KESK Haber-Sen Genel Başkanı Mesut BALCAN; "Bütün toplumu basın, yayın, gazeteciler üzerinden susturmaya çalışıyorlar." Başlıklı Basın Açıklaması Yaptı.
Haber-Sen Genel Başkanı Mesut BALCAN konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı;
BirGün Web Yayın Koordinatörleri Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Sorumlu Müdür Yaşar Gökdemir, Sabah gazetesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını ziyaretine dair haber sebebiyle gözaltına alındı.
Her hafta gazetecileri gözaltına alarak, tutuklanarak, öldürerek topluma bir mesaj verilmek isteniyor. Biz yazılanı çizileni belirleyeceğiz. Nitekim RTÜK başkanının en son yaptığı duyuru bunu somut olarak ortaya koyuyor. Ülkede herşey kötü değil, sadece iyi olan, mutlu eden, güllük gülistanlık olan haberleri yapın mesajını veriyor.
Öznur Değer’in bir polisin cinsiyetçi saldırısına maruz kaldığını ve ardından intikamvari bir şekilde işkenceye maruz bırakıldığını, gözaltına alındığında maruz kaldığı işkence adliyede ve cezaevine götürülürken de sürmüştü. Ama Öznur geri adım atmadı. Gönderildiği cezaevinde mesajı: Faşizme karşı hakikatin çığlığı olmaya devam edeceğiz”
Gazeteci Aziz Köylüoğlu Süleymaniye’de SİHA saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Halklara gerçekleri ulaştırmak için çalışan özgür basın emekçilerini hedef alan saldırılar derhal son bulmalıdır. Nitekim aynı şekilde daha önce Nazım ve Cihan'da katledildi. İstanbul Barosu Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğindedir. Dahası, savaşa taraf olmayan sivillerin hedef alınması, Roma Statüsü 8/2/b/ii. maddesinde savaş suçlarından biri olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin korunmasına ilişkin kurallar, Uluslararası İnsancıl Hukukun bünyesindedir. Dediği için Cenevre Sözleşmesini hatırlattığı için bu defa hedeflerine koymuşlardı. Baro'yu hedefine koyanlar bu katliam, gözaltılar ve tutuklamalardan sorumludurlar.
Gazetecilerin neyi yazıp yapmayacağının kararını iktidar veya devlet yetkilileri belirleyemez. Medyanın %95'ni elinde bulunduran iktidar, mızrak o kadar büyüdü ki artık çuvala sığdıramıyor ve taşıyor.
Saldırılara o, bu demeden topyekûn bir karşı duruş sergilenmelidir.
Basının neredeyse yüzde 95’ini denetimine almasına rağmen sınırlı sayıdaki muhalif kanala, gazeteye ve sınırlı sayıdaki muhalif gazeteciye tahammül edemeyen iktidar gerçeklerden korkuyor. Muhalif tek bir söze tahammül edemiyor, gerçekleri duymak ve görmek istemiyor.
Bu tutum evrensel hakların, ifade ve düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biridir. Özgür basınla başlayan muhalif basınla devam eden bu saldırılar halkın haber alma hakkına da yöneliktir. Gerçekleri öğrenmek ve paylaşmak, herkesin en temel hakkıdır. Gazetecilerin susturulduğu, halkın haber alma hakkının kısıtlandığı bir ortamda ne demokrasiden ne de adaletten söz edilebilir.
Bugün de kendileri haberi yapınca olabiliyor, Birgün gazetesinden gazeteciler yapınca bu şekilde bir gözaltı ve baskıya maruz bırakılıyor. Bu durum demokratik hiç bir işleyişin kalmadığı, talimatlar ile yani Sabah gazetesinin bizi hedef alıyorlar cümlesi ile gerçekleşebiliyor.
Anayasa da 28. maddesi açık: Basın hürdür, sansür edilemez!
13. madde diyor ki: Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan sınırlama getirilemez!
Fakat bu yasaların sadece kağıt üzerinde yazılı metin olduğu sonucu ile karşı karşıyayız.
Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz...
Mücadele ile kazanacağız...