Bugün Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği olarak dayanışma içinde olduğumuz yaşam savunucuları ve dünyanın dört bir yanında 170’in üzerinde yerde bir araya gelen iklim aktivistleri ile eşzamanlı olarak İklim İçin Güç Ve Küresel Eylem Günü’nde, hepimizi tehdit eden iklim ve çevre krizine dikkat çekmek için buradayız.
Olağandışı zamanlardan geçiyoruz. Savaşlarla, küresel adaletsizliklerin her geçen gün derinleşimesiyle, ekolojik eşiklerin aşılmasıyla ve iklim kriziyle nefes almak her geçen gün zorlaşıyor. Üstelik nefes alamayan bir tek bizler değiliz, evimiz yeryüzümüz hasta. Ve kaynaklar sınırsızmış gibi hareket ederek sadece ekonomik büyümeyi el üzerinde tutan sistemimiz yeryüzünü her geçen gün daha da hasta ediyor. Her yaz yaşadığımız kontrol edilemeyen orman yangınları, kuraklık, sıcak dalgaları, aniden bastıran yağışlar, Şehrimizin yaşam kaynağı Porsuk Çayı’nın zaman zaman kurumaya yüz tutması, Sakarya Nehri’nin debisinin son zamanlarda azalması, Seyitgazi ilçemizde de olduğu gibi ülkenin birçok yerinde yaşadığımız sel felaketleri, Sivrihisar’da ve ülkenin başka birçok yerinde çok sayıda obruklar oluşması, sıcaklıkların artık neredeyse her zaman mevsim normalleri üzerinde seyrediyor oluşu hep bu hastalığın semptomları.
Fosil yakıtlara dayalı kurduğumuz uygarlık, kar üzerine kurulu üretim ve tüketim toplumu, yeryüzü üzerinde büyük bir tahribat bırakıyor; atmosferde yoğunluğu her geçen gün artan sera gazları ortalama sıcaklık artışlarını tetikleyerek aşırı hava olaylarını beraberinde getiriyor. Üstelik yıkımlarla, canlarımızla krizin faturasını ödemek zorunda kalanlar da yine bizler oluyoruz.
Öte yandan iklim krizinin baş faili küresel fosil yakıt şirketleri karlarına kar katmaya devam ediyorlar, “böyle gelmiş böyle gider” diyerek yangına körükle gidiyorlar.
- Küresel fosil yakıt şirketleri 2022 yılında 4 TRİLYON ABD Doları üzerinde gelire ulaştılar. Yine aynı dönemde krizin reçetesi olabilecek elimizdeki en güçlü mücadele aracı güneş ve rüzgar enerjisine ise yalnızca %0,0019 oranında yatır.
- Sadece 2023 yılının ilk çeyreğinde dört büyük petrol şirketinin kazancı 33 Milyar Doların üzerinde. Bu parayla dünyada hâlâ elektriğe ulaşımı olmayan 700 milyonun üzerindeki hanenin en azından 50 milyonuna yenilenebilir enerji sistemleri kurulabilir, enerji yoksulluğuyla mücadelede önemli bir adım atılabilirdi.
İçinde bulunduğumuz krizi çözmek için tek bir yanıt olmadığının farkındayız. İklim krizi çok boyutlu bir sorun ve sorunla gerçek anlamda mücadele edeceksek meseleyi bütüncül ele almamız gerekiyor. İyi haber ise ne yapmamız gerektiğini biliyor olduğumuz. Birleşmiş Milletler IPCC 6. Değerlendirme raporunu yazan bilim insanları şu gerçeğin altını çiziyor: Şayet küresel ortalama sıcaklık artışlarını 1,5 derece sınırında tutarak daha büyük felaketlerin önüne geçmek istiyorsak 2030 yılına kadar karbondioksit salımlarını %48 azaltmamız gerekiyor.
Öyleyse ilk adımımız hazır: Sera gazı salımlarının baş faili fosil yakıtlardan çıkışa yönelik politikaları bir an önce geliştirmemiz gerekiyor. Küresel iklim hareketi olarak kömüre, gaza, petrole daha fazla finansman sağlanmamasını istiyoruz. Ayrıca fosil yakıt şirketlerine verilen teşviklerin sonlandırılmasını ve bu şirketlerin elde ettikleri aşırı kazançların da iklim çözümlerine yönlendirilmesini talep ediyoruz.
Bu çerçevede iklim dostu bir gelecek için ülkemizin de üzerine düşen sorumluluklarını hatırlatmak istiyoruz:
- Türkiye’de elektriğin en büyük üretim kaynağı halen iklim krizinin baş failleri kömür ve gaz. Payları sırayla %35 ve %25. Bununla birlikte kömürlü termik santraller geçtiğimiz 55 yıl içerisinde 196 bin 91 erken ölüme ve yaklaşık 5 trilyon TL’lik sağlık maliyetine sebep oldu.
- Türkiye’de 20 bin 331 megavat kurulu güce sahip 68 kömürlü termik santral bulunmakta. Bu santrallerin 16’sı ithal kömürle çalışıyor ve yaklaşık 9 bin megavat kurulu güce sahipler. Kömürlü termik santrallere verilen teşvikleri yok saysak bile bu durum kömürün bütçeye ciddi bir yük getirdiğini gösteriyor.
- Yapılan araştırmalar Türkiye’nin 2030’a kadar kademeli olarak kömürden çıkışı gerçekleştirebileceğini söylüyor. İhtiyacımız olan ise bugünden başlayarak politikalar geliştirmeye başlamak ve adil bir enerji dönüşümünü sağlamak.
- Üstelik araştırmalar yenilenebilir enerji projelerine harcanan her bir dolarlık teşviğin, fosil yakıt proje yatırımlarının üç katı kadar istihdam yarattığını da gösteriyor. Kısaca enerji dönüşümüne ve iklim çözümlerine yatırım yaparak istihdamı da artırabiliriz.
- Tüm bunların yanında Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesi hızla gelişmekte. Ancak şirketlerin tekelinde olan bu süreç demokratik bir enerji dönüşümünün de önünü kapıyor. Oysa güneş potansiyeli muazzam olan ülkemizde topluluk odaklı yenilenebilir enerji çözümleri geliştirilebilir, mevzuat engellerinden dolayı istenen düzeyde olmayan yenilenebilir enerji kooperatiflerinin önü açılabilir. Böylece toplulukların kendi elektriğini ürettiği, ucuz enerjiye ulaşım da garanti altına alınabilir.
Yapacak çok işimiz var ama iki ana talebimiz net:
Fosil yakıt çağının sonlanmasını, başta güneş ve rüzgar enerjisini merkezine alan, yenilenebilir enerjiye dayalı adil bir enerji dönüşümünü talep ediyoruz.
Herkesi,
Fosil yakıtların olmadığı bir dünyaya,
Adil, demokratik enerji dönüşümüne,
İklim için güç vermeye davet ediyoruz.
Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER)
Sadık YURTMAN ( Başkan )