İnsan Hakları Derneği; "Suriye’de yönetimi devir alan HTŞ’nin Alevilere, Kürtlere, Ezidilere, Dürzilere, Süryanilere ve Hıristiyan azınlıklara yönelik soykırıma varan saldırılarını ve inanç merkezlerinin tahrip edilmesini önlemek için harekete geçin."
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı;
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, 14 yılın sonunda Baas rejiminin devrilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu süre zarfında ağır insan hakları ihlalleri yaşanmış, ülke nüfusunun önemli bir kısmı mülteci, göçmen durumuna düşmüş ve kentler harabeye dönmüştür.
2014 yılında IŞİD adlı cihatçı örgüt önce Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi içerisinde Şengal’de yaşayan Ezidiler başta olmak üzere Kürtlere ve diğer dini ve etnik gruplara saldırmış ve çok kısa sürede insanlık dışı eylemlerle onlarca kenti ele geçirmiştir. IŞİD bununla yetinmemiş, Suriye iç savaşının başladığı günlerde Kuzey Doğu Suriye’de Kürtler, Araplar, Türkmenler, Çerkesler, Süryaniler ve diğer dini ve etnik azınlıkların ilan ettiği kantonlara da saldırmaya başlamıştır. 2015 yılında IŞİD saldırısı önce Rojava bölgesinde 134 gün süren tarihi Kobanê direnişi ile püskürtülmüş ve sonrasında da başta Şengal bölgesi olmak üzere tüm Suriye’de yenilgiye uğratılmıştır. Şüphesiz IŞİD adlı cihatçı örgütün yenilgiye uğratılması Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan ve baskıcı Baas rejimine alternatif demokratik bir model ortaya koyan halkların öz direnişiyle başarılmıştır.
IŞİD’in yenilgiye uğratılmasıyla birlikte Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan farklı halklar ve inançlar yaşadıkları bölgede yerel meclisler ve öz savunmalarını geliştirerek kendi bölgesel yönetimlerinin anayasasını yapmış ve 2018 yılında Suriye Demokratik Konseyi bölge yönetiminin ismini Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak ilan etmiştir. 2021 yılında Katalonya Parlamentosu Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni resmen tanımış ve başta Rusya Federasyonu olmak üzere pek çok batılı devlette temsilciliği olan meşru bir yönetim halini almıştır. Suriye iç savaşı süresinde bu bölge savaştan kaçan her milletten ve inançtan Suriyeliler için nispeten daha güvenli bir bölge olduğu için sığındıkları bir yer olmuştur. Bu göçlerle birlikte Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi yaklaşık 5 milyon nüfusun yaşadığı bir bölge haline gelmiştir.
Suriye’de yaşanan iç savaş boyunca Türkiye bir yandan Baas rejimi muhaliflerinden ÖSO ve SMO adlı grupları desteklerken bir yandan da Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan ve ağırlıklı nüfusu Kürt olan özerk yönetimi güvenlikçi algısıyla tehdit olarak görmeye devam etmiştir. Öyle ki IŞİD’in Kobanê’ye barbarca soykırım saldırılarına rağmen ilk günlerde Kobanê’ye yardım etmemiş ve Türkiye’den gidecek yardımlara da izin vermemiştir.
Üstelik Suriye’deki iç savaşı fırsat bilerek 2017 yılında Fırat Kalkanı, 2018 yılında Zeytin Dalı Harekâtı ve 2019 yılında da Barış Pınarı Harekâtı ile adeta Suriye’nin pek çok kentine kalıcı olarak yerleşmiştir. Bir yanda da Kürt meselesinde yürüttüğü güvenlikçi yaklaşımlarıyla milyonlarca sivilin yaşadığı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerine savaş uçakları ve İHA, SİHA’larla saldırılarını sürdürmüştür. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi verilerine göre, bu saldırılarda onlarca sivil insan hayatını kaybetmiş ve sivillerin istifade ettiği elektrik santralleri, petrol kuyuları, tahıl ambarları ve su kaynakları vb. de zarar görmüştür.
27 Kasım 2024 tarihinde Türkiye destekli HTŞ ve SMO İdlib’ten Halep ve Şam’a yönelik harekât başlatmış ve 8 Aralık 2024 tarihinde Baas rejimi devrilmiştir. Türkiye dahil pek çok ülkenin “terör örgütleri” listesinde yer alan HTŞ Suriye’de yönetimi devralmıştır. HTŞ halen “terör örgütleri” listesindeki yerini korurken önce MİT başkanı ve ardından da Dışişleri Bakanı Şam’ı ziyaret etmiştir. Ziyaretler sonrası yapılan açıklamalarda HTŞ yönetiminin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini dağıtması, gerekirse oralara Türkiye’nin de destek vereceği askerî harekât yapmasının telkin edildiği kamuoyuyla paylaşılan bilgilerden öğrenilmiştir. Benzer şekilde AB misyonları ve pek çok batılı devlet misyonları da kendi ülkelerinin “terör örgütleri” listesinde yer alan HTŞ yönetimini ziyaret etmekte sakınca görmemişlerdir. Bu durum “terör” kavramının ne kadar göreceli ve çıkar odaklı kullanıldığını da gözler önüne sermiştir. HTŞ’nin Suriye’de yönetimi devir aldıktan sonra 60 yıllık Baas rejiminin baskılarını ve insanlık dışı uygulamalarını adeta Alevilere, Dürzilere ve Hıristiyan topluluklara fatura edercesine, IŞİD vahşetini aratmayacak şekilde bu halkların inanç merkezlerini yakıp yıkmaya başlaması ve bu topluluklara soykırıma varan saldırılar düzenlemesine dair de ne Türkiye’den ne de ziyaret eden diğer ülkelerden herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
8 Aralık 2024 tarihinde Suriye’de yaşanan rejim değişikliği nedeniyle dünya ve Türkiye’den çok sayıda basın mensubu Suriye’ye gitmiş ve yaşananları dünyayla paylaşmaya başlamışlardır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesinde habercilik yapan Cihan Bilgin ve Nazım Daştan adlı Kürt gazeteciler Türkiye’ye ait olduğu iddia edilen İHA ve SİHA saldırısı sonucu 19 Aralık’ta 2024 günü hayatlarını kaybetmişlerdir. İnsancıl hukukun açık ihlali olan bu olayın aydınlığa kavuşturulmasını talep eden Barolara ve insan hakları örgütlerine jet hızıyla soruşturmalar açılırken; bu saate kadar bu olaya dair yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Gazetecilerin cenazeleri derneğimiz ve pek çok sivil toplum örgütünün başvuru ve çağrılarına rağmen ailelerine teslim edilmemiş, günlerce bekletilen cenazeler Suriye Kamışlo’da defin edilmek zorunda kalınmıştır.
19 Ocak 2025 günü Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesine yönelik saldırılar ve bölgede yaşayan milyonlarca insanın su ve elektrik ihtiyacını karşılayan Tişrin Barajı bölgesine saldırıların durması için çağrılar yaparak sivil nöbet eylemi yapan kitlenin bulunduğu alana Türkiye tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen saldırılarda, aralarında Kürt tiyatro sanatçısı Bavê Teyar isimli Cuma Xelîl İbrahim ve spor antrenörü Kefo Osman’ın da bulunduğu 6 sivil hayatını kaybetmiş ve 20’den fazla da sivil yaralanmıştır. İnsancıl hukukun açık ihlali olan bu olaya ilişkin de yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bölgeden gelen bilgilere göre, yapılan saldırılar sonucu Tişrin Baraj gövdesinin ciddi zarar gördüğü ve saldırılar devam ettiğinden onarım yapılamadığı için patlama riskinin bulunduğu, söz konusu durumun Halep ve diğer kentlerde yaşayan milyonlarca insanı da ciddi risk altında bıraktığı belirtilmiştir. Sadece bu durumun bile Türkiye’nin de tarafı olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne göre savaş suçu oluşturduğu bilinmektedir. Bir yandan Suriye’de istikrar ve demokratik bir yönetim arzusu herkes tarafından dile getirilirken, öte yandan 14 yıllık iç savaş döneminde istikrarlı ve demokratik bir yönetimin şekillendiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesine yapılan saldırılar ve insancıl hukuk ihlalleri kabul edilemezdir.
Kürt Meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözümü umudunun yeniden toplumda bir heyecan yarattığı bu dönemde, özellikle Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesine yapılan ve sivillerin hayatlarını kaybetmesine yol açan saldırıların Türkiye’ye ait İHA, SİHA ve savaş uçaklarınca yapıldığı iddialarına karşın yetkililerden herhangi bir açıklamanın yapılmamış olması kaygı vericidir. Bu durumun yürüyen barış sürecine de zarar verecek riskler içerdiğini belirtiyoruz ve derhal bu konuda yetkilileri açıklama yapmaya davet ediyoruz. Demokratik kamuoyunu duyarlı davranmaya çağırıyoruz.
İnsan hakları savunucuları olarak yetkililere, kamuoyuna ve uluslararası insan hakları mekanizmalarına çağrımızdır.
- Suriye’de yönetimi devir alan HTŞ’nin Alevilere, Kürtlere, Ezidilere, Dürzilere, Süryanilere ve Hıristiyan azınlıklara yönelik soykırıma varan saldırılarını ve inanç merkezlerinin tahrip edilmesini önlemek için harekete geçin.
- Suriye’de Baas rejimi ve HTŞ döneminde işlenen ağır insan hakları ihlalleri ve soykırım suçlarını araştıracak bağımsız hakikat ve adalet komisyonlarının kurulmasını sağlayın.
- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminin kurumsallaştırdığı ve halkların bir arada, demokratik ve barışçıl şekilde yaşamasının kanıtlanmış deneyiminin yeni Suriye’nin inşasında model olmasını sağlayacak adımları atın.
- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesine yönelik artarak devam eden sivillere yönelik saldırılar ve insancıl hukukun ihlalini önleyecek adımlar atarak yaşanan sivil katliamlarını önleyecek mekanizmalar kurun.
- Gazeteciler Cihan Bilgin, Nazım Daştan ile 19 Ocak 2025 tarihinde yapılan saldırılarda hayatlarını kaybeden sivillerin faillerinin ortaya çıkarılması için etkin çalışmalar yürütün.