Yaşlanma karşıtı uygulamalar, estetik işlemlerde öne çıkıyor
Yaşlanma karşıtı bakım, uygulama ve ürünler, her yıl bir önceki seneye göre kendini geliştirerek ve yenileyerek ilerlemeye devam ediyor. Bunun sebebini toplumun güzellik algısının değişmesi ve bilincin artması şeklinde yorumlayan uzmanlar ise estetik uygulamaların her kesime ve yaş grubuna yayıldığını açıkladı.
Toplumda güzelliğe dair bilincin artması, insanları dış görünüşleriyle ilgili yaşayabileceği çeşitli sorunlar ya da deformasyonlar için üretilen çözümlere yönlendiriyor. Özellikle zamana meydan okumak isteyenler, yaşlanma karşıtı uygulamalara ve cilt bakım ürünlerine rağbet ediyor. Report Linker’ın konuya dair yayımladığı verilere göre, 2023’ü 54,5 milyar dolarla kapatan yaşlanma karşıtı ürün ve hizmet pazarının 2027’ye kadar 72 milyar doları aşması bekleniyor. Cildin tedavi edilerek yenilenmesi çalışmalarında 10 yıl öncesine göre ileride olunduğunu söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Topal ise sektörün dinamiklerini domine eden gelişmeleri açıkladı.
İnsanların artık cilt bakımı konusunda daha bilinçli olduklarını söyleyen Dr. Yusuf Topal, “İnsanlar, son yıllarda geçmiş dönemlere kıyasla estetik uygulamalara daha çok yöneliyor. Üstelik bu çözümler, toplumun neredeyse her kesimine ve yaş grubuna yayılıyor. Söz konusu gelişmeler, farklı danışan gruplarının oluşmasına da kapı aralıyor. Özellikle, 30 yaş ve üzeri bireylerlerden oluşan danışanlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor” dedi.
“2 yıldır, özellikle doğal yüz hatlarını koruyan işlemlere talep var”
2 yıldır artarak büyüyen estetik grubunun doğal yüz hatlarını koruyarak, erken yaşlanmayı başkalaşmadan önlemek ve cildini tedavi ederek ilerlemek için gelen kişilerden oluştuğunu belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Topal, “Yaşlılık karşıtı uygulamalar başta olmak üzere, estetikte doğal işlemler artık öne çıkıyor. Bu gelişmenin kaynağında toplumun giderek bilinçlenmesi bulunuyor. Biz de bu mutluluk verici ilerlemeyle eşzamanlı olarak, sürece geliştirdiğimiz çözümlerle hem bilimsel hem de bilinçsel düzeyde katkıda bulunuyoruz” şeklinde konuştu.
“Danışanlar en çok yüz dolgusunu merak ediyor”
Danışanlarının en çok Otolog Biostimülan Yüz Dolgusu hakkında soru sorduğuna dikkat çeken Dr. Yusuf Topal, bu uygulamaya dair şu bilgileri paylaştı: “Bu işlemde öne çıkan özelliklerden biri, dolgunun kişinin kendi kanından üretilmesi ve içeriğinde herhangi bir kimyasal barındırmamasıdır. Öte yandan, vücuttaki yaraların iyileşmesinden kanamaların durdurulmasına kadar birçok konuda çok kritik bir rolü bulunuyor ve fibrinojen açısından zengin plazma kan hücrelerini istediğimiz yapıda dolgu kıvamına dönüştürebiliyoruz. Ardından, işlemin yapıldığı yerde dolgu efekti ile birlikte uzun dönem kalmasını sağlayarak, çok hızlı bir şekilde hücresel uyarı başlatıyoruz. Doğal yoldan kolajen salımını tetikledikten sonra, bağ dokusunun iyileşmesine yönelik cilde çalış, üret ve iyileş komutlarını gönderiyoruz.”
“Estetikte doğal uygulamalar öne çıkıyor”
Dermatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Topal, “Uygulamalarda kullanılan dolgunun kıvamına dair 2000’lerde başlayan bilimsel çalışmalarda başarılı sonuçlar elde edildi. Yeni teknolojileri kullanarak cildin ihtiyacına göre yoğunluğunu ayarlayabildiğimiz, cildi iyileştiren ve gençleştiren biostimülan dolgular üretebiliyoruz. Özellikle göz altı ve çevresinde kronik stres ve genetik faktörlere bağlı oluşan yorgunluk şişlikleri, mor halkalanma ve bitkin yüz ifadesiyle gelen yaşlanmış görünümün iyileştirilmesinde, kolajen kaybına bağlı kırışıklıkların temelinde yatan hücresel aktivasyonun tekrardan yapılandırılmasında, cildi aşağıya doğru sarkıtan ileri dönem sonuçların engellenmesinde kullanıyoruz” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Otolog Biostimülan Yüz Dolgusu’nun, kişinin kendi kanından hazırlanan PRP (Platelet Rich Plasma) gibi mezoterapi uygulamalarıyla karıştırılmaması gerekiyor. Çünkü, bu uygulamalarda PRP’yi ayrıştırılıyor ve kalan kısmı tıbbı atık olarak çöpe gönderiliyordu. Ancak cildimizin alt derisinin kendisini 3 ila 6 ay arasında yenilemesi bir sorun yaratıyor ve işlemin tekrar yapılmasını zorunlu kılıyordu. Ayrıca artan maliyetler, bu sürecin hem danışanlar hem de doktorlar olarak istenilen şekilde yürütülmesini engelliyordu. Artık cihazlı uygulamalar dışında yönetebileceğimiz, etki mekanizması kuvvetli, cildin yenilenme döngülerine yetişen doğal bir uygulamamız var. Bunlarla birlikte 10 yıl sonra çok daha bilinçli ve doğalı talep eden kitleler oluşacağını şimdiden öngörebiliyorum.”