"Geleneksel heteroseksüel birliktelikler tartışmalara hakim olsa da, daha az bilinen ancak önemli bir uygulama olan kadın-kadına evlilik yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir."
Portland State Üniversitesi’nden Yardımcı Doçent Bright Alozie, Batı Afrika toplumlarında yüzyıllardır süregelen ancak günümüzde giderek silinmeye yüz tutan dikkat çekici bir evlilik biçimini araştırdı: kadından kadına evlilik. Bu evlilik biçimi, yalnızca bir toplumsal sözleşme olmakla kalmayıp, aynı zamanda kadınların ekonomik, sosyal ve hukuki alanda güç kazandığı alternatif bir sistem olarak öne çıkıyor.
Alozie’nin kapsamlı saha çalışmaları, arşiv incelemeleri ve sözlü tarih kaynaklarına dayanan araştırması, Nijerya’daki Igbo toplumu, Gana’daki Frafra halkı ve Benin’in eski Dahomey Krallığı gibi 40’tan fazla Batı Afrika toplumunda uygulanan bu evlilik biçimini detaylarıyla ortaya koyuyor.
Kadın Eşlerin Kurduğu Aileler ve Soy Devamlılığı
Bu gelenekte, genellikle varlıklı ya da yüksek statüye sahip bir kadın, “kadın koca” rolünü üstlenerek başka bir kadını eş olarak alıyor. Gelin için başlık parası ödeniyor ve bu evlilikten doğacak çocukları doğuracak bir erkek – “genitor” – seçiliyor. Ancak çocuklar hukuken kadın kocaya ait kabul ediliyor ve onun soyuna dahil ediliyor.
Bu sistem; soyun devamını sağlamak, miras düzenlemelerini gerçekleştirmek, aile içi bağları güçlendirmek ve kadınların toplumsal rollerini dönüştürmek adına hayati işlevler taşıyor. Kadın kocalar, aile reisliği üstlenerek mülk edinme, iş yönetimi, sözleşme yapma ve toplumsal temsiliyet gibi erkeklere özgü hakları kullanabiliyor.
Toplumsal Roller ve Cinsiyet Algısına Meydan Okuma
Kadından kadına evlilik, romantik bir birliktelikten ziyade stratejik bir toplumsal organizasyon olarak işliyor. Alozie’ye göre bu uygulama, Afrika’daki toplumsal cinsiyet sistemlerinin esnekliğini ve yaratıcı uyarlama kapasitesini gözler önüne seriyor. Toplumsal cinsiyet rolleri biyolojik cinsiyetle sınırlı kalmayıp, sorumluluklar ve toplumsal roller üzerinden yeniden tanımlanıyor.
Örneğin, Nijerya’nın Okrika bölgesinde, ailesinde erkek çocuk olmayan bir kadın, kendi soyadını sürdürebilmek amacıyla başka kadınlarla evlenebiliyor. Benzer şekilde, Mbaise Igbo toplumunda, bir erkeğin erkek varis bırakmadan ölmesi durumunda kızları bir kadınla evlenerek babalarının soyunu sürdürebiliyor.
Gana’daki Frafra halkında ise, varlıklı bir kadın, kocası adına bir veya birden fazla kadınla evlenebiliyor. Bu evlilikler hem çocuk sahibi olmayı hem de emeğin paylaşımını mümkün kılıyor.
Sömürgeci Yorumlar, Modern Yargılar ve Gerileme
-
yüzyılda Batı Afrika’da kolonyal düzenin kurulmasıyla birlikte, Avrupalı yetkililer ve Hristiyan misyonerler bu evlilik biçimini yanlış anlayarak yasaklamaya yöneldi. Viktoryen ahlak anlayışıyla şekillenmiş katı cinsiyet normları üzerinden hareket eden bu otoriteler, kadından kadına evliliği “ahlak dışı” sayarak 1882’de Gana’da eşcinsel birliktelikleri ve bu tür evlilikleri yasadışı ilan etti.
Bunun sonucunda kadından kadına evlilikler ya tamamen ortadan kalktı ya da “ailevi anlaşmalar” ya da “iş ortaklığı” gibi farklı adlarla varlığını sürdürdü. Sokoto Halifeliği’ndeki Hausa-Fulani kadın tüccarlar gibi bazı örneklerde, bu evlilikler ekonomik ağların genişletilmesinde ve mirasın korunmasında da etkili bir yöntem olarak kullanıldı.
Bugünkü Anlamı ve Geleceği
Alozie, bu geleneğin bugün hâlâ yanlış anlaşıldığını, kimi çevrelerde ataerkil düzeni yeniden ürettiği, kimilerinde ise eşcinsel ilişkiyle karıştırıldığı için damgalandığını belirtiyor. Modern hukuk sistemlerinin bu evlilikleri tanımaması, kadın kocaların ve çocuklarının miras gibi konularda yasal korumadan yoksun kalmalarına yol açıyor.
Üreme teknolojilerindeki gelişmeler de bu tür evliliklere duyulan gereksinimi azaltmış durumda. Ancak Bright Alozie’ye göre bu gelenek, Afrika toplumlarının kadınlara özgü güç, mülkiyet ve soy sürekliliği yaratma biçimlerinin özgün bir örneğidir.
Kadınların Güç Alanı Olarak Evlilik
Kadından kadına evlilik, sadece alternatif bir evlilik biçimi değil; kadınların ataerkil yapılar içinde kendi güç alanlarını kurdukları, mülkiyetin, soyun ve temsiliyetin yeniden tanımlandığı bir toplumsal araçtır.
Bright Alozie’nin araştırması, bu kadim geleneğin bugünün toplumsal cinsiyet tartışmaları ve kadın hakları mücadeleleri açısından yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
İletişim:
Bright Alozie – Assistant Professor
Portland State University
[[email protected]]