MERSİN – Mersin Emek ve Demokrasi Güçleri, Türkiye'deki Ekonomik sıkıntılara dikkat çekmek ve haklarını savunmak amacıyla bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan SES Mersin Şube Başkanı Sevgi Başkavak, hükümet politikalarının emekçileri ve emeklileri nasıl yoksullaştırdığını detaylı bir şekilde anlattı.

Başkavak, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi: Kamu emekçileri ve emekliler olarak bugün ülke genelinde alanlardayız. Alanlardayız çünkü bu ülkede emeğiyle geçim mücadelesi verenler olarak tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz. Alanlardayız çünkü bu ülkede yıllardır kamu emekçisi, işçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile milyonlar olarak her geçen gün daha fazla yoksullaştırılıyoruz. Yanlış duymadınız. Dilimiz sürçmedi. Bizler kendi kendimize yoksullaşmıyoruz. Yıllardır bizzat iktidarlar eliyle planlı, programlı, bilinçli, kasıtlı bir şekilde yoksullaştırılıyoruz. Üstelik iktidar da artık bunu saklama gereği duymuyor.

Hatırlayalım... Döviz kuru, enflasyon rekor üstüne rekor kırmaya başlarken dönemin Maliye Bakanı çıkıp aynen şöyle demişti: “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor.” Bu sözler mevcut sistemde kimlerin baş tacı edildiğini, kimlerin ise yok sayıldığının açık bir itirafı olarak tarihe geçmiştir. Evet, çarklar yıllardır dönüyor. Ama o çarklar halkı, emekçileri, yoksullaştırmak, işsiz bırakmak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor. Çarklar düşük gösterilen TÜİK enflasyonu ile halkın, emekçilerin cebinden alıp bir avuç patrona, yandaşa aktarmak için dönüyor. Dolayısıyla tekrar altını çiziyoruz: Yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin kısa vadede de orta vadede de uzun vadede de tek bir programı vardır. O da emeğiyle geçinenlere ve halka dayatılan Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programı'dır.

Attıkları her adımda işte bu Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programı'nı hayata geçirenler iki tablolu bir ülke yaratmıştır. Geldiğimiz noktada Türkiye’de iki tablo ile karşı karşıyayız. Birinci tablo faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen bir avuç asalağın ve arkasındaki iktidarın tablosudur. Bu tabloda bir avuç asalak iktidar eliyle besleniyor. Bir taraftan emek sömürü, diğer taraftan vergi afları, muafiyetleri, teşvikler, ihaleler, dövize endeksli hazine garantileri ile semirdikçe semiriyor. Servetine servet katıyor. İkinci tablo ise onlar zenginleşirken her geçen gün daha fazla yoksullaştırılan, güvencesiz hale getirilen milyonların tablosudur. İşçisi, işsizi, kamu emekçisi, asgari ücretlisi, emeklisi, dar gelirlisi ile toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan milyonların, emeğin ve halkın tablosudur. Alın teriyle, emeğiyle yaşam mücadelesi verenler, yoksullaştırılan milyonlar olarak hepimizi kapsayan bu tablo her geçen gün daha fazla kararmaktadır.

  • Bugün Türkiye’de her dört kişiden biri işsizken, çalışan her iki kişiden birisi açlık sınırının altında kalan asgari ücretle ayakta kalmaya çalışıyor.
  • Dört kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsa dahi hane geliri yoksulluk sınırının altında kalıyor.
  • Yoksulluk tüm toplumu sarmış durumda. Her iki kişiden birinin geliri açlık sınırının altında kalıyor.
  • Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca açıklanan Mayıs 2024 verilerine göre bu ülkede 17 milyon 114 bin 912 yurttaş yaşamını sosyal yardımlarla sürdürmeye çalışıyor.
  • 9 milyon 444 bin 458 kişinin aylık geliri brüt asgari ücretin üçte birinin altında kaldığı için GSS primleri bütçeden karşılanıyor.
  • Milyonlarca kamu emekçisine yoksulluk sınırının yarısını bulmayan bir maaş reva görülüyor.
  • Kamu emekçilerinin eline geçen maaşın yarısını ilave seyyanen ödenek başta olmak üzere emekliliğe yansıtılmayan kalemler oluşturuyor. Milyonlarca kamu emekçisi çalışırken aldığı maaş emekliliğinde en az yarı yarıya düşeceği için emekli olamıyor.
  • Her 3 emekliden birisi ise açlık sınırının yarısını bulmayan bir aylıkla, sadece 10 bin TL ile yaşam mücadelesi veriyor.
  • Avrupa ülkelerinin en düşük emekli maaşı ortalaması 1294 Euro ile Türkiye'nin 5 katını aşıyor. Türkiye'nin emeklileri barınma, gıda, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılamazken Avrupa'nın emeklileri ise aldıkları maaşlarla dünya turuna çıkıyor.
  • Buna rağmen altı aylık TÜİK enflasyon oranı %24,73 olarak açıklandığı için bugün kök aylığı 8 bin TL’nin altında olan 2 milyon emekli, yani her beş emekliden birinin maaşına bir kuruş dahi artış yapılmadı.

Tüm bunlara rağmen takla attırılan TÜİK enflasyon rakamlarını daha da aşağı çekmek için yıllardır başvurulan hilelere her gün bir yenisini ekliyorlar.

  • Bugün ev kiralarının ülkenin en ücra kasabasında dahi 10 bin TL’yi, metropol illerde ise ortalama 20 bin TL’yi aştığını bilmeyen kalmadı. Ama TÜİK’in enflasyon sepetinde ev kirası sadece 5 bin 845 TL.
  • Bugün bir uzman doktorun muayenehanesinde muayene ücreti ortalama 3 bin 500 TL civarında. Ama TÜİK’e göre uzman doktor muayene ücreti sadece 33 lira 69 kuruş.
  • 3 üniversite öğrencisinin paylaştığı devlet yurdu ücreti kişi başı 1.250 TL iken TÜİK’e göre sadece 457 TL. Üstelik geçen hafta devlet yurdu ücretlerine 3 kattan fazla zam yapıldı. 1.250 TL olan yurt ücreti tam 5.000 TL’ye çıkarıldı.
  • Yarım ekmek et dönerin fiyatı bugün 250 TL’den, tavuk dönerin fiyatı 150 TL’den başlıyor. Ama TÜİK’te hangi etten olduğunu bilmediğimiz ekmek arası dönerin fiyatı sadece 77 lira 22 kuruş, yerseniz!
  • Bugün yenilebilecek bir beyaz peynirin kilogram fiyatı 250 TL’den, zeytinin kilosu 200 TL’den, dana etinin kilosu 600 TL’den başlıyor. Ama TÜİK’te beyaz peynirin kilosu sadece 149 lira 69 kuruş, zeytinin kilosu 134 TL 96 kuruş, dana etinin kilosu 433 lira 32 kuruş.
  • Yine bugün en ucuz zeytinyağının litresi piyasada 200 TL’den başlıyor. Ama TÜİK’te zeytinyağı sadece 113 TL 37 kuruş.

Kısacası TÜİK’te büyük indirim var, fiyatlar piyasadakinin hemen hemen yarısı. Hatta yurt ücreti, uzman doktor muayene ücreti TÜİK rakamlarına göre neredeyse bedava. Tüm bunlar yetmezmiş gibi iktidar kendi yarattığı ekonomik krizin yükünü yine bizlere yıkan yeni “paketler” açmaya devam ediyor. Istakoz yedikleri masalardan, meclis bahçesinde düzenledikleri kebap partilerinden fotoğraf paylaşanlar yoksullaştırdıkları milyonlara “kemer sıkın” diyorlar. Her zaman olduğu gibi kârlarını dörde, beşe katlayanlara “siz de biraz tasarruf edin” demek akıllarının ucundan bile geçmiyor. Muafiyet ve istisnalarla çalıştırdığı asgari ücretli kadar bile vergi vermeyen firmaların, şirketlerin, faizden, ranttan, dövize endeksli hazine garantilerinden beslenen asalak takımının sırtını sıvazlarken tüm yükü bize yıkmaya devam ediyorlar.

Mahfi Eğilmez: "Enflasyonun Düşmesi Fiyatların Azaldığı Anlamına Gelmiyor" Mahfi Eğilmez: "Enflasyonun Düşmesi Fiyatların Azaldığı Anlamına Gelmiyor"

Bunun için “tasarruf” adı altında önce okul öncesi öğrencilerin bir öğün ücretsiz yemeğini, ardından 250 bin KİT çalışanının giyecek yardımını gasp ettiler. Bugün ise kamu emekçilerinin servis hakkına, kamu lojman ve sosyal tesislerine göz koyuyorlar. Milyonlarca dar gelirli yurttaşın ihtiyaç duyduğu, mevcutta zaten yetersiz olan kamu hizmetlerine, kamu yatırımlarına bütçeden ayrılan payı 2023 yılına göre %29,6 azaltan iktidar seçim öncesi gaza basıp yandaşlara daha fazla rant aktarabilmek için bütçeden ayırdığı faize, dövize endeksli borç ödemelerine ise tam %90 zam yaptı. İktidarın bu bilinçli politikaları sonucunda kamu hizmetleri şirketleştirildi, bütçeden payı azaltılan kamu hizmetlerine ücretli, katkı paylı ve dolaylı vergilerle ulaşmak dahi hayal oldu.

Aynı şekilde kamu kurumları, belediyeler, işverenler ihale yoluyla, ya da doğrudan firmalarla anlaşıp kamu emekçilerini şirketlerin insafına terk etmeye devam ediyor. Son olarak öğretmenlerimizi, eğitim emekçilerini anayasaya da yasalara da aykırı olan Öğretmenlik Meslek Kanunu eliyle sözleşmeli, ücretli, geçici öğretmen cenderesine sokmak istiyorlar. 2021 yılında yayımlanan genelge ile tüm kamu kurumlarını “taşeron işçi çalıştırabilirsiniz” diye teşvik edenler, kamu emekçilerini ve kamu hizmetlerini şirketlere, şirketlerin insafına terk ediyor. 21 yıllık iktidarları boyunca kamu hizmetlerini şirketlere devretmek için her yolu deneyenler, halkın, emekçilerin parasını yine halkın, emekçilerin cebinden alıp özel sektöre aktarıyor.

Özetle, emekçileri açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya, kamu hizmetlerinden dahi mahrum bırakmaya devam eden bu düzenin mimarları kim olursa olsun, aynı programı, aynı adaletsizlikleri savunan iktidar sahipleri karşısında emeğimiz ve geleceğimiz için bir kez daha en gür sesimizle haykırıyoruz: YOKSULLUĞA, SEFALETE TESLİM OLMAYACAĞIZ! EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI, HAKKIMIZI İSTİYORUZ!

Teşekkür ediyorum.

Editör: Haber Merkezi