Halkevleri bugün saat 14.00’da Hopa Parkında bir araya gelerek “Yoksulluğa ve Hayat Pahalılığına Karşı Bir Aradayız, Yaşamak İçin Örgütlenelim” diyerek yürüyüş gerçekleştirdiler.

Sloganları ile yürüyüş yapan vatandaşlar Hopa caddelerinde yoksulluğa son diyerek seslerini duyurmaya çalıştılar.

Hopa Meydanında basın açıklamasını okuyan Artvin Halkevleri Temsilcisi Ali Koyuncu, ülkede yoksulun daha da yoksullaştığı zenginin daha da zenginleştiği bir süreçten geçtiğini vurguladı. İşçi, emekli, öğrenci ve çiftçinin enflasyon altında ezildiğini söyleyerek “Toplumun geniş tabanı yoksullaşırken, zenginler karlarına kar katıyor. İşçisi, emeklisi, öğrencisi, çiftçisi olarak toplumun geniş kesimleri enflasyon altında eziliyor. Sermaye kesimi ise iktidardan aldığı desteklerle, teşviklerle, vergi aflarıyla emekçinin sırtına binerek zenginleşiyor” dedi.


Açlık sınırının 16 bin lira, yoksunluk sınırının ise 49 bin liraya dayandığını söyleyen Koyuncu, 85 milyon nüfusun 51 milyonu açlık sınırında 32 milyonu ise yoksunluk sınırında yaşadığını vurguladı.

“Bu bir ekonomik kriz değildir” diyen Koyuncu, açıklamasında şu sözleri dile getirdi “Halkın alım gücü büyük oranda eridi. Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı resmi rakamlardan farklı boyutta. Açlık sınırı 16 bin TL, yoksulluk sınırı ise 49 bin TL’ye dayandı. Yani 85 milyon nüfusumuzun 51 milyonu açlık sınırında, 32 milyonu yoksulluk sınırında yaşıyor. Hal böyle iken ortada bir ekonomik krizden bahsetmek mümkün değildir. Ekonomik kriz tabiri bu yaşananları anlatmak için yanlış bir ifadedir. Bu bir soygundur ve bu soygun AKP eliyle bilinçli bir şekilde örgütlenmektedir”

“Bu durum en açık tanımı ile yoksuldan zengine servet transferidir. Toplumun geniş kesimlerinin durumu her geçen gün kötüleşiyor, küçük bir azınlık olan sermaye kesiminin durumu ise her gün daha iyiye gidiyorsa buna ancak servet transferi diyebiliriz. Emekli, memur, işçi, öğrenci, küçük esnaf, çiftçi yani toplumun geniş kesimlerinin çalışma koşulları her geçen yıl daha da zorlaşırken aldığı ücretler enflasyon karşısında eriyor. Diğer yanda son açıklanan istatistiklere göre finans ve bankacılık sektörü, ihracat sektörü, sanayi sektörü gibi sermaye kesimleri ise karlarını katlayarak artırıyor. Bu tablo Recep Tayip Erdoğan eliyle bile isteye hazırlandı. Bu yaşadığımız yoksullaşma ve zam furyasının sorumlusu AKP iktidarıdır” dedi.

Meydanlardan yetkililere seslenen Halkevleri “ Bilindiği üzere 2024 yılı bütçe görüşmeleri TBMM’de başlamış bulunmaktadır. 2024 yılı bütçe teklifi tahmin edildiği üzere bu yılda halkın gündeminden ve temel gereksinimlerinden uzak bir şekilde kabul edilecektir. Yeni ekonomi yönetiminin duyurduğu Orta Vadeli Program çerçevesinde teklif edilen bu bütçe halkın ihtiyaçları doğrultusunda değil sermayenin istekleri doğrultusunda oluşturulmuştur. Dolayısıyla 2024 yılı bütçesi bu program çerçevesinde TBMM’den geçecektir. Bilindiği gibi Orta Vadeli Programın hedefi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından duyurulmuştu. Çıktığı canlı yayınlarda daha fazla özelleştirme yapacaklarını ve vergiyi tabana yayacaklarını iç talebi baskılayacaklarını söylemişti”

“Nitekim ilk icraatlarından biri vergilerin artırılması oldu. KDV ve ÖTV’ye yapılan zamlar, iki kez alınan MTV, harçlara yapılan zamlar, kredi faiz oranlarının yükseltilmesi gösteriyor ki halk kesimleri gözden çıkarılmıştır. Bizler vergi altında ezilirken servet sahiplerinden bırakın vergi almayı vergi muafiyeti ile geçmiş dönem borçlarını siliyorlar. Zenginlerden vergi almaya utanıyorlar. Ama emekliye 7500 TL vermeye utanmıyorlar. Madem kapalı kapılar ardında bütçe görüşmeleri devam ediyor. Bizler meydanlardan sesleniyoruz” ifadelerine yer verdi.

Halkevleri Artvin Temsilcisi Ali Koyuncu, basın açıklamasında  “Zenginlerden neden gelir vergisi alınmıyor? Gücünüz sermayeden vergi almaya yetmiyor mu?” diyerek konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı “TBMM’de devam eden bütçe görüşmeleri yıllardır sistematik olarak gerçekleştirilen servet transferinin 2024 yılında nasıl devam edeceğini gösteriyor. Bu bütçe teklifinde giderek yoksullaşan işçiler, emekliler, çiftçiler, esnaflar, kadınlar, öğrenciler için bir şey yok. Sermayeye karlarını artıracakları teşvikler var, bol özelleştirme, satılık yollar, tüneller, fabrikalar, maden sahası olacak tertemiz doğa var. Tekrar tekrar söylemekte ve hatırlatmakta fayda var. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi temel alanlarda hakları piyasalaştırılan halk kesimleri, özelleştirme politikalarının sonucunu acı bir şekilde yaşamaktadır. Yıllardır meydanlarda sokaklarda halkın haklarını savunduk. Halkın temel ihtiyaçlarının piyasalaştırılmasının karşısında durduk. Bugün kiralar fahiş miktarda artıyorsa barınma hakkımız piyasalaştırıldığı içindir. Bugün eğitim niteliksiz ise, hastaneler can pazarına döndüyse özelleştirme politikaları yüzündendir. Doğamız maden şirketleri tarafından işgal altındaysa piyasalaştırma yüzündendir. Lafın kısası memleketteki her kötülüğün sebebi AKP iktidarı ve onun neoliberal politikalarıdır”

“Artık satılmayan piyasalaşmayan bir şey kalmadı. Halkın bu yoksullaşma furyasından çıkışının tek yolu kamucu politikalardır. Bu furyadan çıkış, örgütlenmeden mücadele etmeden olmayacaktır. Halkın temel ihtiyaçları sermayenin ihtiyaçlarından daha önemlidir. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi temel alanlarda halkın haklarını savunma hakkı vardır. Tüm toplum kesimlerini mücadele etmeye taleplerimizi her yerde seslendirmeye çağırıyoruz; Asgari ücret tek bir kişinin değil hane halkının ihtiyaçlarına göre ve yoksulluk sınırı baz alınarak belirlenmelidir. Eğitim, sağlık, enerji, barınma, ulaşım ücretlerimiz üstümüzde yük olmaktan kaldırılmalı, halka parasız ve temel bir hak olarak sunulmalıdır. Halk kesimlerinin üstündeki vergi yükü kaldırılmalı, vergiler “taban”a değil patronlara yayılmalı ve patronların kazançları daha çok vergilendirilerek halkın temel ihtiyaçlarına kaynak yaratılmalıdır. Özelleştirme politikalarına son verilmeli, toplumcu politikalar uygulanmalıdır”

Editör: Haber Merkezi