Pandemi sürecinde, yaşanan ekonomik sıkıntılar, işsizlik, artan aile içi şiddet ve boşanma vakaları gibi sosyal hizmete ihtiyacı olan nüfus sayısı artarak devam etmekte.

SES Ankara Şube Eş Başkanı Kubilay Yalçınkaya yazdı: Bakım Evlerinde ve Huzurevlerinde Covid-19 vakaları yaygınlaşıyor: Ankara Örneği

Yalçınkaya’nın yazısını olduğu gibi yayınlıyoruz;

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Ofisi Başkanı Doktor Hans Kluge, kıtada yaşanan koronavirüs kaynaklı ölümlerin yarısının huzur evlerinde gerçekleştiğini açıklamıştır. Dünyada ki bu eğilimle birlikte Ülkemizde huzurevleri ve engelsiz yaşam merkezlerinde daha ciddi önlem alınması gerekirken, sosyal hizmet emekçikleri bu dönemde angarya ve sürgünlerle cezalandırılmaya çalışılmıştır.

İl Müdürlüğünde 20’den fazla sosyal hizmet emekçisi covid 19 pozitif tanısı almış, Engelsiz Yaşam ve Bakım Rehabilitasyon Merkezinde bugüne kadar 135 engelli (toplam bakım alan bireyin %17’si) 133 sosyal hizmet emekçisi (toplam personelin %12’si) covid 19 yakalanmış durumda, ilimizde bir Huzurevinde şu anda 78 kişi hastanede tedavi görürken 15 kişi huzurevinde hastalığı geçirmekte,

Neden Bakımevleri ve Huzurevlerinde Vaka Artışı Yaşanmakta;

-Gerçek vaka ve ölüm sayılarının saklanması,

– Bakanlığın bu merkezlerde düzenli test yapmaması, Merkezlerin test talebini karşılamaması,

– Kapalı çalışmaya geçen Merkezlerin pandeminin başından beri sadece 3 tur test yapılması (ikisi kapalı çalışmaya giriş ve biri kapalı çalışmadan çıkış), Daha sonra bu merkezlerde test uygulamasının sonlandırılması,

– İldeki gerçek vakaların burada çalışan bürokrasi ve emekçilerden saklanması nedeniyle pandemi konusunda ciddi önlemlerin alınmaması,

– İdareciler meslek gruplarından oluşmaması, daha çok imam yada din öğretmenleri görevlendirilmesi, siyasi ve bürokratik baskı,

– Pandemi sürecince tecrübeli süreci deneyimleyen idari yapıda son iki aylık süreçte değişiklik yapılması,

– Pandemi süresince süreklilik gösteren eğitimlerin yapılmaması,

– Pandemi süresince stresli ve zor şartlarda çalışan sosyal hizmet emekçilerinine psikolojik destek verilmemesi,

– 4/D statüsünde çalışan bakım emekçilerinin açlık sınırı düzeyinde ücret alması nedeniyle ek iş yapmak zorunda olması,

-Kapalı çalışma ve diğer çalışma düzenine geçen yerde çalışanların konaklama ihtiyacının karşılanmaması (Huzurevlerinde 5 sosyal hizmet emekçisi aynı odayı kullanmakta, engelli yaşam merkezlerinde ise, 12 engelli bireye bakmakla sorumlu 3 bakım emekçisi engelli bireylerin kaldığı 4 ayrı odanın ortak kullanım alanı olan salonda tek cekyat tarzı alanda kalmakta).

– Sosyal hizmet emekçilerinin, özellikle bakım emekçilerinin servis ulaşım imkanlarına destek sağlanmaması,

– Süreç içerisinde idari kararlarla bu merkezlerde çalışan emekçilerin sosyal hayattan izole yaşamaları gerektiği dayatması (14 gün kapalı ortamda çalışan emekçilerin bu 14 günlük süreç sonrası evlerine kapanmaları istenmekte).

– Sosyal hizmet emekçisi sayısındaki yetersizlik, Yaşlı Bakım merkezlerinde bakıma muhtaç olan 5-6 kişiye 1 bakım emekçisi düşmekte, Bakıma ihtiyacı olmayan kendi ihtiyaçlarını kısmi olarak gören 8 yaşlıya 1 bakım emekçisi düşmekte, yine engellilere yönelik merkezlerde 4 engelli bireye 1 bakım emekçisi düşmekte,

-Sosyal hizmet emekçilerinin süregelen çözülmeyen sorunları, Bugün ek ders karşılığı çalışan sosyal hizmet emekçileri açlık sınırı altında ücret alırken, 4/D statüsüne alınan bakım emekçisi asgari ücret düzeyinde ücret alırken, sosyal hizmet çalışanlarının geneli yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır. Sosyal hizmet emekçileri adeta sosyal hizmete muhtaç durumdadır. Sosyal hizmet emekçilerinin bu sorunları görülmezken hem siyasi hem de bürokratik baskı altında mesleklerini yürütmeye çalışmaları ise yaşadıkları hayal kırıklığını artırmaktadır.

-Sosyal hizmetlerin bütünlüklü görülmemesi, sağlık alanı ile bağının kopartılmış olması. Sosyal hizmet kurumları farklı Genel Müdürlüklerine bağlı olup bu genel müdürlüklerinde çalışma statüsünden ücret düzeyine, çalışma disiplini mevzuatta ve uygulamada farklılıkların oluşması,

Tüm bu sorunları görmezden gelen İktidar adete bu merkezlerde görülen vaka artışının faturasını emekçiye kesmiştir. Bilim kurulunun hafta içi aldığı kapalı çalışma kararı ve diğer kararlar ise bu merkezlerin gerçekliğine uygun olmadığı için uygulanamayacak düzeyde uygulanmaya çalışılsa dahi daha büyük kaosa neden olacaktır. Bilim Kurulunun bu kararına istineden Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 14 gün kapalı çalışma ve sosyal hizmet emekçilerinin sosyal hayatlarına ilişkin yeni yasaklar yayınlamıştır.

-Bilim kurulunu kararı merkezlerin fiziksel imkanlarından, Sağlık Bakanlığını düzenli test ihtiyacını karşılamaması gibi uygulamadaki gerçekliklere uymamaktadır.

-Bilim kurulunun kararı sürecin başından beri bu merkezlere uygulamaya koymaya çalıştığı idari kararlar olup, sorun karar almak değil kararı uygulayacak işlemleri başlatmaktır.

-Bilim kurulunun almış olduğu kararlar daha öncede alınmasına rağmen gerçeklikten uzak yaklaşımlar vaka sayısının artışına neden olmuştur.

-Bilim kurulu tavsiye kararını ilettiği Sağlık Bakanlığına bugüne kadar bu merzelere 3 tur olarak gerçekleştiği tarama testini neden sürdürmediğini ve kestiğini de sormalıdır.

-İlimizdeki bir merkezin bir turda ihtiyacı olan test ihtiyacı 950 olup, ay boyunca bu merkezin personele yönelik test ihtiyacı 1.900’dür. Bakıma muhtaç bireylerinde test yapılması uygulamsası yapıldığı taktirde bu merkezin aylık test ihtiyacı 3500-4000 civarındadır. Sadece ilimizde 10 huzurevi olduğu düşünüldüğünde Ankara ilinde sosyal hizmet merkezleri de katıldığında hesaba, sosyal hizmetlerde 35.000 – 50.000 aralığında test yapılması gerekmektedir. Ancak ilimizin test stoğu Meclis, Saray ve ayrıcalıklı hizmet almaya alışmış nüfusa vip filyasyon ekiplerine ayrılmaktadır.

-Bilim kurulunun almış olduğu kararda 14 günlük kapalı çalışma için çalışanların konaklama yerlerinin merkezlerde bulunmamaktadır. Huzurevlerinde 5 bakım personeli aynı odada, engelli bireylere hizmet veren 3 bakım emekçisi tek koltukta 14 gün boyunca hizmet vermesi hem emekçileri hemde bakıma ihtiyacı olan bireyi riske atacaktır.

-14 günlük kapalı ortamda ve sürekli çalışan emekçinin, 14 günlük vardiyasını bitirdikten sonra, sosyal hayat içerine karışmadan ihtiyaçlarını görmeden eve kapanmasını beklemek ise sorumluluğu halka cezayı emekçiye kesmektir.

Bilim kurulunun gerçeklikten uzak kararları ve uygulanmayan kararları hem bu merkezdeki emekçiyi hemde bakıma ihtiyacı olan bireyleri riske atmaktadır. Aldığı kararların uygulanması yada uygulanmaması durumunda oluşacak sorunlarda ise (İktidarın sorumluluğu bilim kuruluna atması), oluşacak durumdan kaynaklı kendilerinin halkın önüne atılacağı anlamını doğurmaktedır.

Pandemi sürecinde, yaşanan ekonomik sıkıntılar, işsizlik, artan aile içi şiddet ve boşanma vakaları gibi sosyal hizmete ihtiyacı olan nüfus sayısı artarak devam etmekte,

Ülkemizde okulların kapanması ile okullarda rehber ve sınıf öğretmenlerinin ortaya çıkarmada etkili olduğu aile içi taciz, şiddet, toplumsal taciz ve şiddet vakalarının tespitinde ortaya çıkarılmasında büyük sıkıntı yaşamaktadır.

Tüm bu sorunlar ve gerçeklikler ortada iken İktidarın bu süreci bilimden uzak, siyasal rant amacı güderek yürütmesi ve emek ve meslek örgütlerini sürece katmaması ise var olan sorunların ana nedenidir.

(*SES Ankara Şubesi Eşbaşkanı)

Editör: TE Bilisim