İnsan papilloma virüsleri (HPV) 200'den fazla tipe sahip olan virüsler ve 40’tan fazla tipi hem kadınlarda hem de erkeklerde çeşitli hastalıklara neden olabiliyor. Altınbaş Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Cansu Vatansever, “İnsan papilloma virüsleri rahim ağzı kanseri, penis kanseri, yutak kanseri gibi çeşitli kanserlere sebep olabiliyor” dedi ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Cansu Vatansever, HPV’lerin bulaşı hakkında bilgi verirken, “HPV’lerin bulaşında temel yol cinsel temas olup daha nadir olmakla beraber genital bölgeler ile temas etmiş havlu, kıyafet, vb. eşyaların ortak kullanılmasıyla da virüsün bulaşabildiği tespit edilmiştir. Hastalıkta bir diğer önemli bulaş yolu ise enfekte anneden doğum sırasında bebeğe olan bulaştır.” diye konuştu.

Dr. Öğretim Üyesi Cansu Vatansever, HPV tiplerden insanlarda hastalık oluşturma yeteneğinde olanların birçoğunun genital bölgelerde siğillere neden olduğunu buna karşın yaklaşık 15 virüs tipinin ise serviks kanseri, penis kanseri, yutak kanseri, gırtlak kanseri gibi çeşitli kanserlerle ilişkili olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

Dünya Sağlık Örgütü'nden Küresel Diyabet Krizine Karşı Acil Eylem Çağrısı Dünya Sağlık Örgütü'nden Küresel Diyabet Krizine Karşı Acil Eylem Çağrısı

“HPV ile enfekte bireylerin yaklaşık %80-90’ında virüs 10-18 ay içinde bağışıklık sisteminin etkisiyle vücuttan uzaklaştırılır ancak diğer bireylerde vücutta kalan virüs dönemsel olarak tekrarlayan siğillere, lezyonlara ve çeşitli kanserlere sebep olmaktadır. ‘HPV'lerin sebep olduğu siğiller, virüsün yerleştiği hücrelerin genellikle iyi huylu olan ve kendi kendini sınırlayan çoğalması sonucunda meydana gelmektedir. Bu siğillerde en çok rastlanan tipler HPV-6 ve HPV-11 olup kanser gelişimi açısından düşük riskli olarak değerlendirilmektedir. HPV’lerin bazı tipleri ise (HPV-16, HPV-18, HPV-31, HPV-45, vb.) kanser gelişimi açısından yüksek riskli olarak değerlendirilirken kadınlarda serviks, vajina, vulva, anüs kanserleri; erkelerde penis ve anüs kanserleri gibi kanserlerin gelişiminden sorumludur. Bu virüslerin genital bölge kanserlerinin dışında ağız, dil kökü, yutak, gırtlak gibi kanserler ile de ilişkili olduğu belirlenmiştir. Yüksek riskli virüs tipleri arasında hem dünyada hem de ülkemizde en sık karşılaşılanlar HPV-16 ve HPV-18’dir.’’

Rahim ağzı kanseri olarak da bilinen serviks kanserlerinin %99.7’sinde HPV varlığı tespit edildiğini belirten Altınbaş Üniversitesi’nden Dr. Cansu Vatansever, ‘‘Yapılan araştırmalara göre her 10 kadından 1’inde HPV tespit edilmektedir. Tüm dünyada her yıl yaklaşık 600.000 kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konmakta ve maalesef her yıl yaklaşık 250.000 kadın bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Rahim ağzı kanseri Türkiye’de kadınlarda görülen kanserler içinde 9. sırada, jinekolojik kanserler arasında ise 3. sırada yer almaktadır. Dünyada ise kadınlarda görülen kanserde 4. sırada, jinekolojik kanserler arasında ilk sırada yer almaktadır.’’ ifadeleriyle HPV ile ilgili tehlikenin altını çizdi.

HPV’ler tarafından kanser gelişiminin 25 yıla kadar uzayabilen sürelerde meydana gelmesi ve kansere neden olan virüs tiplerinin genellikle fark edilebilir lezyonlara neden olmamasından dolayı hastalık teşhisinde geç kalınabildiğinin vurgulayan Dr. Vatansever, “HPV’leri yok ederek vücudun tamamen virüsten temizlenmesini sağlayan bir tedavi bulunmamaktadır. Bölgesel olarak uygulanan ilaçlar, dondurma, cerrahi olarak siğillerin çıkarılması gibi işlemler siğillerin bölgesel olarak tedavi edilmesini sağlamakta ancak virüsü tamamen ortadan kaldıramamaktadır” dedi.

Hastalıktan korunmada aşılamanın önemine dikkat çeken Dr. Cansu Vatansever, ‘‘HPV kaynaklı kanserlerden korunmanın en etkili yolu aşılamadır. Aşılar çeşitli HPV tiplerine karşı koruyuculuk sağlamaktadır. HPV aşılarının bir türü (2’li aşı) HPV-16 ve HPV-18’e karşı korunma sağlamakta, diğeri (4’lü aşı) ise HPV-6, HPV-11, HPV-16 ve HPV-18’e karşı koruma sağlamaktadır. Ülkemizde de satışı bulunan en yeni aşı ise HPV-6, HPV-11, HPV-16, HPV-18, HPV-31, HPV-33, HPV-45, HPV-52 ve HPV-58 olmak üzere HPV’nin 9 farklı tipine karşı koruma sağlamaktadır. Aşı 9-26 yaş arası tüm bireylere önerilirken 27-45 yaş arası bireylere ise doktor tavsiyesi sonrasında uygulanabilmektedir.’’ değerlendirmelerini yaptı.

Aşının cinsel aktivite başlamadan önce uygulanmasının koruyuculuğu arttırdığını belirten Dr. Vatansever, genital siğillere sahip veya cinsel olarak aktif bireylerde de aşının daha düşük olmakla birlikte koruyuculuk sağladığını ancak özellikle aşının erken yaşta yapılması durumunda koruyuculuğunun %90’lara yaklaştığının altını çizdi.

Dr. Vatansever, “Yapılan çalışmalar ile aşının erken dönemde yaptırılması ile genital siğil ve HPV kaynaklı kanserlerin %88 oranında azaldığı, genç yetişkinlik döneminde uygulanması sonucunda ise %81 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Aşının kadınlarda başta rahim ağzı kanserine karşı koruma sağlamasının yanı sıra erkeklerde de penis kanseri, anüs kanseri gibi farklı kanserlere karşı koruma sağladığı tespit edilmiştir. Bu sebeple aşı kadınların yanı sıra erkeklere de uygulanmaktadır.’’

Aşı uygulamasına dair bilgiler veren Dr. Cansu Vatansever, ‘‘HPV aşıları cinsiyet fark etmeksizin 15 yaşından küçük bireylerde 6-12 ay arayla 2 doz olarak uygulanırken 15 yaş itibariyle üç doz olarak uygulanmaktadır. Aşı ilk dozdan 1-2 ay sonra 2. doz, 2. dozdan 6 ay sonra 3. doz olarak uygulanmaktadır. Kişinin öncesinde herhangi bir HPV tipi ile enfekte olması aşı olmasına engel değildir. Aşı çalışmaları uzun yıllar çok geniş bir hasta grubunu kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiş olup aşılar bunun sonucunda piyasaya sürülmüş olması açısından oldukça güvenlidir. HPV aşıları pek çok aşılamada görülebilecek aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik gibi ciddi olmayan yan etkilere neden olabilmektedir. Hamilelik döneminde HPV aşısı uygulanması tavsiye edilmemektedir. Eğer bireyler hamile kalmadan önce aşı uygulamasına başlamışlar ise kalan aşı dozları hamilelik döneminden sonra uygulanmalıdır. Gebelikten haberdar olmadan yapılan aşıların ise anne karnındaki bebekte veya doğum sonrasında bebekte bir anomaliye neden olduğu tespit edilmemiştir.’’ ifadelerini kullandı.

İlk kez 2006 yılında uygulanan HPV aşısının koruyuculuğunun 10 yıl olarak öngörüldüğü ancak 10 yıldan daha önce aşılanan bireylerde tam koruyuculuğun hala devam ettiğini belirten Dr. Vatansever ‘‘Son zamanlarda yapılan çalışmalar ile aşının koruyuculuğunun birkaç on yıl olabileceği düşünülmektedir. Aşı öncesinde herhangi bir tarama testinin yapılmasına gerek görülmemektedir. Ülkemizde henüz çocukluk dönemi aşılarının içinde yer almayan HPV aşısı dünyada pek çok ülkede çocukluk dönemi aşıları içinde yer almaktadır. Ülkemizde HPV aşılanma oranları %1-4 arasında değişirken dünyada ise %40-90 arasındadır.’’ diye konuştu.

Rahim ağzı kanserinin önlenebilir bir kanser olduğunun üzerinde duran Dr. Cansu Vatansever, ‘‘Burada unutulmaması gereken nokta, aşılanmış bireylerin de düzenli tarama testlerini yaptırmaları gerektiğidir. Çünkü aşı içinde bulunan virüs tipleri dışında diğer virüs tipleri de nadir olmakla beraber hastalık oluşumuna neden olabilmektedir. Düzenli olarak pap smear ve HPV DNA olarak adlandırılan testler ile virüs taraması yapılması ve virüsün erken aşamada tespit edilmesi kanser gelişiminin önlenmesi adına oldukça etkilidir. Ülkemizde ocak ayı serviks kanseri farkındalık ayı olarak belirlenmiş olup tarama testleri ile kanserin önlenebileceği çeşitli etkinlikler ile halkımıza duyurulmaktadır.’’ diye konuştu.

Rahim ağzı kanser taramasının önemine de değinin Dr. Vatansever ‘‘Ülkemizde belirlenen ulusal kanser tarama standartlarına göre 30-65 yaş arasında her kadının 5 yılda bir HPV taraması yaptırması tavsiye edilmektedir. HPV tarama testleri Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM) ile koordineli olarak çalışan Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) tarafından ücretsiz olarak yapılmaktadır. Test sonucu negatif çıkan kişilerin 5 yıl sonra yeniden tarama testi yaptırmaları gerekmektedir. Test sonucunun pozitif çıkması kanser anlamına gelmemekle beraber kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından hastanın detaylı muayene edilmesi, takiplerinin düzenli yapılması, kanser öncesi lezyon gelişimi veya kanser gelişimi söz konusu ise ile ilgili tedavi prosedürlerine başlanması gerekmektedir.’’ sözleriyle bilinçli olmanın, düzenli tarama testlerini yaptırmanın kanserden korunmada hayati önem taşıdığını belirtti.

Editör: Haber Merkezi