Nisan ayı boyunca devam eden laiklik ihlalleri çok temel alanlarda büyük tehlikelere işaret etmektedir. Gerek siyasi iktidarın, gerekse başta ana muhalefet olmak üzere diğer birçok partinin laikliğe aykırı söylem ve eylemleri bu ay da artarak sürmüştür.

31 Mart’taki yerel seçimler sonrasında siyasi iktidar ile birlikte, HÜDA PAR ve YRP’nin yanı sıra, ana muhalefet partisinin göreve gelen isimlerinin devir teslim ve görev tazeleme sürecinde ortaya koyduğu, resmi törenlerde ve makamda dua okumak, imam eşliğinde görev devralmak, Kur’an öpmek, dini ibadeti resmi törenlerin parçası haline getirmek gibi laiklik karşıtı eylem ve söylemlerdeki ısrarı, önümüzdeki süreçte siyasetin ana hatlarında, laikliğin gündem dışına itilmesi ve gericiliğin meşrulaştırılması tehlikesini büyütmektedir.

Gıda Mühendisleri Odası, "Gıda Zehirlenmeleri Politiktir" Gıda Mühendisleri Odası, "Gıda Zehirlenmeleri Politiktir"

Yine yerel seçimler sonrası ortaya çıkan, AKP’li belediyelerin tarikat cemaat uzantılı gerici oluşumlara aktardıkları kaynaklardır. Bu veriler halka ait olan, yurttaşların vergilerinden oluşan halka ait kamu kaynaklarına hangi hedeflerle nasıl el konduğunu gözler önüne sermektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ÇEDES projesi kapsamında, Nisan ayı boyunca Türkiye çapında okul öncesinden başlamak üzere, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitelerde müftülükler ile çeşitli tarikat ve cemaat uzantısı dernekler MEB ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın işbirliğinde çocukları ve öğrencileri hedefleyen programlar düzenlemeye devam etmiştir.

Nisan ayında üç ana alanda yükselen ve kesin bir biçimde reddedilmesi gereken saldırılardan biri MEB’in “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredat taslağı” adıyla laik ve bilimsel eğitimi tamamen tasfiye etmeyi hedefleyen program dayatmasıdır. İslamcı ideoloji üzerine kurulan bu metin ile çocuklarımızın ve gençlerimizin çağdaş eğitim sisteminden uzaklaşması, tarikat ve cemaatlerin inisiyatifine bırakılması, eleştirel aklın ve yaratıcılığın engellenmesi, karşı devrimin gelecek kuşaklar üzerinden güvence altına alması hedeflenmektedir.

Bir diğer saldırı başlığının “yeni anayasa” girişimi olduğu gözlemlenmektedir. Yüksek yargıda tarikat cemaat egemenliğinin iyice görünür olduğu Yargıtay başkanlığı seçimleri, “yeni anayasa” girişimiyle birlikte siyasi ve ideolojik bir tahkimatın Anayasal boyutu olarak okunmalıdır.

Nisan ayı raporunda ortaya çıkan üçüncü saldırı başlığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) artan etkisidir. Raporun ilgili bölümündeki veriler başta eğitim olmak üzere, toplumsal alanda da etkisi artan DİB’e dev bir mali güç de tahsis edildiğini ortaya koymaktadır.  DİB’in 2024-2028 Stratejik Plan olarak yayınladığı belgede açık ifadelerle yer alan laiklik karşıtlığı ve daha fazla mali güç hedefi ülkemizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Laiklik Meclisi İzleme Merkezi olarak bu gündemlerden ulaşabildiklerimizin ayrıntılı dökümleri 173 kapsamlı başlıkta aşağıdaki Nisan 2024 Laiklik İhlalleri Raporu’nda yer almaktadır.

Bütün bu gelişmeler, daha önceki raporlarımızla birlikte değerlendirildiğinde, iyice hızlanan gerici saldırıda siyaset topluluğunun büyükçe bir kesiminin şu ya da bu biçimde ortaklaştığını göstermektedir.  

Bir önceki raporumuzun değerlendirmesinde de belirttiğimiz gibi, eğitimden, yargıya, toplumsal yaşamdan idari kurumlara, iktisattan siyasete kadar pervasızca ve açıkça atılan bu adımlar kabul edilemez. Bu dayatılan tablo karşısında, toplumun kendi gündemine sahip çıkarak başat gündemlerden biri olan laiklik mücadelesini yükseltmesi acil ve yaşamsaldır. 


"Laiklik İhlalleri Nisan 2024 Raporu"nu PDF biçiminde indirmek için tıklayın

Editör: Haber Merkezi