Celal Fırat: Bizden ve inancımızdan uzak durun, cemevlerimiz biz Alevilerin ibadethanesidir!
Sevgili dostlar merhabalar. Hepinize iyi günler diliyorum. Bozatlı Hızır hepimizin yoldaşı olsun. Hepimizin bildiği gibi bir gece kararnamesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığı'nın kurulması birçok tartışmanın ve tepkinin odağı oldu. Alevi örgütleri, Alevi toplumu bu başkanla karşı tavır göstermiş ancak bu itirazlara ve redde rağmen Alevi Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığı kuruluşundan itibaren Alevilik inancını asimile etme çabalarını sürdürmeye devam etmektedir. Devlet eliyle kurularak Alevilere dağıtılan Alevi Bektaş Kültür Cemevi Başkanlığı Hacı Bektaş ilçesinde her yıl anma etkinlikleri gerçekleştiren Alevi örgütlerine ve Hacı Bektaş Belediyesi'ni hiçe sayarak alt tarafı dış programlar yaptı. Bu programların içerisinde de hepimizin bildiği gibi asimilasyoncu anma etkinliğini düzenleyen başkanlık ilk icraatı olarak da Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin kutsallığını hiçe sayarak Alevi halkına hakaret etti. İnanç önderlerinin tasvirlerinde yer alan Aslanla Ceylan sembolünü silerek kendi zihniyetini, ideolojisini ortaya koydu sevgili dostlar.
Oysa ki biz yüzyıllardır sevgi ve hoş görünün sembolü olarak gördüğümüz Alevi Bektaşi inancında derin etkiler bırakan, UNESCO tarafından da tescil edilen Hacı Bektaşi Veli'nin sevgi hoşgörü tasvirini bozan başkanlık, devletin siyasi ve gerici düşüncesini bir kez daha ortaya koymuştur. Aynı şekilde geçtiğimiz yılda Cumhurbaşkanı özellikle Hüseyin Gazi Cemevini ziyaret ederek Cemevinde asıl olan Aleviliği anlatan resimleri indirerek Alevi toplumuna adeta gözdağı vermeye gayret göstermiştir. Kısacası Türkiye'de Alevilerin değerlerini yok sayan halkları birbirine düşmanlaştıran devlet erki bu son icraatları düşünce öğrettiği inançsal anlamda da Alevilerin piri sayılan Hacı Bektaş Veli'nin resminden ceylan ile aslan sembolününün siyasi çoğunluğun dışlayıcı tutumuna göre kurban etme girişimine bulunmuştur. Alevi kurumları, örgütleri başkanlığının bu tutumunun nefretleri olduğunu vurgulamış, protesto ederek başkanlığın bu tasvirini kabul etmemişlerdir.
Hatta Anayasa Mahkemesi'ne dahil bu daire başkanlığının kaldırılmasını götürmüşlerdir. Sonuç olarak cumhuriyetin birinci yüzyılında Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerine kulak tıkayan devlet Kültür Turizm Bakanlığına bağlı bu kurdukları daire başkanlığını asimilasyon politikaları yürütmeye yönelik çalışmalar yürüttüğünü acı bir çerçeve görüyoruz. Yanı sıra son zamanlarda köy köy özellikle bu daire başkanlığın içimizdeki Hızır Paşaları gönderterek Alevi dedelerine, köy muhtarlarına, oradaki Ocakzade yol evlatları, Alevi köy muhtarlarına, Cemevi yöneticilerine ve gibi kendilerini yandaş gördükleri şahısları Kültür Bakanlığı'nın daire başkanlığına bağlı ücret karşılığında devşirilmek ve Aleviler asmile etmek için yok edebilmek anlamıyla ilgili maaşa bağlama yolunu kurduğunu üzülerek görüyoruz. Oysa ki bizim itikat inancımızda biz kesinlikle devletin kabul görmediği itikadını, inancını hatta bunlara dede olarak da hizmet verilmiyor ve de ücret ödenmiyor. Uzman görevli olarak veriliyor. Bu bile devletin Alevilere bakışın bir net çerçevesi olarak görmek gerekiyor. Devletin bu kadar ötekileştirdiği, halkları birbirine düşman ettiği, cemevlerinin ibadethane olarak kabul görmediği, zorunlu din derslerin topluma dayattığı böyle bir mantıkla böyle bir zihniyete gidip de böyle bir zamanda eğer devlete üç beş kuruş menfaat çıkar ilişkisi üzerinde topluma ihanet eden bu unsurları görmemezlikten gelmememiz lazım. Biz oysa ki bu dedelerimiz hep şundan bahsederler. Hazreti Hüseyin'in mücadelesinden bahsederler. İnanın ki sevgili dostlar Hazreti Hüseyin şu an bu maaşı alan bu kişileri görseydi o Zülfikar’ı bunların başına çalardı. Net bir çerçeve söyleyebilirim. Hazreti Hüseyin ne söylüyor? Çocuklarını başlarını kesmene rağmen günün yezidine biat etmiyor.
Ne söylüyor? Aç kal alçalma. Onursuz bir şekilde yüz gün yaşayacağıma, izzetli bir şekilde bir gün yaşarım der. Biz cemlerimizde, Hazreti Hüseyin'i ağlıyoruz, Ehlibeyte ağlıyoruz. Şu an Hüseyin şu toplumun halini görse şunu söylerdi. Ey Aleviler bana niye ağlıyorsunuz? Kendi halinize ağlayın. Ben ağlayacak bir şey yapmadım, mücadele ettim ve bu mücadelenin arkasında hayatımı kaybettim. Onun için sevgili dostlar bu daire başkanlığından ücret çerçevesinde de geçmişte köylerimizde camiler yapıldı. Camiler yoğun bir şekilde camileşmeyle beraber imamlar atandı. Halk nezihinde bu kabul görmedi. O giden imamlar belli bir süre içerisinde oralarda çıkmak mükellefine kendini hissettiler. Çünkü toplum dışladı onları. Ama şu an bu maaşa bağladıkları dedeler sevgili dostlar şu net bir şekilde söylemeliyiz ki inanın ki o camilerden daha çok Alevi toplumuna zarar vereceklerdir. Devlet bunu görüyor, hissediyor, o anlamıyla ilgili ciddi bir çalışma var. Halkımızın, toplumumuzun, kurumlarımızın hep beraber bu çerçevede cemevlerini ibadethane görmeyen, Alevilerin eşit yurttaştık haklarını vermeyen bu zihniyetten maaşı alan kim olursa olsun dışlaması gerektirdiğine inanıyorum.
Bizim yol düşkünleridir. Bunu görmek gerekiyor sevgili dostlar. Oysa ki bizim devletten talebimiz çok net. Alevilerin eşit yurttaştık istiyoruz. Gene hep beraber sorunlarımızı konuşalım. Bu ülkedeki kimin sorunu varsa Kürtlerin, Alevilerin, Rumların, Ermenililerin, Sünnilerin kimi varsa sevgili dostlar çözüm üretelim. Ne demek yani? Şu an bir inanç yoksa ki benim itikat inancım budur diyorsa sen onun karşısında farklı bir şey mi yaratıcaksın? Bu bile ne kadar devletin ötekileştiren bir zihniyetinin olduğunu gösteriyor. Bu anlamıyla ilgili sevgili dostlar sizlerden rica ediyoruz. Gelin hep beraber enerjimizi birbirimizi harcamayalım. Oturalım, muhabbet edelim.
Sevgili dostlar son olarak sorumu söylemek isterim ki bu yol sahipsiz değildir ama sahibi de sizsiniz.
Her bir canımız kendi ikrarına inancına, kapı komşusuna sahip çıkarsa inanın ki yeryüzünü her yerini cennete çeviririz. Bu çerçevede sevgili dostlar işi birilerine havale etmeyelim. Her birimiz sorumluluk alalım. Olduğumuz yerlerdeki bu mantığa teslim olan kim olursa olsun tepkimizi dillendirelim. Şu süreçte beraber sevgili dostlar yine ÇEDES projesinin alevi halkına dayatmaya gayret gösteriyorlar ki bu sadece Alevilerin meselesi de değil. Eğitim herkesin özgürce kendini ifade ettiği bir eğitim olması gerekiyor. Ama maalesef egemen zihniyet, mantık bizi farklılaştırmaya gayret gösteriyor. Her canımızın kendine, çocuklarına, yarınlarına ve bu güzel topraklara sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz. Hızır hepimizin yardımcısı olsun...