İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 76. yılı, Adana İnönü Parkı'nda yapılan bir etkinlik ile anıldı. Etkinlikte, İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube Başkanı Av. Yakup Ataş, bir açıklama yaptı.
Açıklamasında, Ataş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 76. yılında, tüm insanlık olarak, eşitlik ve onur temeline dayalı hakların savunulmasının önemini vurguluyoruz. Bugün, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, ayrımcılık ve savaşa karşı kararlılıkla barış, demokrasi ve insan hakları değerlerini savunuyoruz.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1948 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilerek uluslararası bir insan hakları standardı oluşturulmuştur. 10 Aralık, her yıl dünya çapında "Uluslararası İnsan Hakları Günü" olarak anılmaktadır. Bu belge, barış, eşitlik ve adalet gibi temel insan haklarını savunmaya devam etmektedir. Ancak ne yazık ki, bu idealler günümüzde hala geride kalmış ve küresel boyutta insan hakları ihlalleri devam etmektedir.
Özellikle güçlü devletlerin çıkar ilişkileri, askeri ve ekonomik birliktelikler, savaş politikaları, Ukrayna, Gazze ve Suriye gibi bölgelerde büyük insani krizlere yol açmıştır. Türkiye'de de benzer insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. İnsan hakları ve hukuk taahhütlerinden uzaklaşılması, bu hakların zayıflamasına yol açmış, küresel insan hakları rejimi ciddi bir krizle karşı karşıyadır.
Son yıllarda Türkiye'de, OHAL rejimi ve siyasal iktidarın uygulamaları ile temel haklar ihlal edilmekte, özellikle yaşam hakkı ihlalleri, işkence ve zorla kaybetme vakaları artmaktadır. Devletin güvenlik ve kontrol politikaları, toplumu kutuplaştırmakta ve şiddeti yaygınlaştırmaktadır. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü de ciddi şekilde kısıtlanmış, birçok insan hakları savunucusu ve aktivist, baskı altında tutulmuştur.
Kürt sorunu, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki temel engellerden biri olarak varlığını sürdürmekte ve çözüm için barışçıl adımlar atılmamaktadır. Bu sorunun çözümü için tüm tarafların içtenlikli, etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir.
Kadınlar ve LGBTİ+’lar, 2024 yılında şiddet ve ayrımcılığa uğramaya devam etmiş, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve toplumda artan nefret söylemleri bu grupları daha da zorlama noktasına getirmiştir.
Mülteciler ve sığınmacılar, Türkiye'de hala şiddet, ayrımcılık ve ekonomik sömürüye maruz kalmakta, bu gruplar toplumsal düzeyde göz ardı edilmektedir.
Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kriz, toplumun tüm kesimlerini derinden etkilemekte, borçlanma ve neoliberal ekonomi politikaları, derin yoksullaşmayı ve toplumsal eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. İnsan hakları ihlalleri karşısında, bizler bu değerlerin korunması ve güçlendirilmesi için mücadelemize devam edeceğiz.