"Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, kendi toplumsal bütünlüğünü daha güçlü bir şekilde sağlar."
Tecridin kaldırılması ve Kürt sorununda demokratik çözüm için başlatılan Özgürlük Yürüyüşüne Kars’ta yapılan basın açıklaması ile başlandı. Kars’taki yürüyüş koluna DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve milletvekilleri katılıyor. Hatimoğulları ve diğer katılımcılar Kars'ta yapılan açıklamada birer konuşma yaparken, Şırnak Milletvekili Newroz Uysal ise Van’da da okunan ortak açıklama metnini okudu.
Kerem Canpolat: Aştî ji me hemûyan re lazim e
Hevserokê Med Tuhad-Fed’ê Kerem Canpolat wisa got:
3 meh in li welatê me kampanyayek dest pê kiriye. Armanca vê kampanyayê şikandina tecrîdê ye. Tu agahiyek ji Gireva Îmraliyê tuneye. Lewma di civaka Kurd de nerazîbûneke mezin heye. Em dixwazin Birêz Ocalan bi malbata xwe re bi parêzerên xwe re û bi raya giştî re hevdîtinê bike. Ocalan gotibû ku derfet bê dayîn ez dikarim di hefteyekê de vê pirsgirêkê çareser bike. Ji ber vê yekê 2 meh 7 roj in li zindanan greva birçûbûnê dest pê kiriye, 2 meh in malbat nobeta dadê dane destpêkirin. Em ê jî ji vir dest bi meşa azadiyê bikin ji bo şikandina tecrîdê. Li ser welatê me jî tecrîd heye. Bi her awayî xitimandinek heye, pirsgirêka Kurd xitimandina aborî, siyasî û civakî afirandiye. Em ê di 15 rojan de li bajar û bajarokên xwe bin û em ê tecrîdê nîqaş bikin. Em bang li gelê xwe û gelê Tirkiyeyê dikin aştî ji me hemûyan re lazim e. Em dest bidin hevdu em bikaribin vê nebaşiyê û neheqiyê bidin sekinandin. Divê em dengê xwe bilind bikin û bibêjin êdî bes e. Hezar Silav ji rêwiyên Azadiyê re ku ji Wanê dest bi meşê kirine.
Şükriye Ercan: Aleviler olarak bu yürüyüşü sahipleniyoruz
DAD Genel Merkez Örgütleme Sekreteri Şükriye Ercan şunları söyledi:
Özgürlük Yürüyüşünün Kars’tan başlatılması anlamlıdır. Kars binlerce yıldır halkların kendi kimliği, dili ve siyasetiyle bir arada yaşadığı bir merkezdir. Kars önemli bir şehirdir. Kars bir rıza şehridir. Aleviler için bugün Şubat’ın 1’i. Çırağlarımızı ve dualarımızı, bugün yapacağımız bütün lokmalarımızı barışın, kardeşliğin, bir arada yaşamın ve birlikte yürümenin hayat bulması için yapacağız. Bugün dualarımızı barış için, tecride karşı birlikte mücadele etmek için yapacağız.
Kars’ın bu yürüyüşü sahipleneceğinden hiç şüphem yok. Herkesi bu yürüyüşü sahiplenmeye çağırıyorum. Önemli bir yürüyüştür. Bu da bir not olarak Kars’ın tarihine yazılacaktır. Geçen hafta İstanbul’da Santa Maria Kilisesinde bir Alevi canımızı katlettiler, dün İstanbul’da bir canımızı namaz kılarken katlettiler. Bu ülkede faşist zihniyet var oldukça Aleviler, Kürtler, ezilenler ve ötekiler en çok zararı görmeye devam edecektir. Bu ülkede barış süreci başladığı zaman bahar başlamıştı, bütün ülkede halklar birbiriyle hemhal olmuştu. Bu barış süreci ve bu yürüyüş biz Aleviler için çok önemlidir. Kaynaklarımızın savaşta heba edilmesine karşı biz Aleviler bu yürüyüşü sahipleniyoruz. Tecridin bir an önce kaldırılması ve cezaevindeki bütün tutsakların derhal özgürlüklerine kavuşması için elimizden gelen mücadeleyi yürüteceğiz. Çünkü tekçi zihniyet yüzünden en ağır bedeli Aleviler ödemiştir. Alevilerin inançları yasaklanmıştır tarih boyunca, katledilmiştirler. Eğer biri barış diyorsa, barış halayı tutuyorsa orada en başta Aleviler olmak zorundadır.
Salih Kuday: Bangewaziya me li hemû gelan û baweriyan e li vê meşê xwedî derkevin
Hevserokê Mebya-Der’a Mêrdînê Salih Kuday wisa got:
Beriya her tiştî tecrîda li ser Birêz Ocalan 25 sal in dewam dike, lê 3 sal in haya kesî ji Birêz Ocalan tuneye, di raya giştî de fikareke mezin heye. Tercîd xwîn e, qetlîam e, kuştin e, şewitandina daristanan e. Dema em li pêvajoya aştiyê dinêrin ne şervanekî ne leşkerekî jiyana xwe ji dest nedida. Malbatên şervanan û malbatên leşkeran êdî nema li nûçeyan temaşe dikirin. Birêz Ocalan dibêje derfet bidin min ez di hefteyekê de vî şerî li Tirkiyeyê û Rojhilata Navîn bidim sekinandin. Em dibêjin tecrîda li ser Birêz Ocalan teqez bê rawestandin û azadiya wî ya fizîkî pêk bê. Tecrîd ne tenê li ser Kurdan e, li ser hemû civakê ye, li ser hemû saziyan heye. Ji roja ku tecrîd giran bûye heya niha yekperestî pêş ketiye, faşîzm pêş ketiye. Ji bo ku ev faşîzm têk biçe û şer raweste, ji bo civakên me nekevin axê divê tecrîd bi lezgînî bi dawî bibe. Bangewaziya me li hemû gelan û baweriyan e li vê meşê xwedî derkevin û bi awayekî xurt vê meşê pêşwazî bikin.
Mahmut Tanış: İslam Kuran-ı Kerim’i alıp kendine seçim malzemesi yapmak değildir
Demokratik İslam Kongresi (DİK) adına Mahmut Tanış, şunları söyledi:
Bugünlerde üç ayları idrak ediyoruz. İslam aleminde üç aylar tüm günahların askıya alındığı aylardır. Özellikle salı günü Miraç Gecesidir. Maalesef İslam bu iken farklı bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. İslam’ın kelime anlamı barıştır, selamettir, huzurdur, esenliktir. Hatta biz binlerce yıldan beri selam verdiğimiz zaman karşımızdakilere, şuna vurgu yapmak isteriz: Siz bizim şerrimizden, kötülüğümüzden eminsiniz. Bizden size zarar gelmez.
Allah tarafından Muhammed'e indirilen yegane dinin ismi İslam’dır. Bu olduktan sonra huzur ve saadetin olması gereken bir ortamın olması lazım. Çamlıca Camiinde, Kocatepe Camiinde insanlara Kuran ayetiyle bir mesaj vermeye çalışırken, o anda jetlerin insanları öldürmesine karşıyız. İslam bu değildir, İslam Kuran-ı Kerim’i uygulamamak değildir. İslam Kuran-ı Kerim’i alıp kendine seçim malzemesi yapmak değildir. Bunu ancak Muaviye’nin orduları yapabilir. Hz. Ali’ye karşı Kuran’ın yapraklarını mızraklara geçirdikleri gibi. Bu İslam dışı bir uygulamadır, insanları kandırmadır, insanları dinden uzaklaştırmaktır. Alevi’siyle, Kürt’üyle, Türk’üyle, Şia’sıyla İslam mezhepçilik ve bölücülük yapmayan bir dindir.
Demokratik İslam Kongresi adına diyoruz ki eğer AKP olarak İslam ile adına hareket ettiğinizi söylüyorsanız, Kuran ile barışın. Hesabına geldiği zaman Nas deyip, gelmediğinde bunları inkar etmek İslam değildir; tam tersine bu insanları İslam’dan soğutmaktır. Biz diyoruz ki bir kez daha cezaevlerinden cenazeler çıkmasın, insanlar dilinden ve dininden ötürü baskı görmesin. Bir kez daha İslamcı olanları, dincileri Kuran’a davet ediyorum.
Hatimoğulları: Yürüyüşün amacı Kürt sorununda barışçıl demokratik yöntemlerle çözümün kapısını açmaktır
Tülay Hatimoğulları ise şunları söyledi:
Bugün Büyük Özgürlük Yürüyüşü Van’dan başladı. Şu an itibariyle de Kars’tan başlayacak ve 15 gün devam edecek bu yürüyüşte Kürdistan’ın birçok kenti tek tek dolaşılacak. Bu yürüyüşün en temel amacını biraz önce arkadaşlarımız da ifade etti: Sayın Öcalan üzerinde İmralı’da devam eden tecridin kaldırılması, Sayın Öcalan için özgürlük olanaklarının açılması, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümünün kapısının açılması. Bu taleple zaten günlerdir cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlatmış durumda. Dışarıda da analar ve aileler bu yürüyüşü aslında bizden önce adalet nöbetleriyle başlatmış oldular.
Bu yürüyüşü Kars’tan başlatmanın çok önemli bir anlamı var
40 yıldır devam eden savaş ve çatışmalarda Kürt halkı her fırsatta barış elini uzattı. Kürt halkı, Kürt anaları ödenen bütün ağır bedellere ve kayıplara rağmen her seferinde barış elini uzattı. Ama bu barış eline de her seferinde iktidarlar mevcut devlet anlayışını devam ettirerek tankla, topla, daha çok kan ve gözyaşıyla yanıt verdi. Bugün burada Kars’tan bu yürüyüşü başlatmanın çok önemli bir anlamı var. Kars farklı halkların ve inançların yaşamlarına beşiklik etmiş kadim bir kentimizdir. Azeriler, Terekemeler, Caferiler, Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler her halk ve inançtan insanın barış ve huzur içerisinde yaşayabildiği kentlerden biridir. Böyle bir kent, yaşadığımız Kürt sorununu kan ve göz yaşına boğan politik atmosferin tersine nasıl çevrilebileceğinin toplumsal bir örneğidir. O yüzden yürüyüşün Kars’tan başlaması nasıl bir Kürdistan ve Türkiye, nasıl bir Anadolu ve Mezopotamya istediğimizin de göstergesidir. O bakımdan önemlidir. Kürt sorunu bir statü sorunudur.
Bu yürüyüşle toplumda kanayan yaranın radikal çözümünün önünü açmak istiyoruz
Bugün Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözülmemesi, Türkiye’de genel anlamda demokratik bir atmosferin oluşmasını engelleyen en önemli nedendir. Türkiye, Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle ve onurlu bir barışla çözmüş olsaydı, bugün halklar ve inançlar arasında bu saldırılar ve ölümler yaşanmazdı. Santa Maria’da IŞİDliler elini kolunu sallayarak kilisede Alevi bir yurttaşı katledemezdi. Bakın kilisede Alevi yurttaşın katledilmesinin başka bir anlamı var. Demek ki halkların birbiriyle sorunu yok. Bir Alevi rahatlıkla kiliseye de camiye de gidebiliyor. Bir Sünni başka bir inançla dayanışma içinde olabiliyor. Bizim toplum aslında böyle bir yaşamı arzu ediyor. Ancak egemenler, mevcut iktidarlar kendi koltuklarını sağlamlaştırmak için Kürt sorununun devam etmesini, çatışmaların devam etmesini istiyor. Asker cenazelerinin, Kürt gençlerinin cenazelerinin bu ülkeye gelmesini istiyor. Oysa ki Türk anası da Kürt anası da bu çatışmaların ve savaş atmosferinin bir an önce bitmesini canı gönülden istiyor. Ama anaların sesini duyan yok, halkın sesini duyan yok. Bu yürüyüşün bir amacı da toplumda kanayan bu yaranın radikal çözümünün önünü açmaktır. Bizler DEM Parti olarak bu yürüyüşe desteğimizi sunuyoruz.
Gelin barış ve diyalog kapılarını hep birlikte açalım
Buradan çağrımızı Türkiye’de yüreği barıştan, adaletten, eşitlikten yana olan bütün insanlara yapıyoruz. Aydınları, yazarları, sanatçıları, demokratik kitle örgütlerini, emek-meslek örgütlerini, herkesi bu sorunun çözümü için, bu çorbada kendilerinin de tuzu olması için davet ediyoruz. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin, Ortadoğu’daki savaşların çözümüne de katkı sağlayacağına inanıyoruz. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, kendi toplumsal bütünlüğünü daha güçlü bir şekilde sağlar. Bugün Ortadoğu’nun dört bir yanında yükselen savaş seslerine, toplumsal anlamda güçlü bir birliktelikle hep birlikte bir karşılık verebiliriz, barışla karşılık verebiliriz. Ortadoğu'da savaş ve çatışmaların arttığı, Kızıldeniz’de savaş gemilerinin halka döndüğü bir atmosferde toplumsal bütünlüğümüzü sağlamak ve kendi iç sorunlarımızı çözmek, Kürt sorununu çözmek bizleri toplumsal olarak bu küresel saldırılara karşı da çok daha güçlü kılacaktır. İşte bu yeni gelişmeler yüzünden de Türkiye Kürt sorununu bambaşka bir şekilde ele almak durumundadır. Buradan çağrımızı bir kez daha bütün demokrasi güçlerine ve bu konudaki tüm muhataplara yapıyoruz. DEM Parti olarak, bir diyalog ve müzakere partisi olarak diyoruz ki; gelin müzakerelerin kapılarını açalım, gelin barışın ve diyalogun kapılarını açalım. Aynı sorumlulukla uluslararası insan hakları kuruluşlarına ve CPT’ye de sesleniyorum: İmralı tecridi için daha çok adım atılmalı, Kürt sorunun çözülmesi için daha çok rol ve misyon üstlenilmelidir. Burada hepimize büyük görevler düşüyor. Bu coğrafya kana, gözyaşına ve acıya fazlasıyla doydu. Artık bizler hep birlikte barış istiyoruz. Büyük Özgürlük Yürüyüşünün barışın kapısını aralayacağına olan inancımla hepinizi selamlıyorum. Yolumuz açık olsun.
1 Şubat 2024