MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz Ekim ayında yaptığı çağrıyla başlayan sürecin sadece iç dinamiklere bağlanmaması gerektiğine vurgu yapan Kılçer, süreçte dış dinamiklerin daha belirleyici rol oynadığına dikkat çekti.
“KÜRT AÇILIMINDA’ DIŞ DİNAMİKLER BELİRLEYİCİ ROL OYNUYOR”
Suriye’de 8 Aralık’ta Beşar Esad’ın ve Baas yönetimin devrilmesiyle başlayan yeni dönemin Türkiye’de iç siyasete yön verdiğini kaydeden Kurtuluş Kılçer, “Kürt sorununda Devlet Bahçeli ve AKP tarafından getirilen ve yeni çözüm süreci olarak isimlendirdiğimiz sürecin bir tarafı, Orta Doğu’da ortaya çıkan yeni dinamiklere Türkiye’nin uyum sağlaması ya da ortaklaştığı bir projeye dönük bir açılım olarak algılanmalıdır. Bu yüzden de Suriye başta olmak üzere Orta Doğu’daki gelişmeleri göz önünde bulundurmadan bu açılım ya da çözüm sürecini anlamamız mümkün değildir. İç dinamikler mutlaka etkilidir ama asıl belirleyici olan dış etmenlerdir” dedi.
“İKTİDAR SURİYE’DE YAŞANANLARI ÇOK ÖNCEDEN BİLİYORDU”
AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın Suriye’de son bir ayı aşkın süredir yaşananları önceden bildiğine dikkat çeken Kurtuluş Kılçer şöyle devam etti: “İldip’te HTŞ ve diğer cihatçı grupların kontrolü kimdeydi? Bildiğiniz üzere Türkiye, Rusya ve İran arasında çok uzun süreye dayanan bir Astana Anlaşması vardı. Cihatçı gruplar İdlip’e çekilmiş, Türkiye de bu bölgede bir güvenlik koridoru oluşturmuş durumdaydı. Gelinen aşamada cihatçıların İdlip’te bir devletçik kurdukları anlaşılıyor. Biz bunları ne kadar biliyorduk ya da bilmiyorduk bu ayrı bir konu ama bugün Suriye’de yönetimin başına geçen HTŞ’nin lideri konumundaki Colani, İdlip’te bir ‘kent devleti’ kurmuş. Amerikan gazetelerinde ve yurt dışındaki medya kuruluşlarının haberlerinden izlediğimiz kadarıyla HTŞ ile ABD’nin, HTŞ ile İngiliz istihbaratının çok yakın ilişkilerinin olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. HTŞ’nin uzun zamandır İdlip’te sadece silahlı bir güç olarak hazırlık yapmadığını aynı zamanda Suriye’de yönetimi kontrol edecek siyasi bir güç olarak da hazırlandığını anlıyoruz. Birleşmiş Milletler, ABD ve İngiltere nezdinde HTŞ’nin terör örgütü olması, Amerikan ve İngiliz istihbaratının bu örgüte yardım etmediği anlamına gelmiyor. El altından çok ciddi mali kaynak aktarmışlar. Bu süreç şu anda da devam ediyor. HTŞ iktidar olur olmaz Suudi Arabistan, Katar, ABD ve İngiltere para musluklarını açtı. Suriye’de devlet memurlarının maaşlarının Suudi Arabistan ya da Katar tarafından ödeneceğine dair haberleri okuyabiliyoruz. Dolayısıyla bunlar biliniyordu.”
“HTŞ’NİN İPLERİ ERDOĞAN’DA DEĞİL ABD VE MÜTTEFİKLERİNİN ELİNDE”
AKP iktidarının Şam’ı ve HTŞ’yi Erdoğan’ın yönettiğine dair bir algı yarattığını fakat bunun gerçek olmadığını belirten Kurtuluş Kılçer, “Ülkeler nezdinde söylemek gerekirse HTŞ’nin kartı daha fazla İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin ve Almanya – Fransa bağlamında Avrupa Birliği’nin elindedir. AKP – MHP iktidarı Suriye’de Baas yönetiminin düşmesinde ve HTŞ – Colani liderliğindeki cihatçı çetelerin iktidarı ele geçirmesinde kendisine bir pay çıkartıyor. Bunun iki temel sebebi var. Birincisi iç siyasette azalan etkinliğini artırmak. İkinci sebep ise ABD emperyalizmi eliyle Orta Doğu’da açılan yeni dönemde, AKP-MHP ittifakı başlattıkları Kürt açılımını kendi kamuoyuna anlatabilmek için Suriye’deki iktidar değişimini kendilerine mal etmek istiyorlar. Seçmenlerine ‘bakın biz Suriye’de o kadar güçlüyüz ki Türkiye’de açılım sürecine gidebiliyoruz’ mesajı vermek gibi bir yaklaşım içindeler. Ancak Suriye’deki mesele bir domino etkisi yaratabilir; Irak’ı, İran’ı, Lübnan’ı ve Türkiye’yi olumsuz etkilyebilir. Cumhur İttifakı bunu görebilecek bir dış politika vizyonundan ve tarih bilgisinden ne yazık ki yoksun durumdadır. Bu sebeple günü kurtaran bir siyaset izlediklerini düşünüyorum” diye konuştu.
“TÜRK - KÜRT KARDEŞLİĞİNİN VE BARIŞIN GERÇEK SAVUNUCULARI SOLCULAR VE KOMÜNİSTLERDİR”
Başlatılan ‘çözüm sürecine’ muhalefet eden kesimlerin barışa karşı olmakla suçlandığını anımsatan Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komite (MK) Üyesi Kurtuluş Kılçer, Türkiye’de sosyalistlerin, komünistlerin ve ilericilerin yıllardır Türk – Kürt kardeşliğini savunduğunu kaydederek, “Biz yıllardır şiddete, hukuksuzluğa hayır diyoruz. Kürt sorununda her türlü faşist uygulamanın karşısında yer aldık. Bu ülkenin sosyalistleri ve solcuları Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini vurgularken, bu iki halkın yan yana gelmesini ve ülkenin bölünmemesini savundu. Türkler ve Kürtler arasında düşmanlıkların ortadan kalkması, gerçek bir kardeşliğin tesis edilmesi, terörün biterek silahların susması, devlet şiddetinin ve baskısının ortadan kalkmasını biz komünistler savunmaya devam ediyoruz. Ancak AKP – MHP iktidarının gündeme getirdiği çözüm ile bu ifade ettiğim yan yana duramaz. Doğru çözüm var yanlış çözüm var, emekçi çözümü var, burjuva çözümü var. ABD’nin çözümü var bir de ülkemizin çıkarlarına uygun çözüm var. Mesele budur, bugün yanlış bir çözümü gündeme getiriyorlar. Bizim doğru ve yanlış çözümü ortaya koymamız gerekiyor. Bizler eleştirel bir yaklaşım içinde bulunuyoruz. Bu eleştirel yaklaşımın temelinde ise; Devlet Bahçeli’nin açıkladığı ‘açılımın’ bir dizi handikabı, sıkıntılı noktası, çelişkisi ve yanlış tarafları bulunuyor. Dolayısıyla bu konuda biz sosyalistlere ve komünistlere kimsenin en ufak bir suçlama veya eleştiri getirmesi doğru değildir” ifadelerini kullandı.
Kürt sorununa demokratikleşememe ve sınıf sorunu temelli yaklaşılması gerektiğinin altını çizen Kurtuluş Kılçer, “Memleketimizde Kürt sorunun çözülmesi, eşit yurttaşlığın sağlanması, Kürtler üzerinde her türlü baskının ortadan kaldırılması ancak ve ancak demokratikleşme süreciyle birlikte ele alınabilir. Ancak ‘tek adam’ rejiminin kurulduğu Türkiye’de tarikatların egemenliğini artırdıklarını görüyoruz. Ülkede yıllardır faşizmi temsil eden MHP’nin liderinden ya da tek adam rejimini tesis eden AKP’nin liderinden demokrasi beklenmesi gibi bir çelişki durumu söz konusu. Biz Türkiye’nin bugün demokratikleşen bir yola girdiğini düşünmüyoruz, tersine istibdat rejiminin kendisini yerleştirmeye alıştığı bir kesitten geçiyoruz. Dolayısıyla Kürt meselesi üzerinden çıkacak bir açılım demokratikleşmeye değil, istibdat rejiminin, tek adam rejiminin yerleşmesi için kullanılacaktır. Bunun bir ayağı anayasanın değiştirilmesine uzanmaktadır. Sözün özü gericiden ve faşistten demokrasi çıkmaz, Kürtlere özgürlük çıkmaz” diye konuştu.
Programı izlemek için:
https://www.youtube.com/watch?