Toplum olarak son derece karanlık günlerden geçiyoruz. Yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplayarak demokrasinin sigortası olan siyasi denge mekanizmasını yok eden siyasi iktidar deyim yerindeyse parti devletine dönüştü.
Son seçim yenilgisi sonrası iktidarı devretme korkusuyla muhalif tüm kişi ve kurumları yok etme telaşı içerisinde. Bu amaçla,
Anayasal hak olan;
Sendikal faaliyetler engelleniyor, izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı yok sayılıyor, düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırlandırılıyor, özgür basın baskı altına alınıyor, insan onuruyla bağdaşmayan uygulamalar yapılıyor, istisna olması gereken tutuklama tedbiri kural haline getiriliyor, adil yargılanma hakkı göz ardı ediliyor, seçme ve seçilme hakkına saygı gösterilmiyor.
Geçmişte FETÖ’nün yarattığı atmosferde baskı ve yıldırma uygulamalarına karşı taviz vermeden, mücadelemizi vermiştik. Siyasi iktidarın yasaları yok sayan güncel uygulamalarına karşı da meşru zeminde gözümüzü kırpmadan mücadelemizi veriyoruz, vereceğiz. Baskı ve sindirme girişimlerine boyun eğmeyeceğiz. Demokrasiyi araç olarak görüp iktidarı bırakmamak için her türlü hukuksuzluğu hayata geçirenlere meydanı boş bırakmayacak, bütün mücadele seçeneklerini masaya süreceğiz. Üreten biz isek, artı değeri biz yaratıyorsak bir avuç rantiyecinin de oyuncağı olmayacağız.
Bugüne kadar hep üretimden gelen gücümüzü kullanarak mücadele ettik, etmeye devam edeceğiz. Ancak demokrasinin askıya alınma girişimlerinin yaşandığı mevcut şartlar da yeni ve etkili mücadele araçlarının sahaya sürülmesini zorunlu kılmaktadır. Bunlardan bir tanesi tüketimden gelen gücümüzün kullanılmasıdır. Tarihi pratikleri incelendiğinde boykotun çok güçlü bir ifade özgürlüğü aracı olduğu görülmektedir. İfade özgürlüğü, bireylerin düşüncelerini açıklama ve yayma hakkını kapsayan temel bir insan hakkıdır. Boykot, bu hakkın kullanım araçlarından birisidir. Tüketim tercihlerimiz üzerinden tepkimizi güçlü şekilde ortaya koyarak, tüketim alışkanlıklarımızı değerlerimize kalkan yapacağız. Demokrasiyi, milli iradeyi, adaleti ve hukuku yok sayan siyasi iktidara güç verdiğini düşündüğümüz ürün ve hizmetleri satın almayacağız ve yandaş medya kuruluşlarını izlemeyeceğiz.
Yeni dönemde tüketim tercihlerimiz, ahlaki sorumluluğumuzun ve duruşumuzun bir yansıması olacak. Tüm dünyada barışçıl bir protesto yöntemi olarak kabul gören bu sessiz protesto ile bizim sırtımızdan nemalanıp geleceğimizi karartmaya çalışanlara çok güçlü bir karşılık vereceğiz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, bağlı sendikalarımızın bütün üyelerini tüketimden gelen güçlerini kullanmaya çağırıyoruz. Demokrasi ve hukuk devletine yönelik keyfi uygulamalara açık - kapalı destek olan tüm şirketlerin mallarını almıyor, yayın organlarını izlemiyoruz.,
BİRLEŞİK KAMU-İŞ KONFEDERASYONU
MERKEZ YÖNETİM KURULU