Değerler – değer – ahlak felsefesinin çok önemli kavramlarından biridir. Değerlerimizden bağımsız davranışlarımız yoktur, diğer türlüsündeyse belli değer yargılarımız yoktur. Davranışlarımız değer yargılarımıza göre şekillenir.

Kişinin davranışlarını yöneten, yönlendiren, temelinde yatan kural ya da ilkeler kişinin değer yargılarıyla ilgilidir. Örneğin ben “dürüst” biri olmaya çok özen gösteriyorum, bunun için çalışıyorum çünkü dürüstlüğü bir “değer” olarak görüyorum.

Değer yargıları bir gerçekliği değil, bir değerlendirmeyi içeren yargılardır, özneldir. Kişiden kişiye değişir. Kişinin yetiştirildiği, çevresinde olanlar, yaşadıklarına göre değişir ve şekillenir değer yargıları. Değer yargılarımıza göre inancımız vardır. Fakat değer, tam olarak ya da sadece inançtan ibaret değildir, değerlerimiz daha çok zihinsel organizasyonlarımızdır.

Örneğin birinin annesine ve babasına gösterdiği saygı davranışı bir değerdir, bu davranışın çevresinde büyüyen bir çocukta bunu model alır ve bu değeri kabullenir. Değer yargılarımız yetiştirilmiş olduğumuz çevreden etkilenir ve yerleşir.

Değerlerimiz bir bakıma hayatımızın gayeleridir. Değerlerimiz sosyal yaşantımızın ölçütleridir, bir davranışı seçme ve uygulama sebebimizdir.

Mesela bir ressamın tablosu birine göre “güzel” iken, bir başkasına göre “çirkin” olabilir. İşte değer kavramı, olgusal yönünde herkesin ittifak ettiği olaylara yüklenen farklı anlamlarda, onlara atfedilen önemle karşımızda. [1]

Diğer bir yönden, duanın ya da dini bir musikinin, dinleyende uyardığı coşku, heyecan, huzur da onun dini değerini ifade eder. Felsefi antropolojiye göre bilime, yapıp etme, tavır koyma, inanma, idealleştirme gibi niteliklerle birlikte değerler dünyasına sahip olmakta insanın varlık şartlarında yer alır. [2]

İnsanı insan yapan niteliklerinden biri de değerleri ve değer yargılarıdır. Nelere değer verdiğidir.

Destek, özgürlük, güven, iyilik yapmak, nezaket göstermek, merhamet göstermek, dürüst olmak, adalet, dostluk, eğitim, aile, insan hakları, saygı bunların her biri benim hayatımın değer yargılarından biridir şu an belki de aklıma gelmeyen daha birçok değer yargım daha vardır.

Değer yargılarımız, kendi ruhumuzdan yani zihnimizden yaşadıklarımızdan ders aldıklarımızdan verdiğimiz yargılardır. Değer yargılarımızla, kendimize özgü hareket eder, düşünür ve davranırız yani hayatı yaşarız.

Bir insana, bir olaya, bir canlıya ya da cansız nesneye verdiğimiz değer ona yüklediğimiz anlam ve duygularımızdan geçer. Hepimizin atamadığı bir oyuncağı vardır ya da hep sakladığı bir kalem mesela ya da en sevdiğimiz insan ya da en sevdiğimiz anımız. Bunların hepsi aklınıza geliyor mu? En mutlu olduğunuz an mesela, ya da o hiç atamadığınız oyuncaklı bir anınız. İyi ya da kötü ne yaşamışsak ona bir değer yüklemişiz o an’a. O an bizde bir yer edinmiş, tecrübe yaratmış önemli olmuş. Belki de ders çıkarmışız.

Bir insana verilen değer ona nasıl davrandığımızı etkiler, ya da onunla ilgili konuştuğumuzu. Ona ne kadar saygı gösterdiğimizi etkiler verdiğimiz değer. Bir olaya verdiğimiz değer acı ya da tatlı olan bir olay onu anlatış biçimimizi etkiler, anlattığımız kişileri, andığımız şekli. Bir nesneye kattığımız değer onunla neler yaşamışız onu anımsatır ve anar, onunla beraber yaşadıklarımıza olan değerdir.

Değer yargısı dinle oluşabilir ama değer yargısını oluşturan şey sadece dinden ibaret değildir.

Değer yargısı kendi değer yargınızla uyuşmayanı ya da “sizce” olan kurallara uymayanları dışlamak, onlara şiddet uygulamak değildir.

Değer yargısı kadınla erkeği ayırmak değildir.

Değer yargısı “kızını dövmeyen dizini döver” demek değildir.

Değer yargısı olaylara ve çıkarlara göre şekillenen bir şey değildir.

Değer yargısı saygıyla, sevgiyle, emekle, empati ile, hoş görmekle, dürüstlükle ilgilidir.

Referanslar:

  1. Ahmet Arslan, Felsefeye Giriş, Ankara 1998, s: 108-109.
  2. Takiyettin Mengüşoğlu, İnsan Felsefesi, İstanbul 1998, s13, 97-109.
Editör: TE Bilisim