKESİ HEDEP’İ, ÇİZGİSİNİ SAHİPLENMEYE DAVET EDELİM
Karakış ardından halkla HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, seslendi. Yerel seçimlere değinen Hatimoğulları, "Bir seçimin ardından kongrelerimizi gerçekleştirdik. Seçimde Türkiye’nin dört bir yanında on binlerce arkadaşımızla, halkımızla, kurum temsilcileriyle, parti organlarıyla sayısız toplantılar düzenledik. Bu toplantılardaki en büyük amacımız bizler bu seçimlerde neyi eksik yaptık, bunun muhasebesini yapmaya çalıştık. Değerli arkadaşlar bizim çıkardığımız çok önemli sonuçlar oldu, gerek ittifak politikalarımızla ilgili gerek yerel seçimlerde nasıl çalışacağımızla ilgili, gerek örgütümüzün partimizin eksikliklerini sokak sokak, mahalle mahalle komisyonlarla nasıl örgütlenmemiz gerektiğini siz değerli halkımızla yeniden istişare ederek, küllerimizden doğarak partimizde yeniden yapılanma süreci başlattık. Kongremizi gerçekleştirmiş olduk. Kongremizin ardından yerel kongrelerimize başladık, onları da aralık ayının sonuna kadar tamamlamış oluruz. Çünkü önümüzde çok önemli bir maraton var. Bu maratona halkımızla hazırlanarak, partimizle çalışarak bu maratonda koşuyu başarılı bir biçimde tamamlayacağımıza olan inancımızla kongrelerimizi gerçekleştireceğiz. Bir çağrı yaptık değerli halkımıza bu çağrıyı Ankara’dan yapmıştık, Adana’dan da bütün Türkiye’ye çağrımızı yineliyoruz. Bizler bugünden yerel seçimlere kadar çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayacağız. Biz yerel seçimlere şimdiden en iyi çalışmalarımızı yarın seçim olacakmış gibi yapmak durumundayız. Bu salondaki halkımız, kadınlara, analarımıza seslenmek istiyorum. Gitmedik komşu bırakmayalım, herkesi HEDEP’i, çizgisini sahiplenmeye davet edelim. İkna olmayanlara özellikle gidelim, onları özellikle ikna edelim" dedi.
BÜTÜN ACILARA, SAVAŞLARA, ÇATIŞMALARA TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK KONFEDERAL YAPILANMALDIR
"Kötü bir siyasal süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin hiçbir zaman demokrasi cenneti olmadığını biliyoruz ama Türkiye hiçbir zaman bu kadar karanlığa mahkum edilmemişti" diyen Hatimoğulları, "Mevcut ceberut iktidar son seçimde hile ve hurda ile kazandığı seçimlerin akabinde Türkiye’de ideolojik ve kültürel hegemonyasını kurmak üzere düğmeye bir kere daha bastı. Kürt halkını, Arap halkını diğer halkları asimile ettiği yetmiyormuş gibi asimilasyon politikasına tam gaz ağırlık vermişti. Kürt halkı üzerindeki çöktürme planına devam ediyor. Hatırlarsınız MGK bir karar aldı barış ve diyalog masası devrildi. O çöktürme planı ile birlikte Kürt halkına dönük sadece Türkiye'de değil, Rojava'da dört parça Kürdistan da çöktürme planını devam ettiriyor. Bugün bütün Ortadoğu ülkeleri, bütün batı ülkeleri ile arasının bozulmasını sebebi Kürt sorunundaki yaklaşımdır. Biz de biliyoruz ki demokratik bir Türkiye istiyorsak, Ortadoğu’nun barış taşıyabilecek bir ülke olmasını istiyorsak öncelikle Türkiye'deki Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülecek nokta. Buradan Kürt halkına, Rojava’da katledilen arkadaşlarımıza sözümüz olsun ki bu bölgeyi barış ile, demokratik konfederalizm modeli ile buluşturacağız. Bu bölgede yaşayan halkların yaşadığı bütün acılara, savaşlara, çatışmalara tek çözüm demokratik konfederal yapılanmaldır. Halkın kendi öz örgütlenmesini kurmasıdır. Bunu da hep birlikte, sadece Türkiye'de değil Ortadoğu'daki bütün halklarla hep beraber başaracağız" ifadelerini kullandı.
MAZLUM FİLİSTİN HALKININ DÜN OLDUĞU BUGÜN DE YANINDAYIZ.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze'ye dönük süren saldırılarından söz eden Hatimoğulları, "Ne yazık ki bir süredir, İsrail, Gazze’yi işgal ediyor. Bu yeni midir? Hayır!100 yıllık bir işgal politikasının son 75 senesi sıcak çatışma ve savaş sürecinin yaşandığı bir süreç. Şimdi gazzeye yönelik daha önceye hatırlayaksınız mescidi aksaya yapılan saldırıları insanların namazlarını kılmak için gittikleri Mescidi Aksa'da yapılan saldırıları kabul etmek mümkün değil. Şimdi İsrail zaten açık hava hapishanesi olan Gazze’ye yeniden bir operasyon yeniden bir işgal başlatmış durumdadır. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Mazlum Filistin halkının dün olduğu bugün de yanındayız. Biz mazlum Filistin halkından çok şey öğrendik. Yurtsever hareket, Türkiye’deki sosyalist devrimci hareketler kendi bilinçlerini Filistin topraklarında geliştirmiş. Filistin halkıyla çok kadim bir dayanışması var coğrafyamızın. Kürt halkının da öyle, Türkiye halklarının da öyle. Biz bu iktidarın Filistin sorununu yerel seçimleri kazanmak üzere kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Filistin halkının yalandan yanında gibi gözüküp İsrail ile bütün askeri anlaşmaları devam ettirip kahveyi yasaklayan bir anlayış ki biliyorsunuz Türkiye’de kahve protestosu başlatmışlar, bu sadece komik. Böyle bir anlayışı kabul etmeyiz. Şu Anda Erdoğan Filistin meselesini mazlum Filistin halkını öldürülen çocuklarının kadınlarının ölümünü yerel seçimlerde malzeme olarak kullanmak istiyor. Bunu kabul etmiyoruz protesto ediyoruz" diye konuştu.
BİR YANIMIZ SAVAŞ, BİR YANIMIZ BİZLERE SAVAŞ KADAR ACI ÇEKTİREN YOKSULLUK
Derinleşen ekonomik kriz ile savaş politikalarına işaret eden Hatimoğulları, "Ortadoğu’da iki temel sorun var. Biri Filistin sorunu, biri Kürt sorunu. Bu iki sorun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülene kadar bizlerin halklar arası dayanışması ve ortak mücadelesi bölgede devam edecek. Bu dayanışmayı hep beraber yürüteceğiz. Bir yanımız savaş, bir yanımız bizlere savaş kadar acı çektiren yoksulluk. Bizler yoksulluğu iliklerimize kadar hissediyoruz. Hele Adana. 70’lerde işçi göçü alan bir il iken şimdi herşeyi kaydırdılar Adana sanayisizleştirildi. Adana tarımsızlaştırıldı. Bu iktidarın uyguladığı tarım politikaları bu ülkede pamuk üretimini narenciye üretimini etkilemiş durumdadır. İnsanlar aç, insanlar sokakta yatmak durumda kalıyor, barınamıyor üniversiteli gençler yoksulluktan dolayı intihara sürükleniyor. Bizler buna karşı da mücadelemizi tıpkı savaşa karşı mücadelemizi nasıl yükseltiyorsak adil bir ekonomi içinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bizim paralarımızla İHA ve SİHA’lar alamazsınız. Bizim paralarımızla yoksul halkın parasıyla aldığınız İHA ve SİHA’larla sizler Kürt halkını katlediyorsunuz. Savaşa ayrılmış bir ekonomiyi kabul etmemiz mümkün değil bizler mermi değil ekmek istiyoruz. Bizler savaş değil, huzur ve barış istiyoruz. Bizler savaş değil, evimize sıcak bir ekmekle sıcak çorbamızı ailemizle içmek istiyoruz. Biz böyle bir Türkiye ve Kürdistan istiyoruz, bütün mücadelemiz bunun için olmaya devam edecek" diye belirtti.
AYM’DE YAŞANAN KRİZE GELENE KADAR BU İKTİDAR NELER YAPMADI Kİ?
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin tutuklu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararına karşı mahkeme üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını bahseden Hatimoğulları, "Yargı krizi dedikleri şeye değinmeden geçemeyeceğim. Yargı krizi şu anda iktidarın yargı eliyle darbe mekaniğini sürdürmesinin ta kendisidir. AYM bir karar alıyor, Yargıtay bu kararı beğenmiyor, bu kararın hayata geçirilmesini engelliyor ve AYM üyeleri hakkında da dava açıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Can Atalay üzerinden dönen tartışma yargının ne kadar çürüdüğünü bize gösteriyor.Can Atalay dışarıda olmak zorundadır. Seçilmiş bir milletvekilini içerde kimsenin ne hakkı var ne de hukukta yeri var. Meselemiz sadece bu mudur? Hayır! AYM’de yaşanan krize gelene kadar bu iktidar neler yapmadı ki? En çok bize iktidar bu işkenceyi çektirdi. Partimiz HDP bu ülkenin nadir önemli partilerinden biriydi. Partimiz hakkında kapatma davası açıldı. Şaşırdık mı? Hayır! Tarihimizde ne yazikki kapatma davaları çok var. Çok partimiz kapatıldı, ama halkın bu salonlara gelmesine mücadele etmesine tabelalarını değiştirerek mücadele etmesine müdahale edemediler, edemeyecekler. Halk buradadır. Halk HDP’dir, şimdi HEDEP’tedir. Şu anda açılmış olan Kobanî Kumpas davasında yargının çürümüşlüğünün bir ürünü olarak Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ve bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Adana’nın bu sıcak coğrafyasından cezaevinde bulunan siyasi rehinelere selam olsun, sözümüz olsun o demir parmaklıkları parçalayacağız hep beraber." dedi.
HRANT DİNK HALKLARIN ONURUDUR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i katleden Ogün Samast’ın dün cezaevinden tahliye edilmesini hatırlatan Hatimoğulları, "Dün acı bir haber aldık. Yine yargı, yine AKP yargısının krizinin ürünü olan bir haber. Sevgili Hrant Dink’in katili Ogün Samast dün “iyi hal indirimi” aldı. Cezaevinde 30 yıldır yatan insanlara onları mülakete tabi tutarak, çeşitli kurullardan geçirerek cezaevinde kalmalarını sağlayan anlayış apaçık bir katliam yapan, sadece Kürt halkını değil barışı hedef olan bir cinayet işlenmiştir. Hatırlayacaksınız, Türkiye barışını arıyor çağrısı yapmıştı aydınlar, içinde Yaşar Kemal ve Hrant Dink de vardı. 301 aydın imzasıyla çok önemli bir adım atıldı. Şu anda tam bugünlerde yaşarken en çok ihtiyacımız olan çalışmalardan biriydi. Bu çalışmanın bedeli olarak Kürt sorununda çözüm istedikleri için, taraflara gelin çözümü konuşalım dedikleri için Türkiye’deki aydınlar ve yazarlar bir araya geldiği için Hrant Dink katledildi. Ben burada bu ülkede güvercin ürkekliğiyle yaşıyorum ama güvercinlere asla dokunmazlar dedi. Dün de özür dilemiştim bugün bir kez daha bütün haklarımıza onu korumayamadığımız için özür diliyorum. Hrant Dink halkların onurudur. Ogün Samast’ın yeri cezaevi olmalıdır" ifadelerini kullandı.
KENDİ ADAYLARIMIZLA ÇIKACAĞIZ
Hatimoğulları konuşması şöyle sürdürdü: “Değerli halklarımız, bizler sözümüze de başlarken ifade etmiştim. Önümüzde yerel seçimler var ve buna hazırlık yapacağımızı aslında geniş geniş açıklamalarda bulunduk. Eminiz hepiniz yakınen takip etmişsinizdir. Partimizin 11-12 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirmiş olduğu yerel yönetimler çalıştayında çeşitli sonuçlar ortaya çıktı, önemli sonuçlar ortaya çıktı önemli kararlar aldık. Bu kararların ilkini açıklamak isterim. Türkiye ve Kürdistan'da birinci ve ikinci olduğumuz beldelerde belediyelerde kendi adaylarımızla çıkacağız. Bu kesin kendi adaylarımızı delegesi belirlenmiş olan ön seçimle belirleyeceğiz. Ön seçimde hangi aday çıkarsa bizim belediye eş başkanlarımız ve meclis üyelerimiz onlar olacak. Ön seçim bahsettiğim bütün bölgelerde gerçekleştirecek. Kayyımlardan belediyelerimizi kesinlikle alacağız az farklı kaçırdığımız belediyelere ilişkin de seçim komisyonumuz çok detaylı bir çalışma yürütüyor. Biz o belediyeleri de alacağız. Hakkımız olan o belediyeleri de alacağız seçmen taşıyarak kazandıkları belediyeleri de alacağız. Kayyımlara karşı güçlü mücadeleyi biz belediyelerimizi nasıl şekillendireceğimize şimdiden karar vererek o sahiplenmeyi halk olarak sağlayacağız. Halk olarak sağlayacağız ki yeniden kayyım atamalarına halkın iradesi izin vermesin. O yüzden biz Kürdistan’daki bütün halkımıza çağrımızı yineliyoruz; aynı zamanda batıda yaşayan bütün halkımıza özellikle Kürt halkına çağrı yapıyoruz. Kayyımlardan belediyelerimizi alacağız. Belediyeler bizim evimiz ve evimizi kendi yerel yönetimler anlayışımıza göre dizayn edeceğiz. O yüzden çalışmalara şimdiden başlıyoruz. Bu çalışma seçim kazanma çalışması değil, bu çalışma belediyelerimizi kaptırmama çalışması olacak. Halk sahiplenecek belediyeleri, bizler belediyelerimizi kayyımlara kaptırmama çalışması yapacağız. Halk sahiplenecek belediyeleri ve asla onlara vermeyeceğiz söke söke alacağız.
BATIDAKİ POLİTİKAMIZ NE OLACAK?
Yine politikamızda en çok merak edilen konulardan birisi. Batıdaki politikamız ne olacak? Bunu da açıkladık, burada da siz adanalıların huzurunda bir kez daha açıklamak istiyoruz. Batıda bizler geçmiş dönemde 2019 seçimlerinde ve en son mayıs seçimlerinde şöyle bir politika ve strateji belirlemiştik. Bu iktidara kaybettirmek. Çünkü bu iktidar faşist diktatörlüğü bu ülkede tahkim etmek için acımasızca halklara, işçilere, emekçilere ve kadınlara saldırıyor. Biz bunun karşısında en güçlü şekilde direnelim ve kaybettirelim dedik. 2019 stratejisi Türkiye halkları için önemli bir umut oldu. En son tutumumuz da aynı şekilde. Geldiğimiz noktada ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda halkımızla yaptığımız toplantılar sonucunda şöyle bir nihayete erdirdik fikrimizi. Bizler batıda açık şeffaf, ilkeli ve demokratik zeminde ittifaklara açık olacağımızı söyledik. Aksine gelin kapalı kapılar arkasında görüşelim gelin bu işi farklı şekilde bağlayalım HEDEP’in yanında biz açık şekilde duramayız gibi yaklaşımlara bu dönemde kesinlikle prim vermeyeceğiz. Bu yaklaşımların yanında olmayacağız. Bu konudaki tutumumuzu bu ilkeler çerçevesinde, bu prensipler çerçevesinde belirleyeceğiz. Halkımız müsterih olsun, halkımızın talebi budur. Ayrıca Türkiye siyasetinin şu anda ihtiyacının bu olduğunu düşünüyoruz.
HEDEP’İN YANINDA GÖZÜKMEKTEN ÇEKİNENLER GELİP HEDEP İLE İTTİFAK TEKLİFİNDE BULUNMASINLAR
O nedenle bizlerin bir şeyi kırması gerekiyor. Bu ülkede Kürdün yanında kimse durmaktan çekinmemelidir. Kürt sorunu sadece Kürdün sorunu değil, Kürt sorunu bu ülkede yaşayan bütün işçilerin, emekçilerin, halkların, gençlerin, kadınların hepimizin ortak sorunudur. 'Bu sorunun yanında durursak yanarız' anlayışı bu ülkeyi bu kadar geriye götüren anlayışlardan biridir. O nedenle bizler diyoruz bu yerel seçimlerde doğrudan halkımızın iradesinin yönetimde bulmasını sağlayacak yöntem, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesinin de önünü açacak bir yöntemdir. Bizler bu sorunun adını koyarak bu sorunu çözmek zorundayız. Bizlerin Kürdistan’daki stratejisi belli, batıdaki stratejik yaklaşımına zemin hazırlayacak ilkeler prensipler belli. O zaman geriye tek şey kalıyor o da çok çalışmak. Gece gündüz çalışmak. Bizler özellikle Adana’da ne olacak diye beklemeksizin kendi elimizi güçlendirmek üzere lütfen çalışmalarımıza zaman kaybetmeden şu andan itibaren başlayalım. Beklemek bize yaramaz. Beklemek sistemin bizden istediği bir şeydir. Biz kararımızı vermişiz, kapı kapı çalışmaya başlamak zorundayız.
BİZLER İNATÇIYIZ, TIPKI ADANA’NIN GÜNEŞİ GİBİ
Adana’nın güneşi yağmur yağarken bulutların arasında çıkmaya çalışır. Evet inatçıyız, Akdeniz’in hırçın dalgaları gibi inatçıyız. Ama bir o kadar da mağruruz, Toroslar gibi, Cilo gibi, Ararat ağrı dağı gibi mağruruz. İşte bizler bu duygu ve düşünce ile bütün değerlerimizi her anlamda sahiplenme konusunda bu mağduriyet ve dik duruşla bunu sürdüreceğiz ve sürdürmeliyiz. Buradan bizler, Denizlerin Mahirlerin Kaypakkayaların, Hikmet Kıvılcımlıların yoldaşları olarak, Mazlumların, Sevêlerin, Sakinelerin yoldaşları olarak. Devrimci, sol sosyalist, yurtseverler hareket olarak ortak bir şekilde gücümüzü birleştirdiğimiz bir dönemi daha da güçlendirmek durumundayız. Kazanacağımıza dair inancımla hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum."