Eğer Martı Jonathan olmayı başaramazsak, hepimiz Kral’ın midesine ineceğiz…

Hiç kendinizi bir kuş gibi hissettiğiniz oldu mu?

Gökyüzünde özgürce süzülmek yerine bir kafeste, başkalarının sizin adınıza alacağı kararlarını beklerken buldunuz mu kendinizi?

Eduardo Galeano’nun anlattığı bu hikâye, tam da böyle bir durumu gözler önüne seriyor.

Kralın sofrasına çağrılan kuşların hikayesi aslında hepimizin yaşadığı bir gerçeği çarpıcı bir şekilde yansıtıyor: Seçenek sunuluyor gibi görünse de aslında seçeneklerin hiçbirinde özgürlük yok.

Galeano’nun hikayesinde, kralın aşçısı kuşları karşılıyor ve onları nezaketle (!) selamlıyor: “Sizi, hangi sosla yenmek istediğinizi söylemeniz için çağırdım.”

Martı Jonathan, cesaretini toplayıp sesini çıkarıyor: “Ben hiçbir şekilde yenmek istemiyorum.”

Ancak bu naif direniş hemen bastırılıyor: “Bu gündemimize dahil değil…”

Seçenekler Gerçekten Var mı?

Bu hikâye size biraz tanıdık geliyor mu?

Belki iş yerinde, belki sosyal hayatta, belki de toplumun herhangi bir alanında…

Çoğu zaman “seçim yapıyormuş” gibi hissettirilen, ama aslında baştan sınırları çizilmiş bir çerçeve içinde sıkışıp kalan bireyleriz.

Peki hiç düşündünüz mü, bu gündemi kim belirliyor?

Ve neden alternatif bir gündem hep “gerçek dışı” sayılıyor?

Kralın İllüzyonu ve Bizim Rolümüz

Galeano’nun hikayesi burada bitmiyor…

Kuşlar arasında bir kavga çıkıyor ve sarı kanatlılar, mavi kanatlıların “daha az değerli” olduğunu iddia ediyor.

Birlikte yaşayabilecekleri bir dünya kurmak yerine, birbirlerine üstünlük taslamaya çalışıyorlar.

Size de biraz tanıdık geldi mi?

Sanki insanlık tarihi bu tür iç çekişmelerin ve “diğerlerini” dışlamanın örnekleriyle dolu. Belki de çeşitliliğin bizi asıl güçlü kılacak şey olduğunu anlamak işimize gelmiyor.

Tarihten bir örnek…

16. yüzyılda İspanya, “Yeni Dünya”yı fethederken, yerli halkları birbirine düşürerek böl-parçala-yönet taktiği uyguladı.

Sonuç?

Herkes kaybetti, yalnızca fethedenler kazandı!!!

Galeano’nun hikayesindeki kuşlar da tıpkı bu yerli halklar gibi, kralın eğlencesine dönüşüyor. Çünkü bölünmüş bir topluluk, her zaman daha kolay yönetilir.

Martı Jonathan’ın Mesajı

Martı Jonathan, sürüden ayrılıp uçmanın anlamını ve özgürlüğün değerini keşfetmiş bir martıydı.

Peki bizler, Martı Jonathan gibi cesur olabilir miyiz? Ya da kafesin içinde durup “Bu sos fazla tuzlu, bu sos tatlı değil” diye tartışmaya devam mı edeceğiz?

Mesaj çok net; eğer Martı Jonathan olmayı başaramazsak hepimiz Kral’ın midesine ineceğiz.

Kendi sesimizi, kendi özgürlüğümüzü savunamadığımız sürece, başkalarının belirlediği bir gündemin figüranları olmaya mahkûmuz.

Afiyet Olsun Kralım!

Son olarak, hikâyeye dönelim…

Kuşlar, sos seçmeye devam ediyor.

Cesaretle “yenmek istemiyorum” diyenlerin sesi ise duyulmuyor, çünkü bu kralın gündemine uymuyor.

Peki ya sizin gündeminiz ne?

Size sunulan seçeneklerin dışında bir yaşam mümkün mü? Yoksa sadece sosun tadını mı değiştirmekle yetineceksiniz?

Belki de hepimiz bir gün Martı Jonathan olmayı öğreniriz ve hangi gündemin parçası olacağınıza ancak biz karar verebilirsiniz.

KESK Amed Şubeler Platformu; 119. Hafta da "KHK'lar Gidecek Biz Kalacağız" Açıklaması Yaptı KESK Amed Şubeler Platformu; 119. Hafta da "KHK'lar Gidecek Biz Kalacağız" Açıklaması Yaptı

Ancak unutmayın ki kralın sofrasında seçenek yoktur; sadece illüzyon vardır.

Ama o zamana kadar… Afiyet olsun, kralım!

Editör: Haber Merkezi