Birleşmiş Milletler (BM), 1994 yılında Ruanda’da Tutsi halkına karşı işlenen soykırımın yıldönümünde düzenlediği anma töreninde, insanlık adına sorumluluk alma ve benzer trajedileri önleme çağrısında bulundu.

BM Genel Sekreteri António Guterres, 7 Nisan’da BM Genel Kurulu’nda gerçekleştirilen anma etkinliğinde, hayatta kalanlar, diplomatlar ve sivil toplum temsilcileriyle bir araya geldi. Guterres, bu trajediyi "insanlık tarihinin ürpertici bir bölümü" olarak tanımlayarak, “adalet, hakikat ve onur temelli bir gelecek için” birlikte mücadele etmenin önemini vurguladı.

Genel Sekreter, soykırımın spontane değil, "planlı, organize ve nefret söylemleriyle beslenen" bir şiddet dalgası olduğunu belirtti. 100 gün boyunca yaklaşık bir milyon insan — çoğunluğu Tutsi, ancak aynı zamanda soykırıma karşı çıkan Hutu ve diğer gruplar — acımasızca katledildi.

BM Genel Kurulu Başkanı Philémon Yang da konuşmasında uluslararası toplumun o dönemdeki “korkunç suskunluğu”na dikkat çekerek, “Erken uyarılara rağmen, dünya izlemekle yetindi” ifadelerini kullandı.

"Jet Set Kabusu: Santo Domingo’da Gece Kulübü Çöktü, 98 Ölü" "Jet Set Kabusu: Santo Domingo’da Gece Kulübü Çöktü, 98 Ölü"

Bir Hayatta Kalma Hikayesi: “Yağmur Suyu ve Toz Sütle Hayattaydım”

Kigali’de yaşayan sağlık araştırmacısı ve yazar Germaine Tuyisenge Müller, soykırım sırasında dokuz yaşındaydı. Annesi, teyzesi ve iki kuzeniyle birlikte hayatta kalmaya çalıştı. Yedi ay boyunca annesinden haber alamayan Müller, iki ay boyunca tek başına terk edilmiş bir evde saklandı.

“Kadınlar sevdiklerinin gözleri önünde tecavüze uğradı, çocuklar — hatta doğmamış bebekler — katledildi. Sırf Tutsi oldukları için yüz binlerce insan yok edildi,” diyen Müller, yaşadığı travmaya rağmen bugüne kadar hayatta kalanların hafızasının ve direncinin önemini vurguladı.

Ders Alındı mı?

Guterres, konuşmasında günümüzde de toplumları bölen “biz ve onlar” söylemlerinin artışına dikkat çekti. Özellikle dijital alanlarda yayılan nefret söylemi, komplo teorileri, ırkçılık ve soykırım inkârına karşı acil adımlar atılması gerektiğini belirtti.

Devletleri, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne taraf olmaya çağıran BM Genel Sekreteri, aynı zamanda geçen yıl kabul edilen Küresel Dijital Anlaşma’nın da uygulanmasının şart olduğunu vurguladı.


Tarihsel Bilgi: 1994 Ruanda Soykırımı ve Uluslararası Sorumluluk

Ruanda Soykırımı, 7 Nisan 1994’te başlayarak yaklaşık 100 gün içinde 800 binden fazla Tutsi’nin ve soykırıma karşı çıkan Hutu’nun öldürüldüğü, modern tarihin en hızlı ve sistematik katliamlarından biridir.

Soykırımı planlayan ve uygulayan aktörler Ruanda’daki Hutu radikal milliyetçileriydi. Ancak bu katliamda, yalnızca failler değil, seyirci kalan uluslararası toplum da ağır bir sorumluluk taşımaktadır.

  • Fransa, soykırım öncesi ve sırasında Ruanda’daki Hutu rejimine askeri ve diplomatik destek verdi. Fransız askerlerinin soykırım esnasında bazı katliamlara dolaylı olarak göz yumduğu, hatta bazı sorumluları yıllar boyu koruduğu iddiaları hâlâ tartışılmaktadır. 2021’de Fransa, soykırıma doğrudan katılmadığını, ancak “ağır ve ezici bir sorumluluk” taşıdığını kabul etti.

  • Belçika, sömürge döneminde Ruanda’daki etnik ayrımı derinleştiren politikaları nedeniyle tarihsel sorumluluk taşıyor. Soykırım sırasında Ruanda’daki barış gücü birliklerinden askerlerini geri çekmesi, uluslararası caydırıcılığı zayıflattı.

  • Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler, soykırımı "soykırım" olarak tanımlamaktan uzun süre kaçındı ve etkili bir müdahalede bulunmadı. BM Barış Gücü'nün yetkileri son derece sınırlıydı. ABD’nin, soykırımı durdurabilecek imkanlara sahip olmasına rağmen askeri müdahaleden kaçındığı, sonraki yıllarda kendi yetkilileri tarafından da kabul edildi.

  • Vatikan, bazı din adamlarının soykırıma karıştığı yönündeki iddialar nedeniyle eleştirilmiş, yıllar sonra Papa II. Jean Paul ve Papa Francis, Kilise'nin sorumluluğunu kabul etmişti.

1994’te yaşananlar sadece Ruanda için değil, tüm dünya için bir uyarıydı: Nefret söylemi, ırkçılık, dezenformasyon ve uluslararası kayıtsızlık birleştiğinde, insanlık tarihinin en karanlık sayfaları yeniden yazılabilir.

Editör: Haber Merkezi