"Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın direnişi gibi, sizin karşınızda, yoksullarımızın, ezilenlerin yanında duracağımızı bir kere daha söylüyoruz. Sermayeden değil, emekçiden yanayız, emekçilerimizden yana bütçeyi savunuyoruz."
4 Kasım 2016 öncesi bizim seçildiğimiz bütün belediyelerimize, kürdistandaki tüm belediyelere AKP iktidarı tarafından kayyum atandı. Bu kayyumların atanmasından sonra gördük ki halkımızın kendisi bakımından yaptığı ekonomik, ticari tüm her şeye, tüm mal varlıklarına el konuldu. Oradaki gibi aynı şekilde şimdi de bu yasayı halkımızın malına mülküne çökme planı olarak hayata geçirmeye çalışıyorlar. Şu anda baktığımızda, AKP iktidarı, kendisi bakımından yeni yeni yasalar üretiyor ama ne için yasalarını üretiyor? Özellikle İstanbul’da, baktığımızda, Tozkoparan, Tokatköy gibi tüm her yerde Turgut Müteahhitlik Şirketinin daha fazla rant kazanması için… Kendisi bakımından bu şirketi daha fazla palazlandırmaya çalışıyor. Fetihtepe’de de Kuzu Toplu Konut Şirketine daha fazla rant kazandırmaya çalışıyor. AKP iktidarının yaptığı bütün şeyi; kendi şirketleriyle, kendi sermayesiyle kendisi bakımından tüm bu yaşam alanlarına el koyma olarak görmek gerekiyor. Zeytinburnu’nu kime veriyor? Suudi Arabistan’ın en büyük emlak şirketlerine veriyor, buralarda AVM’ler, büyük siteler kurduruyor. Ya kendi sermayesine veriyor ya da kendisi bakımından kendi sermayesini güçlendirecek olan Suudi Arabistan, Katar gibi büyük Arap ülkelerine Türkiye'deki toprakları satıyor. Halkımıza neyi dayatıyor? Mülkünü gasbediyor ve özellikle yeni yasayla birlikte -Tozkoparan’da gördük, Tokatköy’de gördük, her yerde halkımızın kapısına- diyor ki: “Bir gece ansızın gelebilirim, kendi polisimle gelebilirim; çıkmadığınız takdirde zorla sizi bu malınızdan, mülkünüzden dışarı atacağım. Elektriğinizi, suyunuzu, doğal gazınızı keseceğim.” Herhangi bir mahkeme kararı ya da herhangi bir şekilde elinizdeki tapuların hiçbir değeri ve hiçbir hükmü yoktur. O nedenle de yoksullara diyor ki: “Mülkiyet hakkınız yoktur, sizin tapu hakkınız yoktur, tek bir şey vardır, sizi şehrin kent merkezlerinden kovacağım.”
İsrail nasıl ki Filistin’de, Gazze’de Filistin halkını gidip zorla işgal ediyorsa AKP iktidarı da kendi yoksul halkını gidip aynı şekilde kapılarına zorla dayanarak, polis gücüyle, gaz bombasıyla suyunu, elektriğini ya da doğal gazını keserek aynı şekilde halkını göç ettirmeye ve zorla malına, mülkine el koymaya çalışıyor. Bu bir çökme yasasıdır, bu sadece kendi elindeki yetkileri kullanarak yerel seçimlere hazırlanma yasasıdır. O yüzden halkımıza dayatılan bu mülküne çökme yasasına itiraz ediyoruz, kendi sermayesini güçlendirme yasasına itiraz ediyoruz.
Bizler bakımından da sermayenin çıkarlarını koruyan değil, ekolojiyi koruyan, yoksul halkımızı baraka bile kiralamayacak kadar az kira veren, 2.500 lira kiraya mahkûm eden AKP iktidarına buradan bir kere daha sesleniyoruz: 7 Kasımda, Ekim Devrimi’nin yıl dönümü gününde Sovyetler Birliğindeki gibi yoksul halkın parasız ev hakkını savunuyor, sağlıklı, ekolojist kadın kentleri kurulması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden de AKP'nin bu yasasına “hayır” diyor, yoksullardan yana olduğumuzu söylüyor, bu çökme planına itiraz ediyoruz. Belediyelerimize çöktünüz o zamanki direnişimiz gibi, 4 Kasımdaki direnişimiz gibi, Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın direnişi gibi, sizin karşınızda, yoksullarımızın, ezilenlerin yanında duracağımızı bir kere daha söylüyoruz. Sermayeden değil, emekçiden yanayız, emekçilerimizden yana bütçeyi savunuyoruz.