Emek Partisi Mersin İl Başkanı Sedat BAŞKAVAK: "Çukurova’yı don vurdu, çiftçi yardım bekliyor"
Başkavak konuyla ilgili açıklamasına şu şekilde devam etti:
Geçtiğimiz hafta yaşanan zirai don felaketinin sonuçları bu hafta daha belirgin hale geldi. Anamur'dan Mersin'e, Tarsus'tan Hatay'a kadar olan bölgede yaşanan zirai don nedeniyle binlerce çiftçi zarar gördü. Hava sıcaklıklarının eksi 8-9 dereceye kadar düşmesi nedeniyle seralardan meyve bahçelerine kadar pek çok tarım ürünü zarar gördü. Normalin üzerinde yaşanan aşırı soğuklar sert çekirdekli meyvelerden çiçek açan ve erkenci türleri, narenciye ağaçları, tarla ve yem bitkileri etkilenirken, örtü altı üretim serlarında bile hasarlara neden oldu. Durumun vahametini en çarpıcı anlatan cümleyi Camili mahallesinden bir çiftçinin "Camili'de badem kalmadı" sözleri ortaya koymaktadır.
Yaşanan her felaket sonrası genelde aynı cümleler kurulmakta ve "çiftçilere destek olunmalı", "çiftçilerin zararları karşılanmalı" denilmektedir. Afet yaşanan bölgelerde yapılan resmi ziyaretlerde ise "çiftçilerimizin yanındayız gereken yapılcaktır" denilmektedir. Çiftçilere destek olunmalı ama nasıl? Kaymakamlıktan bakanlığa çiftçilerin yanında nasıl olacaklar bunun cevabı verilmemektedir.
Çiftçilerin yanındayız diyen kaymakam, valilik ve tarım bakanlığı öncelikle zirai don yaşanan bölgenin "afet bölgesi" ilan edilmesini sağlamalıdır. Burada da başka bir sorun kaşımıza çıkmaktadır. 2090 sayılı "Tabi Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun" afetlerden zarar gören çiftçilere yardım etmek üzere değil etmemmek üzere hazırlanmış bir kanundur. Çünkü, bu kanunun 2. maddesi yardımların yapılabilmesini "ürünlerinin, canlı-cansız üretim araçlarının ve tesislerinin değer itibariyle en az % 40 oranında zarar görmesi şartına bağlamaktadır. Meyve ağaçaları, seralar ve bitkilerinin donması yetmiyor, hayvanından tarım alet ve makinaları ve tesislerinin de toplam olarak zarar görmesi şartı aranmaktadır. Hal böyle olunca afet bölgesi ilan edilse bile yardım alma olanağı imlkansızlaşırken, herkese yeni kredilerle borçlanma dayatılmaktadır. Yaşanan bu zirai don felaketi nedeniyle bir kez daha 2090 sayılı bu kanunun çiftçinin toplam mal varlığının en az % 40 zarar görme şartının kaldırılması çağrısı yapıyoruz.
Pek çok çiftçi, yaşanan zirai don nedeniyle bu yıl ürün alamayacak duruma gelmiştir. Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifi ve Ziraat bankasına olan borçlarının ertelenmesi gelecek yıl iki katı borç taksitini ödemek zorunda bırakacaktır. Fakat çiftçilerin bu gücü ve olanağı yoktur. Bu yıl hiç gelir elde edemeyecek, yaşamak ve üretmek için borçlanmaktan başka çaresi olmayan üreticinin borcunu ertelemek değil bu yıl ki taksitlerini silmek gereklidir.
Çiftçilere destek olunmalı ve ek kredi verilmeli demenin de çiftçiler açısından bir anlamı yoktur. Çünkü, borçlarını ödeyemeyecek çiftçilere üretime devam etmek için kredi borçlanmasını bir lütuf gibi sunulması, ödeyemeyeceği kredi borç yükü altında ezilmesi demektir. Çiftçilerin yanında olmak ve desteklemek demek onların bu felaketten çıkmaları için ücretsiz girdi desteği sağlanması ve yaşamını devam ettirebilnesi için nakdi destek verilmesi demektir.
TARSİM (Tarım Sigortaları Havuzu) kapsamında tarım sigortası yapılırken yüksek verim hesabı üzerinden belirlenen sigorta bedeline karşılık, sigorta kapsamında zarar ödemeye gelince hesaplanan düşük verim üzerinden düşük zarar tazmini ise diğer bir problemdir. Üreticinin zararlarnın tam karşılanması sağlanmalıdır.
Bürokratından Bakanına gereken yapılacaktır diyen AKP iktidarı yetkilileri, tarımsal girdiler içinde en yüksek paya sahip olan sulamada kullanılan su ve elektrik borçlarının da silinmesi sağlanmalıdır.
Emek Partisi Mersin İl Başkanı Sedat Başkavak, hükümete çağrıda bulunarak, "Zarar görenlerin sigorta ödemeleri tam olarak karşılanmalı, yönetime girdiler içinde en büyük paya sahip olan sulama suyu ve elektrik borçları silinmelidir" dedi.
Çiftçiler, somut bir şekilde destekleniyorken, destekçilerin hızlı ve etkili çözümler üretmesi anlamlı vurgulanıyor.