Canlıların yaşamında öncelikli ihtiyacı olan ve mutlak sağlanması gereken enerji temini gelmektedir. Bu ihtiyacının sürdür&uu...
Canlıların yaşamında öncelikli ihtiyacı olan ve mutlak sağlanması gereken enerji temini gelmektedir. Bu ihtiyacının sürdürülebilir olması canlılığın varlığının devamı için şarttır. Gıda güvenliğini sağlamayan veya yaşamını sürümek için gıdaya erişemeyen türler yok olmuştur. Yaşadığımız son iki aylık korona virüs sağını günlerinde insanlık en çok gıda teminini güvence altına almak istemiştir. Sokağa çıktığı her an önce gıda tedarikine başvurmuş ve çoğu zaman da kural ve kaidelere uymadığı da dünyanın her tarafında yaşanarak görülmüştür. Bu bağlamda gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği günümüzde çok daha önemli bir konuma gelmiş durmadır.
Korona virüs sonrası başta tarım bilimi ve diğer ilgili alanların üzerinden yenden yoğunlaşacağı konuların başında sürdürülebilir tarım ve yaşamı nasıl güvenceye alabiliriz. Konunun bütünlüklü-holistik bakış açısı ve merkezi planlama ile bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerekiyor.
Tarım Teknolojileri ve Enerji Yönünden Dışa Bağımlıktan Kurtulmalıdır
Ülkenin makineli tarıma ve otomasyon sistemlerine daha çok gereksinim doğduğu ortaya çıkmaktadır. Fide ve fidanların makine ile yapılması, gübre tohum ekiminin bir arada kombine ekipman ile geliştirilmesi, Sulama sitemlerinin uzaktan kumanda ile uydu ve akılı telefon sistemleri üzerinde yürütülmesi programlama ve dijital teknoloji geliştirme olanaklarının önemi ortaya çıkmaktadır. Tarla tarımı ve meyve sebze hasatında uzaktan kumanda ve robot uygulamaları teknolojiler kullanımı öne çıkacaktır. Bu bağlamda tarım teknolojileri konusunda dışa bağımlıktan kurulması için daha ileri araştırma ve teknolojiye önem vermesi gerekir.
Tarımsal enerji bakımında petrol, doğal ve rüzgâr enerjisi teknolojileri bakımında dışa bağımlılıktan kurtulmak için da solar enerji ve doğal kaynaklardan enerji üretim teknolojilerine yatırım yapılması gerekecektir.
Eğitimin tarımsal üretim kadar teknoloji geliştirme ve bitkiyi risk faktörlerine karşı koruyacak sürekli ve ileri tarımsal araştırma faaliyetlerini sürdürmesi gerekiyor. Tarım teknolojileri üretiminde yeterli üretime geçilmeli ve bu konuda eğitim ve araştırma birimleri geliştirilmelidir. Bitkisel üretimin gerekesinim duyduğu enerjinin doğal kaynaklardan (rüzgâr, güneş ve su ) sağlanması konusunda yeni araştırmalar sağlanmalı. Bitki ıslah çalışmaları kurak koşullara dayanıklı, besin elementi içeriği dengeli bitkilerin geliştirilmesi. İklim değişimlerine uyumlu bitki, hayvan türlerinin belirlenmesi yanında olası iklim değişimlerinin, hastalık ve zararlıların olası riskleri ve önlenmesi konusunda aşı, ilaç ve koruyu önlemler konusunda ileri araştırmalara ağırlık verilmeli. Tarım konusunda temel araştırma yapan uluslararası ölçekte nitelikli öğrenci ve öğretim kadrosuna sahip bir Tarım Üniversitesinin kurulması şart.
Bağışıklık Sitemini Güçlendirecek Gıda Güvenliği Ve Sürdürülebilirliği Merkezi Planlamayı Gerektiriyor. Kendi Kendine Yetebilen Ulusal tarım Politikaları Devreye Girecek
Türkiye mevcut tarımsal potansiyelini sürdürülebilirlik ekseninde planlar ile kendine yeterlilikte önlem alırsa riskleri sorunsuz atlatabilir. Önlem ve planlama yapılamasa riskler yaşayabilir. Türkiye topraklarında çoğunluğu meyve sebze olmak üzere 145-150 kadar bitki türü üretimi yapılmaktadır. Başta meyve ve sebze olmak üzere 130 küsur bitkide yeterlilik düzeyinde üretim yapılmaktadır. Buğday, mısır, pirinç, ayçiçeği, yağ, yem, et, şeker gibi temel tüketim ürünlerinde yeterlilik düzeyinin altında üretim yapıldığı için uzun zamandır ithalatçı konumundadır. Toplumun günlük gıda ve enerji ihtiyacını % 40-50’si stratejik bitki olan buğday tabanlıdır. Buğday üretimi ile tüketim araz talebi dengesizliği ithalat ile sağlanmaktadır. Artan nüfusa oranla yıldan yıla buğday üretimi toplamda artmamaktadır. 8-10 milyon ton kadar açık dışarıdan sağlanmaktadır. Stoklarımızın yeterli düzeyde olmaması durumunda ileride sorunlar yaşanabilir. Bu bağlamda ülkeler tükettikleri her tür ürünü yeterli düzeyde üretilmesini öncelikli hale getirecektir. Devletlerin bu tür durmalarda gıda zincirinin sorunsuz sağlanması için tarım ve gıda üzerindeki koruyucu ve denetleyici rolünü daha çok ön plana çıkmış olacak. Mevcut durumda sosyal devlet anlayışının zorunluluğu ve gereksinimi kendiliğinden ortaya çıkmıştır.
Bugünden İtibaren Ne Tür Tedbirler Alınmalı
Toprak Varlığı Korunmalı ve Üretim Güvenceye Alınmalı
Ülkenin nüfus ve tüketim verileri ekseninde üretim planlanmasının yapılması ve kamu eli ile üretim desenleri ve destekleme alımlarının yapılması gerekiyor. Üretim ve yeterlilik durumu özel sektöre bırakılmamalı ve devletin doğrudan sürece müdahil ve gözlemci olarak katılması gerekir.
Tarımın doğanın bir parçası ve yapılma şekli doğanın ekolojik koşullarına bağlı olduğu için dünyanın sürdürülebilirliği ve tarımsal üretiminin belirli bir denge ekseninde yönetilmesi gerekir. Risk faktörlerine karşın ekolojinin temel esaslarına göre iş birlikteliklerin sağlanması gerekiyor.
Türkiye’nin işletilemeyen 3 milyon hektara yakın tarım toprağı üretime kazandırılmalı
Sulama potansiyeli olan yaklaşık 4 milyon hektara yakın arazi sulamaya açtırılacak planlamaya geçilmeli.
Kırsal kalkınma ve küçük işletmeler desteklenmeli.
Kentlerin nüfus yoğunluğunun salgının yayınlaşmasında etkili olduğu gerçeği ile kent yoğunlaşması sınırlandırılmalı.
Gençlerin yeniden köye dönüşü ve tarımda üretici olması için birçok yönden desteklenmeli.
Et balık kurumu yeniden organize edilmeli.
Ülkenin ihtiyacı olan et ve süt ürünleri kamu tarafından üretilmeli ve vatandaşa da soğuk hava ortamı hizmeti sağlanabilmelidir.
Tarım Kredi kooperatifleri, Tarım tanzim satış mağazaları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Devlet üretme çiftlikleri üretime destek verecek şekilde organize edilmeli.
Özelleştirilen Devlet Üretim Çiftlikleri (TİGEM) yeniden kamulaştırmalı.
Hazineye ait tarıma uygun alanların satışının durdurulması ve üretime yönlendirilmesi gerekir.
29 Nisan 2020, Adana, Korona Günlükleri
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, [email protected]