Vikipediye göre Karantina kelimesi, 40 sayısının İtalyancası olan "quaranta" kelimesinden geliyormuş. Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyetinde, ba...
Vikipediye göre Karantina kelimesi, 40 sayısının İtalyancası olan "quaranta" kelimesinden geliyormuş. Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyetinde, başkent Venedik'e salgın hastalık bulaşmasın diye kente gelen gemiler 40 gün şehir açıklarında denizde beklermiş. Bizim karantinamız 40 günü aşmak üzere. Hepimiz aynı mı yaşıyoruz? Kim evde, kim dışarda? Kim evden çalışıyor? Kim maskeli, kim maskesiz? Hayatımızın orta yerine bir bomba düştü. Hem de öyle bireysel hikayemize değil, gayet kamusal. Fakat herkesin farklı yaşamı, geliri ve deneyimi var.
Habere Güven olarak Farklı şehir ve toplumsal kesimlerden insanlarla görüştük. Karantina ile değişen yaşamları mercek altına aldık.
Eyüp 45 yaşında, evli iki çocuk babası. Kamuda öğretmen okul tatilinden beri ailecek evdeler. Şimdi ondan dinleyelim 'Evde geçen bu sürede kendime ve çocuklarıma çok fazla zaman ayıramadığımı fark ettim. Bu süreci okuyarak, çocuklarımla, eşimle zaman geçirerek değerlendiriyorum. Salgının nereye evirileceğini kestirmek zor, sevdiklerimin sağlıklarıyla ilgili endişelerim var. Kendimin ve başkalarının sağlığını tehlikeye atmadan evde kalıp, insanlıkla dayanışmanın doğru olduğuna inanıyorum.'
Münevver 80 yaşında yalnız yaşıyor. Çocuklarının, şehir dışında yaşamasından kaynaklı ihtiyaçlarının temini, eş, dost, komşu dayanışması sayesinde sağlanıyor. Benim için değişiklik şöyle oldu; Ayda bir kez dışarı çıkıyordum artık hiç çıkamıyorum. Eskiden hapis idim, şimdi müebbet oldu. Komşularım sık sık kapımı çalıyor bugünleri ancak böyle aşabilirim. Komşularının Miniş’i en çok yalnız kalmaktan şikâyetçi, çocuklarıyla, torunlarıyla telefonla görüşüyormuş şimdilik.
Ebru 35 yaşında özel bir şirkette 'Pazarlama Müdürü' olarak çalışıyor. Okullar tatil olduğundan beri o da evden çalışıyor. Eşi ise çalışmaya devam ediyor. Şimdi onu dinleyelim. 'Başka ülkelerde yaşanmaya başladığında uzakta bir tehlike olan salgın, şimdi ülkemizde. Yeni yaşama alışmaya çalışıyorum. Bu insan eliyle yapılmış bir biyolojik silah mı? Yoksa evrenin kendini arındırma çabası mı bilemiyoruz. Her gün deneyimlediğimiz rutinlerimiz yerini başkalarına bıraktı. Artık salon hem ofis, hem okul, yeni çalışma düzeninde yine yoğunluk devam ediyor. Ama bu kez konfor alanımızın dışında, her zaman yaptığımız işlerden farklı olarak dijital dünyada yapılabileceklerin sınırları araştırılıyor. Hem okul, hem iş yaşamına uzağız. Bu yeni dijital yaşam, sadece ekran camının arkasından sosyalleşmemize izin veriyor. Daha önce gündemimizde olmayan evde yiyecek stokunun devamlılığı. Evi ve marketten gelenleri dezenfekte etmek, Zoom toplantıları artık hayatımızın odağı haline geldi. Çocuklar içinse hayat, tamamen farklı evde kalmak, arkadaşlarından ayrı olmak ve gönüllerince oynayamamak onları daha da dijital dünyaya itmekte. Aslında belki de bize verilen mesajlar var; sakin ol ve biraz dinlen, farklı düşün. Bundan sonra hayatımızın asla eskisi gibi olmayacağı söyleniyor, bakalım bu dünya bizi kabullenecek mi? Ve biz bu dünyaya nasıl adapte olacağız.'
Filiz 40 yaşında bir fabrikada 'İdari personel' olarak çalışıyor. Fabrika bir kesim idari personeli, evden çalıştırsa da o işe gidip gelenlerden. İşveren salgın ilan edildikten hemen sonra maske, dezenfekten gibi koruyucu malzemelerini temin etmiş. Sosyal izolasyonu sağlamak adına servis sayısı artırılmış. Dışarı gidip geldiğinden, annesine sarılamadığı için oldukça üzüldüğünü ifade ediyor. Hepimiz gibi o da salgın süresinin uzamasına dair endişeler taşıyor. Zira işverenin, süreç uzarsa personel için 'ücretsiz izin' uygulamasına geçeceğini düşünüyor.
Osman 52 yaşında evli ve bir çocuk babası. Tarım sektöründe çalışan ziraat mühendisi. Büro çalışanları esnek çalışmaya başlamışlar, ama o sahada olduğu için mesaisi devam ediyor. Yaşadıklarını şöyle dile getiriyor; İş yerinde iletişim zayıfladı. Endişeliyim, benim değil ama arkadaşların elleri parçalandı yıkamaktan. Büro çalışanlarının çoğu izinli ya da işi olduğunda geliyor. Biz köylüler ile çalışıyoruz. Köylü alınıyor tokalaşmayınca, telefonunu uzatıyor almak istemiyorum. Eskiden işten çıkınca arkadaşlarla buluşup, zaman geçirirdim şimdi doğru eve geliyorum. Bütün hayatım değişti, şikayet ettiğim şeyleri bile özler oldum.
Emin 40 yaşında Zürih’te bir Türkiyeli, üç yılı aşan göçmenliğinde ona karantinasını sorduk. Hayatımda çok bir değişiklik olmadı. Dil kursum başlamıştı sekteye uğradı. Bu kapanma bir yönüyle düşünüp bakma, okuma ve izleme için fırsat oldu. Ben şu an evdeyim. Kamplarda olanlar 15 kişi bir arada kalıyor. Oysa devlet 5 kişiden fazla aynı ortamda kalamaz diyor. Burada duyarlı insanlar hemen müdahale ettiler. Resmi makamlarla görüşüp 'sosyal mesafe' kuralının uygulanmasını sağladılar. Her göçmen gibi o da ailesini sevdiklerini ve ülkesini özlüyor. Salgının akıbetinin ne olacağı konusunda onunda kaygıları var elbette.
Burçin 30 yaşında evli bir çocuk annesi. Kendisi şu an çalışmıyor. Eşi ve kız kardeşi çalışmaya devam ediyor. Burçin karantinasını anlatıyor; Hepimizin hayatı değişti elbette. Bir virüslük canımız varmış, bunu anladım artık, küçük şeyleri takmayacağım kafama. Mahallede yaşıyoruz, dayanışma, paylaşım oldukça yüksekti. Şimdi yalnız yaşayan ileri yaşlı komşularımızın, ihtiyaçlarını karşılıyoruz ama ziyarete gidemiyoruz.
Gülbahar 45 yaşında bir kız çocuğu annesi. Mali müşavirlik yapıyor. Okulların tatil olmasıyla birlikte 11 yaşındaki kızını evde yalnız bırakmak zorunda kalmış. Bundan sonrasını ondan dinleyelim; Onu evde bırakmak zaten yeterince endişe verici, beslenmesini hazırlasam da akşama kadar ne yapıyor, ne yiyor diye düşünüyorum. Annem ve babamda Mersinde, ama onların sağlığı için birlikte kalamıyoruz. Hayat yavaşladı ama biz çalışmaya devam ediyoruz. Merkezi hükümet bizler için etkili çözümler getirmedi. Mesela insanlar beyanların uzadığını düşünürken aslında ödemeler ötelendi. Yani şöyle siz ( mali müşavir) beyanları ve bildirgeleri vereceksiniz ama işverenler ödemeyecek dendi. Hatta Maliye Bakanı beyannamelerin on line verildiğini evimizden de verebileceğimizi söyledi. Oysa bunu söylemek çok zor, zira muhasebede esas olan belgedir. Bu belgeleri mükelleflerden toplayıp beyan haline getiriyoruz.
Bize çok fazlaca sorumluluk yükleniyor. Düşünün, paramı tahsil edemediğim, mükellefim sağlığı için evde kalıyor ama ben onun için çalışıyorum. Beyannamelerin ertelenmesi sektörel olarak belirleniyor. SGK'da yaptığımız en ufak bir hatanın bedeli bir asgari ücret. Vergi idaresi ona keza. Beyanname vermeme cezaları çok yüksek. Ve bütün bu nedenlerden dolayı EVDE KAL çağrısına bütün meslektaşlarım gibi uyamıyorum. Yaptığımız işte zaten süregelen, bir tahsilat sorunu varken şimdi hepten kesildi. Dolayısıyla çok ciddi sıkıntı içindeyiz ve süreç uzayacak gibi.
Karantinanın bir de KHK’ lısı var. Bomba düştü yaşamlarımıza demiştik ya aramızda bu konuda 4 yıldır deneyimli olanlar var. Kişisel hikayesine bir gece yarısı bombası düşenler. Ücretsiz süresiz izne gönderilenler. Parçalanan hayatlarından kalanları toparlayıp yürümeye devam edenler. Nasıl hazırlandığı malumunuz bir listeyle karantinaya alınanlar. Hani şimdi bazı sağlık çalışanları diyor ya yürüdüğümüz koridorlar açılıyor herkes kaçışıyor. Bu konuda deneyimli KHK’ lılar kesilen eş dost selamını iyi biliyorlar. Ama dayanışmanın ne olduğunu da iyi biliyor en azından bir kısmı. İnsanın özü kriz dönemlerinde ortaya çıkarmış. Kriz ile mücadelemiz, bireysel savaşımız bizim kim olduğumuzu ortaya koyuyormuş. Bu sebeple bu dönemi elimizden geldiğince, kendimizi ve etrafımızı koruyarak dayanışma ile geçirmeye çalışalım. Sevgiyle evde kalalım.