6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerin üzerinden 7 ay geçti. Ne yazık ki, iktidarın propagandalarının aksine depremin yaşandığı illerde yaşanan sorunlar her geçen gün ağırlaşmaktadır. İlk günden bu yana deprem bölgelerinde sağlık, eğitim, psiko-sosyal dayanışmayı sürdüren KESK, depremin 7. Ayında, deprem sonrası yaşanan sorunlara dikkat çekmek ve duyarlılık oluşturmak amacıyla 6 Eylül 2023 Çarşamba günü Hatay ve Adıyaman’da KESK Yürütme Kurulu üyeleri ve işkolları MYK üyelerinin katılımıyla kitlesel basın açıklaması gerçekleştiriyor.

Hatay'da yapılan basın açıklamasını KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil gerçekleştirdi.

Şükran Kablan Yeşil Açıklamasında şu ifadelere yerverdi,

Öncelikle KESK olarak depremde hayatını kaybeden tüm insanlarımızın yakınlarına bir kez daha baş sağlığı diliyor, tedavileri sürenlere acil şifalar diliyoruz.

6 Şubat 2023 tarihinde Pazarcık ve Elbistan merkezli iki deprem 11 ilimizde tarifsiz yıkımlara yol açtı ve tüm ülkeyi büyük bir yasa boğdu. Resmi rakamlara göre Türkiye'de en az 50 bin 783, Suriye'de ise en az 8 bin 476 kişi hayatını kaybetti ve yüzbinlerce kişi ise yaralandı. Yerleşim yerleri yerle bir oldu.

WhatsApp Image 2023-09-06 at 15.12.31 (1)

Deprem ve iktidar politikaları binlerce yıllık tarihi hafızayı, kültürel dokuyu da alt üst etti. Bu nedenle rakamların, verilerin çok ötesinde bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu en iyi bilenler depremzede yurttaşlarımız, arkadaşlarımız, üyelerimizdir.

Depremler doğa olayıdır, yaşanıyor, yaşanacaktır. Dünyanın diğer ülkelerinde de yaşanıyor. Kaldı ki, ülkemizde de bilim insanları ve çevreleri yıllardır uyarılar yapmakta, alınması gereken tedbirleri sıralamaktadırlar.  Marmara depremi sonrasında bu uyarılar daha sık yapılmış, alınacak tedbirlerle sonuçların minimalize edilebileceği ısrarla vurgulanmıştır.

Ancak bırakalım tedbirler almayı toplanan deprem vergilerinin akibeti dahi bugüne kadar açıklanmış değildir. Deprem devlet kurumlarının, organlarının nasıl da işlevsizleştirildiği, nitelikten uzaklaştırıldığı, güvenlikçi devlet anlayışının sosyal devleti nasıl da ortadan kaldırdığı, kamu hizmetlerinin piyasa açılmasının nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğu deprem sonrasında en acı haliyle görüldü.

Yıllardır tedbir almamanın sonucu olarak 6 Şubat’tan hemen sonra iktidar adeta üç gün ortalıkta görünmedi ve sonrasında büyük bir yalan bombardımanıyla, algı operasyonuyla sonucun bu denli ağır olmasına yol açan politikalarını sorgulanmasının önüne geçmek istedi. Bugünlerde teker teker salıverilen bazı müteahhitleri tutuklayıp tepkileri onlara yönlendirerek kendini sıyırmaya çalıştı. Eleştirileri kriminalize etti, OHAL ilan etti. Protesto gösterilerini “kimse kalkanları kaldırmayacağımız zannetmesin” tehdidiyle susturmak istedi. Acılardan oy devşirme konusunda sicili kabarık olan iktidar bloğu devletin görevi gereği yapması gerekenleri de seçim yatırımına dönüştürdü.

Değerli Basın Emekçileri;

Bir acımız bitmeden, yasımızı dahi tutamadan yenisi ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu topraklar o kadar acı ve o kadar zulüm gördü ki, ne yazık ki en olmadık felaketler dahi bir süre sonra unutulmaya yüz tutuyor.

Yüzyılın İhmali üzerinden yedi ay geçti. Depremzedeler için bu yedi ayın ömürlerinden ömür götürdüğünü, acılarının tazeliğini koruduğunun farkındayız. Amacımız acıları deşmek, yeniden hatırlatmak değil.

Bugün depremin üzerinden yedinci ay geçmiş olması vesilesiyle, yaşanan en acil hususlara dair kamuoyunun dikkatini çekmek, ülkenin yoğun gündemi içerisinde geri plana düşmemesi için bazı uyarılarda ve tespitlerde bulunmak üzere toplandık.

Halktan ve depremin yaşandığı bölgelerdeki KESK Şubeler Platformlarından aldığımız bilgiler çerçevesinde son duruma dair tespitlerimizi ve atılması gereken adımları sizler vasıtasıyla başlıklar halinde paylaşmak istiyoruz.

Değerli Basın Emekçileri;

İktidar depremin başından itibaren süreci tek taraflı, kapalı ve anti demokratik tarzda yürütmüştür. Yereldeki emek ve demokrasi güçleriyle iletişime geçmemiş, görüş ve önerilerini ciddiye almamıştır. Bu tutum ve politika aynen devam etmektedir. Başta AFAD İl Müdürlükleri olmak üzere iktidara bağlı resmi kurumlar depremzedelere yönelik yapılan çalışmalar konusunda emek ve meslek örgütleriyle, demokrasi güçleriyle diyalog kurmadıkları gibi kimi yerlerde de ciddi engeller çıkartmaktadırlar.

Yaşanan sorunlar yerellerdeki tüm kesimlerin demokratik mekanizmalarla sürece dahil edilmeleriyle daha hızlı, doğru ve kalıcı şekilde çözülebilecekken iktidarın tekçi ve menfaatçi politikası nedeniyle süreç ağır aksak ve sorunlu yürümekte, halen devasa sorunlar varlığını korumaktadır.

En acil sorunların başında barınma sorunu gelmektedir ve durum gerçekten vahimdir.  Depremin üzerinden yaklaşık 5 ay geçtikten sonra konteyner kentleri yerleştirilmeye başlanmış olsa da buralarda başta sağlık ve hijyen sorunları olmak üzere ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Prefabrik evlerin yapımına daha geç başlanmıştır.  Konteyner kentlere göre daha yaşanılabilir olsa da buralarda da yaşamın normale dönmesi için hala çözülmeyi bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır. Konteynerlerin bloklar şeklinde ve bitişik nizam olması nedeniyle toplama kampı görüntüsü vermektedir. Konteynerler arası ses geçişi çok fazla olduğundan mahremiyet ve güvenlik ihlali yaşanmaktadır. Bu nedenle sık sık hırsızlık vakaları, gerilim ve tartışmalar yaşanmaktadır. Öte yandan büyükler ile sürekli bir arada olma durumunun çocukların dilini, tutumunu ve tavrını olumsuz etkilediği görülmektedir. Yine konteyner kentlerde alt yapı sorunlarının devam etmesi nedeniyle birkaç gün önce kısa süren yağmurlarda dahi yaşam alt üst olmuş, konteynerleri ve ortak yaşam alanlarını su basmıştır.

Ev sayısını yetersiz olması ve kira fiyatların çok fahiş olması da ayrı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Depremin yaşandığı illerdeki ortalama kira bedelleri Türkiye ortalamasının üzerine çıkmıştır. Ev taşıma esnasında istenen nakliye ücretleri ise dudak uçuklatan niteliktedir.

Değerli Basın Emekçileri;

Sağlık sorunları ve sağlığa erişimde oldukça ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bulaşıcı hastalık ve salgın riski; birinci basamak sağlık hizmetlerinin halen sunulamadığı bölgelerde aşılama, gebe- bebek, kronik hasta izlemlerinin olmaması; ulaşım sorunu gibi nedenlerle depremzedelerin sağlık hizmeti alamaması en temel sağlık sorunları başlıkları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Deprem bölgesinin genelinde Sağlık Bakanlığına ait 27, üniversitelere ait 6 ve özel sektöre ait 9 olmak üzere bölgedeki toplam 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı durumdadır. Az hasarlı hastane binalarının sayısı ise Sağlık Bakanlığında 75, üniversitelerde 12 ve özel sektörde 7 olmak üzere toplam 94'tür (Strateji ve Bütçe Başkanlığı-2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu, Mart 2023). Felaketin büyüklüğü karşısında sağlık kurumları koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavide yetersiz kalmaktadır. Özellikle Yenidoğan, Kadın Doğum ve Acil, Çocuk Hastanesi ve Kardiyoloji gibi branşlarda sıkıntılar yaşanmaktadır.

ASM'lerin yıkılmış olması, halkın zorunlu yer değişikliği, soğuk zincir koşullarının sağlanamaması, sık elektrik kesintileri, aile sağlığı hemşirelerinde sayıca azlık, kayıt sistemi ile ilgili sorunlar vb nedenlerden dolayı deprem sonrası çocukluk çağı aşılamalarında yaşanan sorunlar gelecekte ortaya çıkabilecek hastalıklar nedeniyle kaygı verici düzeydedir. Sorunun çözümüne yönelik ivedilikle tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Sendikamız SES ve TTB başta Adıyaman ve Hatay olmak üzere depremin yaşandığı illerde koruyucu sağlık hizmetleri, kadın sağlığı ve psiko-sosyal destek çalışmaları gibi alanlarda çalışmalar yürütmektedirler. Ancak iktidarın merkeziyetçi ve tekçi politikaları çalışmaları zorlaştırmaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,

Hatay, İskenderun, Adıyaman gibi yerler başta olmak üzere su sorunu diğer bir acil sorundur. Temiz içme suyu, genellikle ve halen şişe suyu ile karşılanmaktadır. Bununla birlikte dağıtılan miktarlarda ciddi bir azalma söz konusudur. Küçük pet şişelerin dağıtımı durdurulmuş, bunun yerine 5lt pet şişeler dağıtılmaktadır. Bu durum özellikle çocukların günlük su alımlarını olumsuz etkilemektedir.  Çözülmemesi durumunda başta salgınlar olmak üzere kartopu gibi çok sayıda sorunu da beraberinde getirerek büyüyecektir.

Başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere beslenme sorunu insanların sağlığını olumsuz etkilemektedir. Birçok yaşam alanında yemek yardımı tamamen kesilmiş durumdadır. Dağıtım yapılan yerlerde iki öğüne düşürülmüştür. Düzensiz yemek dağıtımı ve uzun kuyruklar nedeniyle yaşlı, engelli ya da sağlık sorunu olan depremzedeler ya yemek alamamakta ya da vazgeçerek geri dönmektedir. Yemek kartı ya da kart dağıtımı bittikten sonra gelen depremzedeler ise yemek servisinden faydalanamamaktadır. Prefabrik evlerde ya da evlerde kalanlar ise temel gıda maddelerine gelen fahiş zamlar nedeniyle yeterli ve sağlıklı beslenememektedirler. Bazı yerleşim yerlerinde marketlerde bebek mamasının bulunmaması ise bebeklerin gelişimini olumsuz etkilemektedir.

Aşırı sıcaklar ve klima gibi serinletici araçlara ekonomik nedenlerle çoğu insanımızın erişememesi sonucu birçok insanda sıcak çarpması, tansiyon, kalp çarpıntıları ya da spazmları gibi sağlık sorunları yaşanmaktadır. Kaldı ki, kliması olanlar da yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle benzer sağlık sorunları yaşayabilmektedirler.

Değerli Basın Emekçileri,

Deprem sürecinde okulların bir kısmı kademeli olarak açılırken, bazıları hiç açılmamış, çocukların okula devam etmesi bir ihtiyaç olarak görülmemiştir. Asimilasyon ve kutuplaştırma politikaları göç eden çocukları olumsuz etkilemiştir. Nakilleri yapılan çocuklar için ciddi bir psikolojik destek süreci sağlanmadığından dolayı çocuklar, okullara uyum sorunu yaşamış ve eğitim sürecine katılamamışlardır. Mülteci çocukların eğitim haklarındaki var olan kısıtlılıklar giderek artmıştır. Kız çocuklarına yönelik şiddet ve istismar vakaları yaygınlaşmıştır.

Afet sonrası çocuk işçiliğin artması eğitime erişimlerini sınırlandırmıştır. Olanaklarını ve kapasitesini gerici kurumlarla işbirliğine, ÇEDES gibi projelere ayıran MEB deprem sonrasında da çözüm üretmeyen, sorunlara cevap olamayan bir noktada durmaya devam etmiştir.

Okullar ve okulların bulunduğu çevredeki binalar, afetten etkilenme durumlarına göre hem fiziksel güvenlik bakımından tehlike arz etmekte hem de yoğun risk unsuru olabilmektedir. Buna rağmen okulların yeni eğitim ve öğretim yılına ne kadar hazırlıklı ve yeni bir depreme ne kadar dayanıklı olduklarına dair aydınlatıcı ve şeffaf bilgi sunulmamıştır. Yıkılan, ağır hasar gören okulları yapan müteahhitler ve denetimsizliğin sorumluları ile ilgili caydırıcı cezaların verilip verilmediği konusunda da kamuoyu aydınlatılmış değildir. Dolaysıyla yeni döneme kaygılar, korkular ve belirsizliklerle girilmektedir.

Okulların açılmasına çok az bir zaman kala eğitime ayrılan bütçenin çok düşük seviyede olması, okulların eğitim öğretime hazır olmaması, telafi edici somut bir müfredatın hazırlanmaması, barınma ve beslenme sorunlarının devam etmesi vb. parametreler eğitim açısından da karanlık ve belirsiz bir tabloya sahip olduğumuzu göstermektedir.

Değerli Basın Emekçileri,

Depremin ardından zorunlu olarak kenti terk eden depremzedeler bir süredir tekrar Hatay’a dönmektedir ancak barınma, su, elektrik gibi ihtiyaçlara erişimin olmamasının yanı sıra işsizlik de şehre geri dönenlerin karşılaştığı önemli bir sorundur. Deprem öncesinde zaten yüksek olan işsizlik oranı deprem sonrasında tavan yapmış, gündelik iş bulmak dahi neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu durum kadınların istihdama katılımını da ciddi düzeyde etkilemektedir.

Bazı illerde daha yoğun olmakla birlikte ulaşım sorunu da yakıcılığını korumaktadır. Konteyner kentler genel olarak merkeze uzak bölgelerdedir. Bazı ilçelerde sağlık birimine gitmek, eczaneye ulaşmak ve konuta dönmek tam bir eziyete dönüşmektedir. Yerel yönetimlerle birlikte bu konuda kalıcı adımların atılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Kanalizasyon sistemlerinin tahrip olmasının yol açtığı sıkıntılar belli düzeylerde devam etmektedir. Sıcak bölgelerde yeterli ilaçlama yapılmaması nedeniyle insanlar başta sivrisinekler olmak üzere böcek saldırısına uğramakta, enfeksiyon, alerji gibi sağlık sorunları yaşamaktadırlar. Çöplerin düzenli toplanmaması, ilaçlamanın yetersizliği ve düzenli yapılmaması, tanker sularının temiz olmaması, sineklerin artması vb. sıkıntılar çevre sağlığını tehdit etmektedir.

Deprem illerinde binlerce bina yıkılmayı bekliyor. TMMOB verilerine göre sadece Hatay’da Temmuz 2023 itibariyle yıkım ve enkaz kaldırma işlemi bekleyen bina sayısı 58 bindir. Adıyaman'da depremde yıkılmamış olmakla birlikte, daha sonradan yıkılan binaların oranı, yıkılmayı bekleyenlerin ancak yüzde 25'ini oluşturmaktadır. Malatya merkezde, ağır hasarlı binaların yıkımı henüz %50 oranına bile ulaşamamış ve yıkım işlerinin daha aylarca devam edeceği düşünülmektedir. Adana'da depremde 16 bina yıkılmasına rağmen ağır hasarlı bina sayısı 2 bindir ve yıkım ve enkaz kaldırma çalışmalarına kısa süre önce başlanmıştır. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere yıkımlar daha uzun süre devam edecektir.

Öte yandan yıkımlar da ayrı bir sorun alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Molozların usulüne göre ayrıştırılmaması, ilgili mevzuata uyulmaması insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Enkazdan ve molozlardan çıkan tozlar birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Bilim çevrelerinin tüm uyarılarına rağmen yeterli tedbir alınmaması nedeniyle asbest nedeniyle gelecek yıllarda çok daha ciddi sağlık sorunları yaşanacağı tahmin edilmektedir. Nitekim TTB’nin araştırmaları ve sunduğu veriler daha şimdiden KOAH gibi akciğer hastalıkları ve göz enfeksiyonlarında artış olduğunu göstermektedir.

Değerli Basın Emekçileri,

Okulların açılacağı tarih aylar öncesinden belli olmasına rağmen, yeni eğitim öğretim yılına yeterli hazırlıklarla girilememektedir. Öğrencilerin hangi okulda eğitim göreceği, okula nasıl gideceği, okulların hasar durumları, eğitim emekçilerinin barınmaları ile ilgili belirsizlikler devam etmektedir.

Deprem sürecini yaşamış ve hala etkisini atlatamamış öğrencilerin ebeveynlerinden uzakta yatılı olarak eğitim görecek olması hem psikolojik olarak hem de aile bütünlüğü açısından çeşitli problemleri beraberinde getirecektir.

Bu yıl hem servis araçların sayısının azalması hem de akaryakıt fiyatlarının artmasından dolayı velilerin servis ücretlerini karşılaması daha da zor hale gelmiştir. Ulaşım, kırtasiye, giyim, yemek gibi birçok giderin daha da yoksullaşan velilerin sırtına yüklenmesinin öğrencilerin okula devam etmelerini zorlaştıracağı ve sonrasında bu devamsızlıkların okul terkine dönüşeceği konusunda kaygı duymaktayız.

Kamu hizmetleri sunulurken özellikle deprem travmasına yönelik çalışma yapılırken ana dili farklı olan insanlara ulaşmada ve mağdurların kendisini ifade etmede ciddi problemler yaşanmaktadır. Hakeza Mültecilere yönelik sağlık hizmetlerinde de oldukça güçlük yaşanmaktadır. Dil sorunu, nüfusun hareketli ve dağınık olması ve mültecilere yönelik olumsuz ön yargılar bu sorunlara zemin hazırlamaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,

Kamu emekçileri ve işçiler, çalışanlar hem depremi yaşayarak hem de o günden bu güne çalışma koşullarındaki olumsuzluklar nedeniyle sonuçlarından etkilenmeye devam etmektedirler. Depremde yaşamını yitiren, yaralan, engelli durumuna düşenlerin sayısına ilişkin ne yazık ki çok az veri bulunmaktadır. Örneğin sadece Maraş'ta 94'ü kamu çalışanı olmak üzere 101 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir. Sağlık Müdürlüğü ve Hatay Tabip Odası'ndan elde edilen verilere göre Hatay’da 245 sağlık emekçisi yaşamını yitirmiştir. En acı yanı ise bazılarının cesedine halen ulaşılamamış olmasıdır. Kamudaki diğer hizmet kollarında da yüzlerce emekçi yaşamını yitirmiş, yakınlarını kaybetmiş, on binlercesi yaralanmıştır.

Bu acı tabloya rağmen depremin ilk gününden bu yana kamu emekçileri oldukça zor ve kötü şartlarda çalışmaya devam etmektedirler.

Diğer depremzedeler gibi kamu emekçilerinin de temel sorunlarının başında barınma sorunu gelmektedir. Evi yıkılmış, ya da ağır hasar nedeniyle yıkılacak olan emekçilerin sayısı hiç de az değildir. Büyük bir çoğunluğu kirada yaşamaktaydı ve deprem sonrası adeta başlarını sokacak bir yer bulamadılar, göç etmek, tayin istemek zorunda kaldılar.

Çocuklarının eğitimi, ulaşım, geçim sıkıntısı, esnek mesai saatleri ve koşulları ile ilgili sıkıntılar, fahiş kira ücretleri, tayinler, deprem travmasından kaynaklı devam eden tükenmişlik hali, gelecek kaygısı gibi psikolojik sıkıntılar vb. birçok hususta yaşanan sorunlar emekçileri canından bezdirmiş durumdadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanında da deprem bölgelerinde yıkımlara geçiş, enkaz kaldırma, taşıma, döküm ve temizlik çalışmalarıyla birlikte sorunlar ve ihlaller artış göstermeye başlamıştır. Tedbirlerin yetersizliğinin yanı sıra yana Kişisel Koruyucu Donanım malzeme temininde de ciddi eksiklikler görülmektedir. Aşırı sıcakların yaşandığı günlerde dahi beslenme ve sıvı alımı konusunda çalışma ve dinlenme saatlerine yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır. Bu yüzden son günlerde sık sık yıkımlar sırasında işçilerin enkaz altında kaldığına şahit olmaktayız. Bu durum tamamen işçi sağlığı ve güvenliğinde mevzuata uyulmaması, denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının sonucudur.

Değerli Basın Emekçileri,

İvedilikle atılması gereken adımlara ve alınması gereken tedbirlere yönelik sık sık dile getirdiğimiz öneri ve taleplerimizi bu vesileyle bir kez daha paylaşmak istiyoruz.

1-      Ayrımcı politikalar derhal sonlandırılmalı; toplumu, emek ve meslek örgütlerini görmeyen, gerçekliği karartan algı yönetiminden bir an önce vaz geçilmeli, emek ve meslek örgütlerinin, kadın örgütleri ve çevrelerinin, STK ve siyasi partilerin sürece dahil olmaları, yapılacakların birlikte planlanması, koordineli çalışmaları sağlanmalıdır.

2-      Kalıcı konutlara geçiş için tüm olanaklar seferber edilmeli, depreme dayanıklı okul ve hastane inşaatlarına öncelik verilmelidir.

3-      Temiz ve ulaşılabilir su sorunu ivedilikle çözülmelidir. İnsan ve hayvanların kullanımı için zarar görmüş su kaynakları onarılmalı, akan suların tahlilleri yapılmalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan su kaynakları ve sulama yapıları onarılarak çiftçinin geçim kaynağı olan tarımsal üretimin sürmesi sağlanmalıdır.

4-      Salgın hastalıklara karşı tedbir alınmalıdır.

5-      Depremden kaynaklı sorunların ağırlıklı olarak devam ettiği yerler özel afet bölgesi ilan edilmelidir.

6-      Piyasada bulunmayan ilaçların tedariki için ivedilikle adımlar atılmalıdır. Kronik hastalıkları olanlar, bakıma muhtaç ve engelli olanların tedaviye erişimleri için tedbirler alınmalıdır.

7-      Okullar sağlıklı ve güvenli şekilde bir an önce eğitim ve öğretime hazır hale getirilmelidir.

8-      Öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin ulaşımları ücretsiz karşılanmalı, öğrencilere ücretsiz bir öğün yemek verilmeli, öğrencilere eğitim desteği ödemesi yapılmalıdır. Üniversiteyi başka şehirlerde okuyanlara burs ayrıcalığı tanınmalıdır.

9-      Dönem başından itibaren öğretmen, öğrenci ve velilere yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları yapılmalıdır.

10-  Deprem bölgesinde çalışan emekçilerin barınma ve çalışma koşulları iyileştirilmelidir.

11-  Buralarda çalışan kamu emekçilerinin ekonomik koşulları iyileştirilmeli, yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret belirlenmelidir. Aile bütünlüğünün sağlanması, çocukları için gelişkin eğitim olanakları sağlanmalıdır.

12-  Deprem bölgelerinde elektrik, doğalgaz ve su faturaları en azından 2023 yılı sonuna kadar devlet tarafından karşılanmalıdır.

13-  Deprem bölgelerinde faizsiz krediye ulaşım için düzenleme yapılmalıdır.

14-  İller Bankası’nın deprem bölgesindeki belediyelerine gönderdiği kaynaklar artırılmalıdır.

15-  Kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde olacak şekilde yaşama geçirilmesi ve sosyal yaşamın devreye sokulması için kalıcı tedbirler alınmalıdır.

16-  En riskli illerden, bölgelerden başlamak üzere kamu emekçilerinin yaşamakta oldukları konutları tüm masrafları devletçe karşılanmak suretiyle depreme dirençli hale getirilmelidir.

17-  Deprem bölgelerinde yeni yerleşim alanları için mera ve orman alanlarında inşaat yapılabilmesine olanak sağlayan düzenlemeler geri çekilmelidir.

18-  Halk depremin acılarını sarmaya çalışırken iktidar bir kez daha gözünü meralara, zeytinliklere, yaylalara dikmiştir. Hatay’ın Dikmece köyünde aynı zamanda kültürel miras niteliğinde olan 100 yaşındaki zeytin ağaçlarının bulunduğu arazinin yaptıkları pistler iki kez yerle bir olan yandaş şirkete kamulaştırma yoluyla peşkeş çekilmesi bunun son örneklerindendir. Dolaysıyla tüm Türkiye’de ve özellikle de son birkaç yüzyılın en büyük depremini yaşamış olan bölgedeki halka ait zeytinliklere, tarım arazilerine yönelik kamulaştırma kararları derhal iptal edilmelidir.

19-  Yıkım ve moloz kaldırma faaliyetlerindeki mevzuata aykırı uygulamalar son bulmalı, havayı, suyu, yaşam alanlarını, çevreyi toz ve asbestle mahveden moloz kaldırma ve döküm çalışmaları durdurulmalıdır.

20-  Deprem bölgesindeki sulak alan, tabiat parkı, milli park, tabiat anıtı vb. yaşam alanlarının deprem sonrası durumu tespit edilmeli, iyileştirmeler biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengenin en az etkileneceği şekilde yapılmalıdır.

Değerli Basın Emekçileri,

Acıyı ve yıkımı büyüten depremin büyüklüğü ve şiddetinden ziyade kapitalist barbarlık ve neo liberal politikalar olduğunun bilinciyle emekten ve demokrasiden yana bir ülke ve dünya yaratma hedefimizi hiçbir baskı ve zor engellemeyecektir.

Konfederasyonumuz 6 Şubat’tan bu yana tüm olanaklarını devreye sokmuş, kriz masaları oluşturmuş, üyeleriyle, yöneticileriyle deprem illerinde gece gündüz aylarca süren bir çalışma yürütmüştür.

Felaketin karşısında yetersiz kaldığımızın farkındayız. Bir emek örgütü olarak hem üyelerimizin, yakınlarının hem de depremden zarar gören herkesin yanında olmaya, gücümüz ölçüsünde çaba göstermeye devam edeceğiz.

Bu çerçevede bundan sonra da tedbirler ve yapılması gerekenlere dair görüş, düşünce ve önerilerimizi ifade etmekle kalmayacak gereği yapılıncaya kadar takipçisi olmaya, mücadele etmeye ve dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz.

Saygılarımızla.

Editör: Haber Merkezi