Trump Döneminde Türkiye-ABD İlişkileri: Beklentiler ve Olası Senaryolar

Donald Trump, popülist sloganları "Önce Amerika" ve "ABD’yi Yeniden Büyük Yapalım" ile yeniden başkanlık koltuğuna dönmeye hazırlanıyor. 20 Ocak'taki yemin töreni sonrası başlayacak yeni dönem, Türkiye-ABD ilişkilerinde önemli kırılmalara ya da iş birliği fırsatlarına sahne olabilir. Trump’ın dış politikada benimsediği tavır ve Türkiye'nin mevcut jeopolitik konumu dikkate alındığında, önümüzdeki süreçte hangi zorluklar ve fırsatlar yaşanabileceğine dair değerlendirmelere göz atalım.

Trump’ın Politika Duruşu ve Türkiye Üzerindeki Etkisi

Trump'ın muhafazakâr sağ siyasetin kimlik temelli yaklaşımlarını desteklediği ve uluslararası kurumsal düzene mesafeli durduğu biliniyor. "Kurulu düzen" olarak adlandırdığı uluslararası sistemle mücadele etmeyi hedefliyor ve küresel anlaşmalardan çekilme ya da dengeleme stratejilerini tercih ediyor. Evanjelist milliyetçilik çizgisindeki duruşu ise Rahip Brunson krizi sürecinde açıkça görülmüştü. Trump’ın fevri ve pazarlıkçı bir lider olması, sürecin zaman zaman krizlerle şekillenebileceğini gösteriyor. Kurumlara ve diplomatik nezakete itibar etmemesi, müttefik ülkelerle ilişkilerde belirsizlik yaratıyor.

Küresel Dinamikler ve Türkiye’nin Stratejik Pozisyonu

Ukrayna Meselesi:

Trump’ın, Rusya ile çatışmak yerine bir tür ateşkes ya da geçici barış formülü bulmayı tercih edebileceği konuşuluyor. Çünkü Trump’ın önceliği Rusya değil, Çin ile rekabettir. Ancak böyle bir uzlaşı, Rusya’nın işgal ettiği topraklarda kalıcı olmasını sağlayabilir. Bu durum, uluslararası hukukun çiğnenmesi ve Karadeniz'deki güç dengesinin Türkiye'nin aleyhine bozulması anlamına gelebilir. Devletlerin egemen eşitliği, toprak bütünlüğü gibi ilkeler aşınırsa, Türkiye'nin kendi çıkarlarını savunması da zorlaşacaktır.

Çin Politikası:

Trump’ın Çin’e karşı ekonomik yaptırımlar ve gümrük vergileri gibi sert adımlar atması bekleniyor. Türkiye'nin bir parçası olmak için çaba sarf ettiği Kuşak ve Yol Projesi'nin, bu gerilimlerden olumsuz etkilenme riski bulunuyor. Çin ve ABD arasında tırmanacak rekabet, Tayvan ve Kore Yarımadası'nda yeni krizlere neden olabilir. Bu tür gelişmeler, küresel ticarette daralmalara yol açabilir ve Türkiye gibi dış ticarete bağımlı ekonomiler için risk teşkil edebilir.

NATO ve Avrupa-Atlantik İlişkileri

Trump’ın NATO’ya yönelik eleştirileri ve Avrupa'nın kendi savunma mekanizmasını kurma fikrini teşvik eden söylemleri, Türkiye açısından güvenlik endişelerini artırabilir. Avrupa'nın savunma konusunda bağımsız bir yapı kurma çabası, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinde yeni gerilimlere yol açabilir. ABD’nin NATO içindeki rolünü azaltması, Türkiye’nin bölgesel güvenlik stratejilerinde yeni riskler doğurabilir.

Orta Doğu ve İsrail Politikası

Trump’ın Orta Doğu politikasının temel öncelikleri arasında İsrail’in güvenliği ve İran’ı çevreleme stratejisi yer alıyor. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Golan Tepeleri’nin ilhakını tanıması ve İbrahimi Anlaşmaları gibi adımları, Trump'ın İsrail’e verdiği desteğin göstergesi. Türkiye’nin Filistin meselesindeki sert söylemleri ise Trump tarafından, iç politikada popülist bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. İkili ticaretin bu söylemlerden etkilenmemesi, Trump’ın Türkiye’nin Filistin politikasına mesafeli yaklaşmasının nedenlerinden biri.

Kritik Başlıklar: Türkiye-ABD İlişkilerindeki Gündem Maddeleri

Ekonomik İlişkiler ve Ticaret:

Trump, Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmini artırma hedefi koyabilir. Ancak geçmişte çelik ihracatına getirilen kotalar gibi uygulamalar, ilişkilerin pürüzsüz olmayacağını gösteriyor. Ayrıca, büyük ölçekli ABD yatırımlarının Türkiye'ye yönelmesi beklenmiyor.

Savunma Sanayii:

S-400 hava savunma sistemi nedeniyle Türkiye, F-35 programından çıkarılmış ve CAATSA yaptırımlarına maruz kalmıştı. Trump'ın bu konuda pozisyonunu değiştirmesi olası görünmüyor. Türkiye'nin eksiksiz bir hava savunma sistemi kurma hedefi, yerli savunma projelerindeki gecikmeler ve ambargolar nedeniyle zorluklarla karşılaşıyor. Bu durum, Türkiye'nin caydırıcılığını zayıflatabilir.

Suriye Meselesi:

Suriye'de 13 yıldır süren iç savaş, ülkenin ekonomisini felç etti. Yeniden inşa için yüz milyarlarca dolarlık yatırım gerekiyor. Ancak uluslararası toplumun bu yükü paylaşmaya istekli olmadığı ortada. ABD'nin Suriye'deki varlığını sürdürmesi ya da bölgeden çekilmesi, Türkiye'nin stratejik planlarını doğrudan etkileyecektir. Trump’ın SDG’ye desteğini sürdürmesi durumunda, Türkiye'nin "barış süreci" olarak adlandırdığı planı sekteye uğrayabilir.

ABD bölgeden çekilirse, SDG'nin Suriye merkezi yönetimine katılması söz konusu olabilir. Böyle bir gelişme, Türkiye'nin sınır güvenliği açısından yeni riskler doğurabilir ve "barış süreci"nin içinin boşalmasına neden olabilir. Ancak ABD’nin çekilmemesi durumunda da Türkiye'nin karşılaşacağı diplomatik ve askeri zorluklar devam edecektir.

Türkiye’nin Karşı Karşıya Olduğu Zorluklar

2023 depremlerinin ardından Türkiye ciddi bir ekonomik daralmayla yüzleşiyor. Yüksek enflasyon, gelir eşitsizliği ve yoksulluk, ekonomik toparlanmayı zorlaştırıyor. Batı’dan gelecek sıcak para ve yatırımlar olmadan ekonomide istikrar sağlanması güç görünüyor. Bu bağlamda, Trump döneminde yaşanan Rahip Brunson krizini ve "ekonominizi mahvederim" tehdidini hatırlamak önemlidir. Benzer bir kriz durumunda Türkiye’nin mevcut ekonomik koşulları göz önüne alındığında, ABD’nin uygulayacağı olası ekonomik baskılara direnebilmesi zor olabilir.

Zorlayıcı Bir Dönem Mi, Fırsatlar Dönemi Mi?

Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın popülist liderlik anlayışları benzerlik gösterse de her konuda uyum sağlayacaklarını düşünmek yanıltıcı olabilir. Tam aksine, liderler düzeyinde sık sık anlaşmazlıkların yaşanması muhtemeldir. Trump’ın fevri ve belirsiz politikaları, Türkiye’nin iç ve dış politikasında stratejik dengeyi korumasını zorlaştırabilir. Türkiye, stratejik özerklik vurgusunu sürdürmek istese de mevcut ekonomik ve siyasi koşullar göz önüne alındığında, yeni Trump döneminde önemli zorluklarla karşı karşıya kalması kaçınılmaz görünüyor.

Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin uluslararası arenada yalnız kalmamak adına Batı ile ilişkilerini güçlendirmesi ve ekonomik dayanıklılığını artıracak adımlar atması hayati önemde olacaktır. Trump'ın politikalarının belirsizliği göz önüne alındığında, esnek ve çözüm odaklı bir diplomasi yaklaşımı büyük önem taşımaktadır.