"Bizler doğanın sahibi değil, sadece bir parçasıyız. Bütün canlıların yaşam hakkı olduğu bilinciyle, doğadan, yaşamdan yana olan herkesi ekolojik sorunlara duyarlı olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz."
Adana Ekoloji Platformu Bileşenleri Abidin Dino Parkında; "Ekolojik Yıkıma Neden Olan Tüm Madencilik Projeleri Ve Uygulamaları Durdurulmalıdır" dediler.
Basın açıklaması öncesi platform sözcülerinden Yaşar Gökoğlu yaşanan süreci özetledikten sonra ortak metni Hüseyin Hazım Özdemir okudu.
Özdemir; "Kapitalizmin krizleri bitmek bilmiyor. Doğal varlıklar görülmemiş bir hızla sömürülüyor, iklim krizi derinleşiyor, fosil yakıtların çıkarılması ve kullanılması azalacağına aksine artıyor, yutak alanlar olan ormanlık alanlar ve yaban hayatı yok ediliyor, verimli topraklar, yeraltı ve yerüstü suları, denizler ve okyanuslar kirletiliyor, etkisi çok büyük coğrafyalara yayılan, geri döndürülemez tahribatlara yol açan ekokırımlar yaşanıyor" dedi.
Adana Ekoloji Platformu adına Hüseyin Hazım Özdemir konuşmasına şu şekilde devam etti;
Bilim insanları yıllardır fosil yakıt bağımlılığının korkunç sonuçları konusunda bizi uyardılar ve bunun felaket etkilerini yıllardır yaşıyoruz. En ayrıcalıklı %1, ultra yaşamlarına devam ederken, en savunmasız olanlar, kendi yaratmadıkları bir krizin ön saflarında kalmaya devam ediyor. Fosil yakıt endüstrisi açgözlülük ve sömürüyle çalışıyor, kendi ceplerini doldurmak için başkalarının hayatını feda ediyor. Kömür, petrol ve gaza olan bağımlılığımız, gezegenimize ve halklara büyük zarar veriyor. Fosil yakıt endüstrisi, katlanarak daha fazlasını nakite çevirirken, sübvansiyonlar, yatırımlar ve ödemeler için milyarlarca dolar talep ediyor. Fosil yakıt endüstrisine karşı savaşmalıyız. Yeni boru hatlarının genişlemesine ve pek çok cana mal olan maden çıkarma uygulamalarının yaygınlaşmasına direnmeliyiz. Fosil yakıtlar çağını bitirmek için mücadele etmeliyiz. Onlar; kömür, petrol, gaz şirketlerinin sahipleri ve etraflarında bulunanlar sadece yüzde bir, bizler yüzde doksan dokuzuz. Onlar kar etmek istiyor, bizler yaşamak istiyoruz.
İklim krizi kapımızda değil, ön kapımızı çalmıyor, zaten evimizin içinde. 2030 yılı için belirlenen hedefler şimdiden aşıldı. Ancak daha yapılacak çok şey var, çünkü onarılabilecek her ekosistem, savunulabilecek her yaşam ve bu nedenle kolektif olarak özgürleşme yolunda atılabilecek her adım önemlidir. Örgütlenmeli, sınırların, ayrımların ötesinde hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz.
İKLİM FELAKETLERİNİN SIKLIĞI VE ŞİDDETİ GİDEREK ARTIYOR
Olağanüstü iklim olaylarının damgasını vurduğu 2022 yılı gezegen genelinde farkındalığın artmasına yardımcı oldu. Şimdi, yani 2023 yılında dünyanın her yerinde aşırı sıcaklıklar yaşandı. İklim bilimcilere göre Temmuz 2023, kaydedilen en sıcak ay oldu. Libya’da aşırı yağış ve sellerden binlerce insan hayatını kaybetti. Orman yangınlarının önü alınamıyor. 2022 yazında sıcaklar nedeniyle Avrupa'da yaklaşık 62.000 kişi ölmüştü. Bu yıl kaç kişinin öldüğü şimdilik açıklanmadı. İklim mülteciliği çoktan başladığı halde, daha yasalarda tanımı bile yok.
TÜRKİYE’DE DE SİYASİ İKTİDAR DOĞA TALANI PEŞİNDE KOŞUYOR
AKP-MHP iktidarının ekonomik krizden çıkış yolu olarak bulduğu yöntemlerden biri de doğanın yağmalanması ve ekolojik yıkım projeleridir. İktidar, doğayı ve yaşam alanlarını talan edip, ülkenin dört bir yanını altın ve diğer madenler, termik ve nükleer santraller, HES’ler açarak sermaye şirketlerine teslim etmektedir. Bugün Bergama’dan Cerattepe’ye, Akbelen’den Fatsa’ya, İliç’ten Kışladağ’a, Kazdağları’ndan İkizdere’ye, Uzungöl’den Salda’ya, Kanal İstanbul’dan Hasankeyf’e, Munzur’dan Çeşme yarımadasına kadar ülkenin her yerinde doğal ve kültürel varlıklarımızı tahrip eden, yağmalayan projeler, uygulamalar son hızla devam ediyor.
ADANA’DA “EKONOMİK KALKINMA - GELİŞME” ADINA EKOLOJİK YIKIM PROJELERİ SIRALANIYOR
Şehrimizde 3 adet kömür santrali zehir saçmaya devam ediyor. Bunlardan en eskisi olan İSKEN Yumurtalık Sugözü Köyü’nde 23 yıldır faaliyette ve EMBA HUNUTLU ise aynı yerde, sadece 1 km. uzaklıkta ve 1 yıl önce deneme üretimine başladı. Her iki kömür santrali toplam olarak 1 saatte 1.000 ton kömür yakıyor, atmosfere tonlarca CO2 ve diğer zehirli gazları salıyor ve milyonlarca ton deniz suyunu soğutma suyu olarak kullanarak deniz ekosistemini bozuyor. Tufanbeyli İlçesi’ndeki kömür santrali ise senelerdir faaliyette ve 1 saatte 1.000 ton kömür yakıyor.
Adana, Avrupa’nın plastik çöplüğü olmaya devam ediyor. İktidarın verdiği izinler sonucunda her yıl 500.000 ton atık plastik ülkemize giriyor ve bunun yarısına yakını Mersin limanı üzerinden şehrimize getiriliyor. Denetimsiz tesislerde, ilkel ve sağlığa aykırı çalışma şartlarında bu atıkların çok az bir bölümü tekrar kullanılmak üzere dönüştürülüyor. Kalan büyük kısmı ise, ya yakılarak atmosfer kirliliğine, ya da su kanallarına, boş arazilere, tarım alanları yakınlarına atılarak toprak kirliliğine sebep olunuyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de Ceyhan kıyılarına çok tehlikeli bir plastik hammaddesi üretim işletmesi yapılıyor. Ceyhan ve Yumurtalık İlçe sınırları içinde “Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” planlanıyor. Çukurova’nın verimli tarım alanlarında yeni bir Gebze Dilovası felaketi hazırlanıyor.
Mersin Akkuyu’da yapımı devam eden nükleer santral inşaatı ise, sadece şehrimize, bölgemize, ülkemize değil, tüm Akdeniz havzasına karşı yaşamsal bir tehdit oluşturmaktadır. Yaşanan bunca nükleer felaketten, çözüm bulunamayan onca nükleer sorundan sonra bu santralin yapımında ısrar etmek; siyasi iktidarın sorumsuzluğunu, doğa düşmanlığını ortaya koymaktadır.
YAŞAMI SAVUNMALIYIZ!
Şu anda Birleşik Arap Emirliklerinde Birleşmiş Milletler İklim Konferansı Taraflar Toplantılarının 28. için toplantı halinde bulunanlara, o toplantıda ülkemizi temsil edenlere buradan, Adana’dan sesleniyoruz:
Yıllardır beklenen en temel, en önceliği olan kararları bile alamıyorsunuz. Kömür kullanımını sonlandıracak, petrol ve gaz kullanımını zaman içinde azaltacak adımları atamıyorsunuz. Çıkarınızdan, karınızdan, kurulu ve sonsuza kadar süreceğini sandığınız sisteminizden en küçük bir taviz vermiyor, iklim krizinden en az sorumlu olan masum insanların iklim felaketlerinde ölmelerini, acı çekmelerini sadece seyrediyorsunuz. Paris iklim anlaşmasında verilen sözleri bile tutmadınız, o zamandan bu yana atmosfere
salınan CO2 miktarı giderek arttı, dünya giderek ısınmaya devam etti. Küresel ısınmayı sanayi öncesine göre 1,5 - 2 derecede tutabilme hedefi artık mümkün görünmüyor. Bilim insanları, 2030 yılına gelindiğinde ısınmanın en az 2,7 derece artacağını söylüyorlar.
Ekolojik krizi derinleştiren, doğayı, doğal varlıkları sermaye birikim aracı olarak gören kapitalizme ve uygulayıcılarına karşı, gezegenin tüm canlıların evi olduğunu düşünen bizler yaşamı savunmak için kendi mücadelemize güveniyoruz. Ekolojik yıkımı durdurmak için şehrimizde, ülkemizde ve tüm dünyada birlikte mücadele etmeliyiz.
KÖMÜR SANTRALLERİ KAPATILMALIDIR.
EKOLOJİK YIKIMA NEDEN OLAN TÜM MADENCİLİK PROJELERİ VE UYGULAMALARI DURDURULMALIDIR.
ULUSLARARASI BİR SUÇ OLAN ÇÖP İTHALATI YASAKLANMALIDIR.
AKKUYU NÜKLEER SANTRAL İNŞAATI DURDURULMALIDIR.
EKOKIRIM YASASI KABUL EDİLMELİDİR.
Bizler doğanın sahibi değil, sadece bir parçasıyız. Bütün canlıların yaşam hakkı olduğu bilinciyle, doğadan, yaşamdan yana olan herkesi ekolojik sorunlara duyarlı olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla. 09 Aralık 2023
ADANA EKOLOJİ PLATFORMU