Gündem

8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde Türkiye’nin İlk Sosyal Gastronomi Odaklı Tarım Zirvesi Düzenlendi

Abone Ol

Adana, 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali kapsamında Türkiye’nin ilk sosyal gastronomi odaklı Tarım Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Dünyanın önde gelen oluşumlarından Social Gastronomy Movement iş birliği ile düzenlenen zirvede, İsviçre, Hollanda, Meksika ve Filipinler’den gelen uzmanlar, Çukurova’nın çiftçileriyle buluşarak gıdanın geleceği üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.

Şef Ebru Baybara Demir’in katkılarıyla organize edilen zirvede; topraktan hayvancılığa, sulamadan karbon salınımına kadar pek çok konu ele alındı. Şef Demir, BM Gıda ve Tarım Örgütü tarafından “Küresel Gıda Kahramanı” unvanı ile onurlandırıldığını belirterek zirvede yaptığı konuşmada, Adana’nın tarım ve gastronomi zenginliğine dikkat çekti.

Adana Valiliği himayesinde hayata geçirilen 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali Türkiye’nin ilk sosyal gastronomi odaklı Tarım Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Alanında dünyanın en önemli oluşumlarından Social Gastronomy Movement iş birliğiyle düzenlenen zirvede gıdanın geleceği topraktan hayvancılığa, sulamadan karbon salınımına yerel üreticinin gücünden yaşlanan çiftçi nüfusuna kadar tüm açılarıyla ele alındı. Şef Ebru Baybara Demir’in katkıları ile 17 Ekim’de gerçekleşen buluşmada İsviçre, Hollanda, Meksika, ABD ve Filipinler’den gelen alanında uzman konuklar Çukurova’nın çiftçisi, girişimcisi ve şefleriyle bir araya geldi.

Adana Valiliği himayesinde Adana Büyükşehir Belediyesi, dört merkez ilçe belediyesi ve oda başkanlarının katkılarıyla düzenlenen 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali önemli bir zirveye de ev sahipliği yaptı. Social Gastronomy Movement iş birliği ve Şef Ebru Baybara Demir’in katkılarıyla 17 Ekim’de düzenlenen zirvenin teması “Toprağın Lezzeti” olarak belirlendi. Birbirinden ilginç konu başlıkları altında uzmanlıklarını, tecrübelerini ve çözüm önerilerini paylaşan konuşmacıların anlattıkları dinleyiciler tarafından ilgiyle dinlendi. Dünyanın farklı ülkelerinden sosyal gastronomi alanında uzman şef, çiftçi, girişimci ve geliştiriciyi Adana’da yerel çiftçiler ve uzmanlar ile bir araya getiren Tarım Zirvesi gün boyu birbirinden önemli ve bir o kadar da çarpıcı konuşmalara sahne oldu. Tarımda ulusal ve küresel sorunlar yerel lehçeyle renkli ve dikkat çekici hale getiren panelin açılış konuşmaları, ardından oturumlarda ele alınan konu başlıkları ve uzmanların konuşmalarından öne çıkan detaylar şöyle oldu.

ŞEF EBRU BAYBARA DEMİR’E KAHRAMAN ÜNVANI

16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde BM tarafından Küresel Gıda Kahramanı – Global Food Hero unvanına layık görülen şef Ebru Baybara Demir zirvenin açılış konuşmasını yaptı: “Ülkem adına çok heyecanlıyım. Bu yıl BM Gıda ve Tarım örgütü tarafından “Dünya Gıda Kahramanı” – Global World Hero unvanıyla onurlandırıldım.  Bu yıl belirlenen 7 isimden biri oldum. Bu unvan toprak, tarım ve gıda için yapılması gerekenler konusunda bana yeni bir sorumluluk daha eklemiş oldu. Bu kapsamda Sosyal gastronomi merkezinde düzenlediğimiz bu Tarım Zirvesi de ayrı bir önem taşıyor. Daha önce defalarca bulunduğum Adana’yı, son iki buçuk ayda bugüne hazırlanırken çok daha farklı yönleriyle tanıma fırsatım oldu. Topraktaki ürün çeşitliğinden, balıkçılığa sofraya gelen lezzetlere ve ürünün topraktan tüketiciye ulaşan tüm sürecini yakından öğrenme fırsatını yakaladım. Gıdanın 24 saat boyunca devam eden bir yemek hareketine sahip olduğu bir düzene sahip Adana. Adana’nın yemek ve tarım kültürünün sosyolojik olarak kitaplaştırılması gerektiğine inanıyorum. Bugün de burada Çukurova’nın sahip olduğu bu zengin yapının süreçlerini akademisyenlerimiz, çiftçilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve dünyanın farklı noktalarından hem öğrenmek hem de bilgilerini bizimle paylaşmak için bulunan isimlerle tartışacağız. Türkiye’de tarım konusunda fark yarattığımız bir zirve olmasını diliyorum.”

Sosyal Gastronomi hareketi kurucularından Nicola Gryczka: “Bu etkinliğin bir parçası olarak burada bulunduğumuz için çok mutluyum. Bundan birkaç yıl önce birçok yerel örgütün birbirinden bağımsız olarak gıda ve tarım üzerine çalıştığını gördük. Bir araya gelindiğinde, daha fazla toplumu ve sivil toplum kuruluşunu iş birliği ve ortaklıklarda buluşturursak ne kadar güçlü bir etki ve çalışma oluşturabileceğimizi fark ettik. İşte Sosyal Gastronomi Hareketi bu şekilde doğdu. İşe, temel prensipler belirleyerek başladık. Eğitim de bu prensiplerden ilki oldu. Dünyanın dört bir yanında insanları sorumlu bir şekilde nasıl gıda seçmeleri, almaları, yetiştirmeleri gerektiği konusunda eğitiyoruz. Yerel kuruluşlarla küresel çapta çalışarak çözümler üretiyoruz. Farklı ülkelerdeki uygulamaların birbirilerine örnek olmasını ve dünyada gıda konusunda çalışanların ortak bilgi birikimiyle hareket etmesi için çalışıyoruz. Adana’da Tarım Zirvesi ile başlayan bu iş birliğinin de çalışmalarımızı güçlendireceğine inanıyoruz. Bu bir ilk ve gelecekte yapacağımız çalışmaların temelini oluşturdu.”

Şahin Bilgiç, Adana Ticaret Borsası Başkanı: Adana sadece mutfağıyla değil bereketli topraklarıyla da Türkiye mutfağının kalbi niteliğindedir. Bizler bu köklü mirası sürdür ve daha da ileri götürme sorumluluğu taşıyoruz. Yerel ekonomiyi güçlendiren küresel gelişmeleri takip eden çalışmalar bu hedef doğrultusunda önceliğimiz olacaktır.

Zeydan Karalar, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı: Adana dünyanın en güzel ovalarından birinde iki güzel nehriyle çok özel bir yere sahip. Topraklarından çıkan karpuzdan tutun portakalına kadar her ürünün lezzetli olmasının yanı sıra Adanalıların maharetli elleriyle kattığı lezzet de yadsınamaz. Küresel ısınmanın giderek gıda ve tarımda riski arttırdığı bu dönemde en önemli, en çok ihtiyaç duyulacak şey verimli topraklardır. Biz de Adana Büyükşehir Belediyesi olarak bunun farkındalığıyla çalışıyoruz. Her çiftçinin ürettiği her ürün toprakta kalmamalı, değerlendirilmelidir. Heba olan her ürün milli gelirimizden kaybolan bir değerdir.

Yavuz Selim Köşger, Adana Valisi: Bazen insanlar birbirinin zihinlerinden geçen şeyleri hissedebiliyor demek. Ben de İzmir İktisat Kongre’sinden bahsedecektim. Kurulacak ülkenin iktisadi konumunu belirlemek üzere yapılan ön toplantılarda ülke genelindeki her şehirden en önemli tarım ürünlerinin getirilmesi isteniyor. Ancak savaş sonrası olduğu için çok az ürün getirilebilmiş çünkü ülke geneli son derece zor bir dönemdeymiş, ürünler kısıtlıymış. Adana’nın sunduğu ürünler ise bereketli toprakları sayesinde çok çeşitli olabilmiş… Biz bu geleneği Adana’da uzun yıllardır özenle sürdürmeye çalışıyoruz. Güvenli gıdaya herkesin ulaşabilmesini sağlamak, topraktan çatala dediğimiz zinciri eksiksiz sürdürebilmek son derece önemli. Allah Adana’ya iklimi, suyu, toprağı, çalışkan insanları, vizyonu da vermiş. Biz de bu nimetleri en doğru şekilde kullanmak ve güvenle geleceğe taşıyabilmek için lezzet şölenine dönüştürdüğümüz bu festivali düzenliyoruz. Sadece parası olanın erişebildiği bir gıda sisteminden söz etmiyoruz. Geniş kapsamlı erişimi odak noktasında tutarak çalışıyoruz. Adana Lezzet Festivali lezzet dolu, gönlümüzü şenlendiren bir festival olsun.”

1. PANEL: ‘’ADANA’NIN EN GIYMATLISI TOPRAK’’

Moderatör Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Bölümü Öğretim Üyesi.

Patrick Honauer, Food Network Kurucusu: “Her seferinde Türkiye hakkında başka bir şey öğretiyorsunuz. En iyi ev sahipleri sizsiniz. Bu sadece yemekle ağırlamakla ilgili değil. Ev sahipliğiniz ve içtenliğiniz beni her seferinde inanılmaz etkiliyor. Gıdanın erişimi ve tüketiciye ulaşımı konusunda en önemli konu, üretimin, tüketiciye ulaştırılması gereken yere yakınlığı. Toprağı özenle korumak geleceğe taşımak istiyorsak üreticiyi iyi tanımalıyız. Gıdanın çeşitliliği de çok önemli. Adana, Çukurova bu açıdan son derece zengin bir yapıya sahip. Örneğin bir masada 12 farklı zeytinyağı denedik. Bu zengin yapının geleceğe güçlü şekilde taşınması için çalışmalıyız.”

Selçuk Ramazanoğlu, Çitçi ve İletişim Danışmanı: “Bu zamana kadar Adana maalesef sadece kebap ve şalgama indirgenmişti. Ancak Adana Lezzet Festivali, Tarım Zirvesi gibi geleneğe ek yaparak hazırlanan içerikler büyük önem taşıyor. Toprak maalesef geri gelmiyor. Toprağımızı korumak ve tarımı güçlendirmek için sadece sulama ve su kaynaklarının doğru kullanımı gibi iklimsel etkileri değil aynı zamanda, göç, sanayileşme ve ürün deseninde yaşanan değişiklikler gibi sosyo-kültürel etkileri de doğru çözümlerle yönetmeliyiz.”

2. PANEL: ‘’SENEDE İKİ ÜRÜN ARTIK HAYAL Mİ?’’

Moderatör Dr. Nuran Talu, Kamu İklim Politikaları, Analist ve Küresel Denge Derneği Başkanı

Zeynep Zaimoğlu, Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü: “Çukurova yıllardır senede 3 ürün veren dünyadaki ender yerlerden biriydi ama bugün geldiğimiz nokta 2 ürün hayal mi sorusuna yanıt arıyoruz. Sulama suyun fiyatlandırması konusunda dünya standardını uygulamak bizi bu noktaya getiren sorunların başında geliyor. Tarım politikaları ve iklim değişikliği, çok su isteyen bitkilerin bilinçsizce ve plan dışı yetiştirilmesi de bu süreci hızlandırdı.”

Prof. Dr. Bülent Özekici, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Sulama Bölüm Başkanı: “Küresel ısınma sebebiyle barajlara gelen sular azalmaya başladı ve su sorunumuzu ortaya çıkardı. Bu noktadan sonra tarımda nasıl su tasarrufu yapacağımıza bakmalıyız. Aslında biz kendi kendimize yetiyorduk. Sulama sistemimizin yenilenmesi suyun arazilere ulaştırılması sürecinde yaşanan yüzde 50 kaybın telafi edilmesini sağlayacaktır. Bu kaybı önlemenin yolu da kapalı, basınçlı boru ile sulama sistemine geçmekte yatıyor.”

Dr. Thieu Besselink, Utrecht Üniversitesi, Girişimci: “Çiftçilerin ve tüketicilerin, şirketlerin, STK’ların farklı hedefleri ve fırsatları, seçenekleri var. Bence asıl sorun bu. Çözüme giden yolda da en önemli sorun bu oluyor. 16’ncı, 18’inci yüzyıllardan bu yana çiftçi olan aileler var Hollanda’da. Örneğin benim ailem de nesillerdir süt ve tereyağı üreticisi. Ancak birçok çiftçi gibi gelenekselliği kaybettik. Geleneksel yöntemler ortadan kalktıkça, ürün hacmini arttırma hedefiyle tarım ürünlerinde kullanılan katkılar giderek artıyor. Bence en büyük tehlike bu. Kooperatiflerin korunması ve sayılarının arttırılması, kolektif hareket edilmesi ise bunun önüne geçebilecek temel gerekliliklerden biri.”

3. PANEL: ‘’ADANA’DA BU SENE NE EKEK?’’

Aykut Gül, Çukurova Üniversitesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi: “Kıt olan toprak ve su kaynağımızı en iyi şekilde nasıl kullanmalıyız? Bu konuyu masaya yatırmamız gerekiyor. Üretim planlaması konusu burada önem kazanıyor. Planlamanın merkezine su kısıtını almamız gerekiyor. Destek katsayısı ve kat sayısının değeri de tarım gelişiminde çok önemli.”

Mutlu Doğru, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı: “Gastronominin arka bahçesi tarımdır. Adana kebabına asıl tadını veren fark yaratan ivesi koyunudur. Yetiştiği bölge ve yedikleri itibarıyla kebabın tadını değiştirir. Adana’yı bu yapının güçlendirilmesi konusunda geliştirmeliyiz. Tarımın geleceği açısından planlamanın önemini çok iyi anlatan küçük bir örnek bu. Suyu merkeze alarak bir planlama yapılması doğru olur.”

David Jacobsen, Gut Rheinau Kurucusu: “Tarım bu topraklarda icat edildi ve ben de bugün burada günümüz sorunlarının çözümüne yaklaşım sürecine umarım katkıda bulunabilirim. İsviçre’de biz çiftçiler kendimizi yatırımcı girişimci olarak görüyoruz ve bu nedenle bir birliğimiz yok, derneğimiz var. Tarım konularında etkili bir güce sahip bir yapı var. Çiftlikler Avrupa ülkelerine kıyasla daha küçükler. Ancak üretim son derece verimli. Örneğin Çiftçiler birliği ürünlerin önemli bir kısmını, ülkede kriz olması riskine karşı depoluyor. Bu da tamamen çiftçilerin doğru örgütlenme yapısını kurmasıyla ilgili. Önemli bir yönetimsel güç oluşturuyorlar.”

4. PANEL: ‘’KARAGÜLLE KARPUZUNA NE OLDU?’’

Moderatör Dr. Kübra Sultan Yüzüncüyıl, Tarım Gıda Araştırmacısı: “Dünya genelinde toprak sahipliğinde erkeklerin üstünlüğü varken çiftçi ya da aile içinde ücretsiz çalışan olarak baktığınızda kadınlar çoğunlukta.”

Özcan Türkoğlu, Gıda Tarım Örgütü Türkiye Ofisi Kıdemli Program Koordinatörü Karagülle Karpuzu’ndan yola çıkarak değerlerin nasıl tükendiğine değindi.

Can Boydak, Ziraat Mühendisi ve Atalık Tohum Üreticisi: “Atalık tohumlarının en önemlilerinden olan karakılçık buğdayı yetiştiriyorum. Gastronominin de tarımın da başlangıcı kadınlar bence. Karagülle karpuzunun üretimi çok çekirdekli oluşu sebebiyle tüketicide az tercih edilmesi, veriminin daha düşük olması gibi sebeplerle son derece azaldı.”

Cherrie Atliano, GREA Vakfı Kurucusu: “Bizim ülkemiz adalardan oluşuyor, tarım alanı az, lojistik çok büyük bir sorun, tayfun gibi ağır doğa etkileri var ama Filipinler’de küçük çiftçilerle uzun yıllardır çalışan bir vakfın kurucusuyum. Benim ilk misyonum o adalardaki çiftçilerin adalarından ayrılmalarına gerek kalmadan ürünlerini tüketiciye ulaştırmalarını sağlamak. Bizim ülkemizde de çiftçiler ve yaşadıkları sorunlar önemli bir politika malzemesi. Vakıf olarak biz hepimizi besleyen üreticilere nasıl saygınlıklarını vereceğimize, onları gururla üretmeye devam etmelerini sağlamaya odaklanıyoruz. Örneğin turistik adalara turist ziyaretleri gıda fiyatlarını çok yukarı çekiyor. Bizim ülkemizde de kadın çiftçiler üretimin güçlü, önemli parçaları. Sadece yardım eden bir çift el değiller, aksine etkili ve güçlüler. Kadınlar tarihte bir toprağa bitki eken, onu sulayan, tarımı başlatan ilk canlılar ama aynı zamanda hazırladığı yemeği en son ve en az yiyen yine onlar… biz de vakıf olarak kadın çiftçileri gıdanın güvenli ve doğru yetiştirilmesi, ata tohumlarının korunması konusunda eğitmeye odaklanıyoruz. Kadınların çiftçilikte güçlendirilmesi özellikle geleneksel ürünlerin geleceğe taşınması konusunda büyük önem taşıyor.”

5.PANEL: ‘’YEDİK YEDİK DOYMADIK, OVADA KÜÇÜKBAŞ KOYMADIK’’

Moderatör Oya Berkay Karaca, Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı: “Orta Asya’dan gelen bir yemek ve beslenme şekli, geleneği var Çukurova’da. Hayvansal ürünlerin her parçasını değerlendirme, bu bağlamda da yeme kültürümüzde küçükbaş hayvan önemli yer tutuyor. Lezzetin asıl sırrı da bu bölgede yetiştirilen hayvanlar oluyor. Sürdürülebilirlik açısından bu konu nereye gidiyor diye düşünmek, sorular sormak lazım.”

Prof Dr Nazan Koluman, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı, Zootekni Bölüm Başkanı: “Çukurova’da gıdaya dayalı bir sanayi var dolayısıyla tarım alanındaki STK’lar bu noktada büyük rol oynuyor. Ekosistemin asıl besleyici unsuru olan hayvancılık da ön planda oluyor çalışmalarda. Adana’da hayvancılık ve iklim değişikliğinin buna etkisiyle ilgili yaklaşık 20 yıldır çalışmalar yapılıyor. Araştırma sonuçlarına göre çölleşme söz konusu. Yani topraktan aldıklarımızı yerine geri koymadan hiçbir şey yapamayız.” 

Dr Murat Bolat, Agro GSYF İş Portföy Yönetim Kurulu Üyesi: “Misyonumuz gençleri tarıma odaklamak. Türkiye dünya genelinde teknoloji ya da sanayi ülkesi olarak değil, bir tarım ülkesi olarak anılıyor. Ancak üretime kanalize edemiyoruz bu algıyı. Özel sermaye fonlarından bir kuruş para aktarılmasını sağlayamıyoruz. Tarımda verimli alanlara fon sağlanabilirse oradan alınacak gelir daha fazla fonun ülkeye çekilmesini de sağlayacaktır.”

David Jacobsen, Gut Rheinau Kurucusu: “Çiftçilik temelde aslında basit bir iş. Toprak ve makinelere ihtiyacınız vardır. Ama diğer tarafta besleyici değerler, sağlıklı ürün açısından bakarsanız işte asıl zorluk, mücadele burada başlıyor. Bilgi çok önemli. Hayvanların bakımı, verimliliği arttırmak için toprağın beslenmesi, dinlendirilmesi, ürünlerin ekim rotasyonu gibi konularda bilgi sahibi olmak önemli. Ekosistemde hayvancılığın doğru yapılması da tarımı olumlu etkiliyor.”

6.PANEL: ‘’VERMEDEN ALMAK OLMAZ, AYAKİZİNİN BEDELİNİ ÖDE’’

Doç. Dr. Ömer Eren, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü Tarımsal Enerji Sistemleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi: Ne kadar üretsek de verimliliği arttırsak da önemli olan tüketim alışkanlıklarını ve israfı önlemedikçe bir değişim gerçekleştiremeyiz. İlaçlama da tarımın geleceği ve sürdürülebilirlik açısından bir diğer önemli konu. Enerjiden sonra en büyük üretim tarım alanında.

Dr. Murat Salih, Çiftçi, Elektronik Mühendisi: Karbon konusu üzerimize gelen büyük bir sorun. Doğru yaklaşımla ve programlarla bunu avantaja çevirmek de söz konusu. Karbon kredilerinin doğru uygulamayı yapan çiftçiye ödenmesi, yanlış uygulama yapan çiftçilerden karbon vergisinin alınması, bağımsız denetim kurulunun bunu denetleyip doğru karbon çalışmalarından dolayı çiftçilere kredilerin dağıtımları gerçekleştirmesi gerekir. Adana Çiftçiler Birliği böylesi bir uygulamayı pilot proje olarak başlatırsa tarımda büyük ilerleme sağlayacaktır. 

Ramon Bacre, Humica CEO’su: “Her zaman konuşmalarıma “neden buradayız” sorusunu sorarak başlıyorum. Ben bugün paradigmaları yıkmak için buradayım. Hangi bölgedeyiz, iklim koşulları nedir, ne ekebiliriz diye toprağa sormalı ve onun yanıtına göre yanıtı bulmalıyız. Tarım sadece ve tamamen insanlığın merkezi haline geldi. Aslında tüm sistemin kendisini nasıl yürütebileceğimize, sürdürebileceğimize, toprağı nasıl daha verimli işleyebileceğimize odaklanmalıyız. Bunun için de çiftçilere, en küçük çaptaki üreticilere kadar inmeliyiz.”

7.PANEL: ‘’TARIMDA ATIK VAR MI?’’

Moderatör Deda Büyüköztürk, Ziraat Yüksek Mühendisi, Adana Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği Atık Daire Başkanı: “Tüketim arttıkça üretim artıyor, dolayısıyla atıklarımız da artıyor. Adana’da yılda 5 milyon tona yakın hayvansal, yine milyonlarca ton tarımsal atık oluşuyor. Doğru yönetilmesi içinde olduğumuzun ekosisteme büyük katkı sağlayacaktır.”

Rahman Salih Zengin, Episome Biyoteknoloji Genel Müdür Yardımcısı: “Biyolojik mücadeleye mikrobiyolojik mücadeleyi de dahil ederek bölgesel çalışmalar yapmalı.”

Prof Dr Oğuz Can Turgay, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi: “Tarımsal atık 1900’lere kadar yoktu, daha doğrusu farkında değildi insanlar. Antik Mısırlılara kadar eski uygarlıklar da anız yakarmış, ortamdaki bitkisel atıkların bir kısmından kurtulmak için. Ancak sağlıklı toprak için bu yapılmaması gereken şeylerin başında geliyor. Toprağa bakış açımızı değiştirmedikçe anız yakılması sorununun önüne geçemeyiz.”

Patrick Honauer, Food Network Kurucusu: Çevresel ve iklimsel olumsuzluklardan çiftçilerin etkilenme oranı yüzde 90’ları aşıyor. Tüketicilerin evlerindeki gıda atıkları değil tek sorun. Çiftliklerdeki, tarımsal üretim alanlarındaki atılar da giderek artıyor. Yerel ağların, STK’ların çalışma sistemleri ve iyi örgütlenmeleri sayesinde üreticileri bu atıkların doğru kullanımı ve en aza indirilmesi, doğru değerlendirilmesi konusunda eğitmek gerekir. Fransız Devrimi’ne kadar restoranlarda sadece 1 ya da 2 menü olurdu, onlarcası sunulmazdı. Ben de kendi restoranımda sadece 1 menü sunuyorum. Gıda atığını en aza indirmekte, hammadde israfını ortadan kaldırmakta bu çok faydalı bir yaklaşım bence.

8.PANEL: ‘’SORBONNE’A DA GİTSEN O TRAKTÖRE BİNECEN’’

Moderatör Bedia Gücüm, Çiftçi: Yaşlanan tarım toplumunun gıda güvenliğini tehdit etmeye başladığını gördüğümüz bugünlerde çiftçiliğin asıl hak ettiği mesleki değeri görmesi için neler yapmak gerektiğini konuşmamız gerekir. Genç nüfusu ait olduğu toprağa sahip çıkmaya yönlendirmek, çiftçiliği ana odağa almak için nelere yapabiliriz?

Ahmet Şerif İzgören, Yazar, Eğitmen: Türkiye’de tarımda sorun yok. Yaşanan her şey sonuç aslında. Bence asıl sorun iş birliği, vizyon, liyakat, insan. Karanlığa hayıflanmaktansa bir mum yak, demiş Çiçero. Bizim de yapmamız gereken bu. Gelecek gastronomide, Türkiye’nin de müthiş bir geleceği var bu alanda. Doğru yatırımı çiftçiye yapmak gerek. Tarımda neyin nasıl çözülmesi gerektiğini, çözülebileceğini en iyi çiftçiler biliyor. Karar vericilerin sadece dinlemesi yeter.

Christine Gould, Thought for Food Kurucusu: “ABD’de çiftlikte büyüdüm. Profesyonel çiftçilerdik. Babam bilim insanıydı. Yaratıcı bir mucitti belki o dönemde, kendi topraklarımızda yaptığı şeyler inanılmazdı. Daha o yıllarda bana mantarlardan, mikroorganizmalardan söz ederdi. Bizi endüstriyel malzemelerden uzaklaştıracak, toprağı besleyici ürünler üzerine çalışıyordu. Bir hareketi nasıl hayata geçirebileceğim üzerine düşüncelerim bu sayede oluştu, temellendi. Üniversiteyi bitirdim, yüksek lisans yaptım, tarım şirketlerinde çalıştım. Tanıştığım herkesle çiftçilik konusunda neler yapabileceğimizi, nasıl ileri götürebileceğimizi konuşuyorduk hep. İşimden istifa ettim ve derneğimiz de bu şekilde doğdu. Tarımdaki sorunlara karşı çözümleri hayata geçirecek iş birliklerini kurma üzerine odaklandık. Tarımın devamlılığı konusunda gençlerin bulunduğu noktanın önemi onların fikirsel ve üretimsel anlamda ne kadar desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Benim misyonum onların tarım konusunda geleceği inşa edecek fikirler üretmesini sağlamak.”