"Bizler buradan bir kez daha sorumluluğu bulunan herkesin ucunun kime dokunduğu fark etmeksizin yargılanmasını, ihmali ve sorumluluğu bulunan herkesin cezalandırılmasını talep ediyor; Birleşik Kamu – İş olarak dava sürecinin takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz."
Birleşik Kamu-İş Adana İl Başkanı Dr. Musa Uğur Sendika Binası Önünde; "Bebekler Uyurken Susulur, Ölürken Değil" Konulu Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.
Eğitim-İş 1 ve 2 No'lu Şube Başkanlarınıda katıldığı açıklamada Dr. Uğur sözlerine şu şekilde devam etti;
Siyasi iktidarın Sağlıkta Dönüşüm adı altında kamucul sağlık politikalarından dönmesinin ve özel hastaneleri teşvik etmesinin, sayılarını artırmaya dönük çalışmalar yapmasının acı sonuçları her gün acı bir olay neticesinde kendini göstermeye devam etmekte; bir haftadır hepimiz Cumhuriyet tarihinin en büyük skandalı karşısında derin bir üzüntü ve öfke hissetmekteyiz.
Yenidoğan çetesi olarak adlandırılan çete Cumhuriyet tarihinin en büyük skandalını gerçekleştirmiş; yolsuzluk yapmak, bebeklerin ailelerinin sağlık emekçilerine duyduğu güveni istismar ederek kazanç sağlamaya çalışmak amacıyla yenidoğan bebekleri ihmalen değil kasten, bile isteye öldürmüştür.
Tüm bunlar yaşanırken, bu faciadan ilk günden itibaren haberdar olan dönemin İl Sağlık Müdürü, şimdinin Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU bu çetenin bebekleri öldürmesini yalnızca dinlemiş, bebek ölümlerinin önlenmesi için gerçek anlamda bir adım dahi atmamıştır. Bebeklerin öldürülmesinin kamuoyuna yansımasından sonra ise toplumu tatmin edecek bir açıklama yapması beklenirken katılmış olduğu canlı yayında adeta yenidoğan çetesinin savunuculuğu rolünü üstlenmiş, çetenin amacının bebekleri öldürmek olmadığını, SGK üzerinden ve ailelerden haksız kazanç iktisap etmek olduğunu dile getirmiştir.
Dönemin il sağlık müdürü olan Bakan soruşturmayı savcılığın yürüttüğünü, gizlilik kapsamında dosya içeriğinin kendisiyle paylaşılmadığını ifade etmiş; kendileri tarafından ise ancak soruşturma aşamasının ilerlemesi neticesinde söz konusu hastanelere denetimler yapıldığını belirtmiştir. Yani Bakan Müdürlüğü süresince bebek ölümlerinden 18 aydır haberdar olmasına rağmen kendisine bağlı hastaneleri bir gün olsun dahi usulüne uygun olarak denetlememiştir.
Bir hekim olan Bakan bebek ölümleri üzerine nasıl böyle bir açıklama yapabilir?
Bakan CİMER şikayetinden bugüne, 18 ay boyunca nasıl hiçbir şey yapmadan bebeklerin öldürülmesini izleyebilir?
Bakan kimlerden korkmaktadır ki yoğun bakıma sağlıklı giren bebeklerin cenazelerinin çıkmasına seyirci kalabilir?
Bir insan olarak Bakan, kendi müdürlüğü döneminde, dolayısıyla sağlık hizmetlerine ilişkin ilde en yetkili makamken bebeklerin öldürülmesini vicdanına nasıl sığdırmakta; bebeklerin öldürülmesine ilişkin çeteyi aklayıcı söylemleri hangi akla hizmet sarf etmektedir?
Bebeklerin öldürülmesine ilişkin süreç kamuoyuna yansımadan yenidoğan çetesinin kullanmış olduğu hastaneleri dahi kapatmayanlar, ruhsatlarını iptal etmeyenler, bildiğimiz kadarıyla 12 ancak bu hastanelerde hayatını kaybeden her bir şüpheli bebek ölümüne sadece seyirci kalanlar bunun hesabını nasıl vereceklerdir?
Toplumun çaresizliği üzerinden nemalanan, yenidoğan bebekleri yaşasın diye verebileceklerinin haddi hesabı olmayan anne babaların sağlık emekçilerine duyduğu güvenin istismar edilmesi neticesinde ailelerin güveni nasıl yeniden kazanılacak, sağlık emekçileri mesleklerinin gereğini nasıl yerine getirecektir?
Siyasi iktidarın politikaları neticesinde zaten sağlıkta şiddetin tırmandırıldığı bu ortamda sağlık emekçileri, ağır iş yükü ve şiddete uğrama endişesi altında mesleklerini icra ederken uyguladıkları tüm tedavilerin gerçekten gerekli olduğunu ispat etmeye mi çalışacaktır?
Peki ya yenidoğan çetesinin sebep olduğu hastanelere ve sağlık çalışanlarına güvensizlik nedeniyle bebeklerinin tedavisini yaptırmayan ailelerin gerekli tıbbi müdahalenin yapılmaması sonucunda bebeklerin hayatını kaybetmesinin hesabını kim verecektir?
Siyasi iktidar, 22 yıllık iktidarı döneminde günden güne sağlık hizmetlerinin içini boşaltmış, toplumu özel sektöre mecbur hale getirmiş, kamucu ve her yurttaş için eşit sağlık hakkı mevcut koşullarda ulaşılamaz hale gelmiş, siyasi iktidarın dayattığı piyasacı sağlık politikaları bebek cinayetlerine yol açmıştır.
Artık tuz koktu. Cumhuriyet tarihinin kara lekesi bu çeteler ile bu çetelere geçit verenler yargılanmalıdır.
Siyasi iktidar kamucu sağlık politikalarına geri dönmeli, özel hastane patronlarını zenginleştiren uygulamalardan dönülerek herkes için ücretsiz, nitelikli ve herkes için eşit sağlık hizmeti politikalarının işletilmesi gerekmektedir.
Bizler buradan bir kez daha sorumluluğu bulunan herkesin ucunun kime dokunduğu fark etmeksizin yargılanmasını, ihmali ve sorumluluğu bulunan herkesin cezalandırılmasını talep ediyor; Birleşik Kamu – İş olarak dava sürecinin takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.