Eğitim Sen, Adana Alevi Platformu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından 21 Şubat Dünya Anadili Günü dolayısıyla düzenlenen panelde, anadil hakkı, çok dillilik ve Kürtçenin tarihsel mücadelesi ele alındı. Adana’da gerçekleştirilen etkinliğe çok sayıda akademisyen, aktivist ve sivil toplum temsilcisi katıldı.
Kürt Dil Aktivisti Sami Tan, panelde yaptığı konuşmada Kürtçenin tarihsel mücadelesine, eğitimde anadil kullanımının önemine ve dil politikalarına dikkat çekti. Kürtçenin Ortadoğu'daki en köklü dillerden biri olduğunu vurgulayan Tan, anadil mücadelesinin aynı zamanda bir kimlik ve varoluş mücadelesi olduğunu belirtti.
“Kürtçeye Yönelik Mücadele Yüzyıllardır Sürüyor”
Tan, Kürtçenin tarihsel gelişimine değinerek Kürt dil mücadelesinin kökenlerini Ahmedê Xanî'ye kadar götürdü. 1651-1707 yılları arasında yaşayan Ahmedê Xanî’nin, Kürtçeyi yazılı bir edebiyat dili haline getirme çabasına dikkat çekerek, Mem û Zîn adlı eserinin yalnızca bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda Kürt dili ve kimliği adına bilinçli bir mücadele aracı olduğunu belirtti.
Tan, Xanî’nin Kürtçeyi bilinçli olarak tercih etmesini şu sözlerle aktardı:
“Ahmedê Xanî, Farsçanın şiir dili olarak görüldüğü bir dönemde Kürtçeyi kullanarak bir dil bilinci oluşturmuştur. ‘Farsça şeker gibidir ama benim için Kürtçe daha tatlıdır’ sözleri, Kürtçenin kimlik mücadelesindeki yerini anlamak açısından çok kıymetlidir.”
Bu mücadelenin yalnızca edebi alanda değil, eğitim ve basın alanlarında da sürdüğünü belirten Tan, Osmanlı döneminde Kürtçenin eğitim dili olarak varlık gösterdiğini ancak Cumhuriyet’in ilanından sonra bu durumun köklü bir değişime uğradığını ifade etti.
Cumhuriyet Sonrası Yasaklar ve Sessizlik Dönemi
Sami Tan, Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte Kürtçeye yönelik baskıların arttığını belirterek, özellikle 1925 Şeyh Said İsyanı sonrası Kürtçenin kamusal alandan tamamen çıkarıldığını söyledi.
“Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kürtçeye yönelik baskılar arttı. 1920’lerde İstanbul ve Diyarbakır’da çıkan Kürtçe yayınlar yasaklandı, Kürt aydınları sürgüne gönderildi. 1930’larda Dersim Katliamı’yla birlikte Kürt dili üzerindeki baskı daha da ağırlaştı. 1960’lara kadar süren bu sessizlik dönemi, Kürtçeyi toplum içinde büyük ölçüde görünmez hale getirdi.”
Tan, özellikle 1980 darbesi sonrasında Kürtçenin yasaklanmasının derin etkiler yarattığını belirterek, “1980 darbesiyle birlikte sadece Kürtçe konuşmak değil, Kürtçe şarkılar söylemek, hatta çocuklara Kürtçe isim koymak bile yasaklandı” dedi.
Yurt Dışında Kürtçe Çalışmaları ve Akademik Gelişmeler
Tan, Türkiye'de Kürtçeye yönelik baskılar sürerken, Sovyetler Birliği, Lübnan, Fransa ve İsveç gibi ülkelerde Kürtçeye dair akademik çalışmaların yoğunlaştığını belirtti.
Özellikle Sovyetler Birliği'nde Kürtçe üzerine yürütülen araştırmaların çok önemli olduğunu ifade eden Tan, Ermenistan’daki Riya Teze gazetesi ve Sovyet akademisyenlerinin Kürt dili ve edebiyatına yaptığı katkıları vurguladı.
“Sovyetler Birliği’nde Kürtçeye ciddi bir akademik yatırım yapıldı. Riya Teze gazetesi, uzun yıllar boyunca Kürtçe yayın yapan en önemli gazetelerden biri oldu. Aynı zamanda Sovyet akademisyenleri, Kürtçe üzerine yapılan araştırmalarla dilin korunmasına ve gelişmesine büyük katkılar sundu.”
Tan, ayrıca Beyrut ve Paris’teki Kürt çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Mir Celadet Bedirhan’ın çıkardığı Hawar dergisi, Latin alfabesiyle Kürtçenin ilk kez sistematik olarak yazıya geçirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
“Bugün kullanılan Latin harfli Kürt alfabesi, Hawar dergisinde geliştirildi. Bu dergi, Kürtçenin standartlaşması açısından kritik bir rol oynadı.”
1990’lardan Günümüze: Kürtçe Üzerindeki Baskılar ve Mücadele
Tan, 1990’lı yıllarda Kürtçeye yönelik yasakların kısmen gevşemesiyle birlikte bir canlanma yaşandığını söyledi. Bu dönemde Kürtçe yayın yapan dergiler, gazeteler ve yayınevlerinin artması dikkat çekti. Ancak, 2000’li yıllarda bir süreliğine gelişme gösteren Kürt dili üzerindeki çalışmaların, 2015 sonrası yeniden ciddi baskılarla karşı karşıya kaldığını vurguladı.
“2015 sonrası yaşanan politik süreçle birlikte birçok Kürt kurumu kapatıldı, Kürtçe eğitim veren dernekler hedef alındı. Ancak tüm bu baskılara rağmen Kürtçeye yönelik mücadele devam ediyor.”
“Anadil Temelli Çok Dilli Eğitim Şart”
Konuşmasının sonunda, anadil hakkının yalnızca Kürtler için değil, tüm halklar için temel bir hak olduğunu belirten Tan, anadil temelli çok dilli eğitimin gerekliliğine vurgu yaptı.
“Egemenler farklı dilleri ve kimlikleri her zaman ayrıştırıcı bir unsur olarak gördü. Oysa biz biliyoruz ki çok dillilik ve çok kültürlülük, toplumsal barışın en güçlü zeminidir. Çocuklar, anadillerinde eğitim alarak büyümelidir. Anadil temelli çok dilli eğitim modeli, en bilimsel ve pedagojik olan yöntemdir.”
Tan, farklı diller arasında bir hiyerarşi kurulmaması gerektiğini belirterek, toplumun dil politikalarına bakış açısını değiştirmesi gerektiğini söyledi.
“Bugün herkes İngilizce öğrenmeye çalışıyor, oysa önce birbirimizin dillerini öğrenerek ortak yaşamı inşa etmeliyiz. Dillerin kardeşliği ve eşitliği temelinde yeni bir yaklaşım geliştirmeliyiz.”
Panel Büyük İlgi Gördü
Dünya Anadili Günü kapsamında gerçekleştirilen panele katılımcılar yoğun ilgi gösterdi. Etkinlikte farklı kesimlerden konuşmacılar da söz alarak anadil hakkı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi.