Kadınlar İşsiz, Erkekler KHK'lı
Dünyaya adım attığımız o günden beri cinsiyetli ilişkilere bulanıyoruz. Kadınsanız hayatınızın her alanı erkeklerden negatif anlamda farklı işliyor. Okula gitmeniz, yaşamınızı kurmanız, her şey ama her şey hep bir mücadele ve savaştan ibaret. Erkeklere sunulan her şey için, biz kadınlar mücadele etmek zorundayız. Muktedirin ceza saati bile kadınlar için başka işliyor. Cezalandırma kadına yönelik ise kadın bedeni üzerinde tacize tecavüze kadar ilerliyor. Tarih boyu muktedirin muhalifleri cezalandırması bilindik bir durum.
Baskı varsa başkaldırı ve isyan oluyor, olacak.
Cezalandırma ise çeşitli biçimlerde her zaman olacaktır. Bir ceza biçimi olarak, işsiz bırakılmak, sol muhalif kesimin yabancı olduğu bir durum değil. 80’li yıllar kamu çalışanlarının 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile işten çıkarılmasıyla anılır. Hatta öyle ki hiçbir kuvvetin yolundan döndüremediği birçok arkadaşımız KHK’lar ile 2. ya da 3. Kez işten uzaklaştırılmış oldular. Dünyanın tarihi ilerleyen bir şey 21. yüzyıldayız hala insanlar işkenceyle, zor ile iş, aş, ekmek ile sınanıyor. Kuzey ülkeleri mesai saatini kısaltıp, insanın kendine daha fazla vakit ayırmasının şartlarını örüyor.
Ben burada KHK zulmünün kadın tarafında neler yaşadığımızı anlatmaya çalışacağım.
Sevgili okur biz kadınlar kamusal alana hep birtakım pazarlıklarla çıka(bili)rız eğitim, çalışma hayatı, sokak hep 'evdeki işlerini aksatma ama' neticesindedir. Bu kadına asıl yerinin ev olduğunu söyler. Çalışma yaşamı kadının varoluşunda, yaşamında, kamusala çıkıştır. Her gün yeniden örmektir yaşamı. Ev dışında çalışmaktır. Fatma hemşire Macide öğretmen Doktor Dilek olmaktır. Evde görünmeyen, ücreti ödenmeyen emeğinin, dışarıda özerk bireylere dönüşmesidir. KHK'lar bu sebeple en fazla bizi kamusal alandan kopardı. Hani o 'evdeki işlerini aksatma' ya mahkûm etti. Evlere kapandık, işsizliğimiz görünmez oldu. Sokağa çıkıp her gün, kendimizi yeniden hayata bağladığımız işimiz, o emek emek ördüğümüz iplikcikler koca bir KHK Bıçağı ile koparıldı. KHK’lı kadınların işsizliği, evlerinin kapısıyla örtüldü. Ne yaşarsak evde artık, öyle ya kadınız.
Muktedir bile daha fazla önemseyip ihraç etse de işsizliğimiz görünmez oldu. Başlığımız kendisi de KHK lı Adanalı bir öğretmen ablamıza ait izin almadığımdan adını zikretmiyorum. Ne doğru bir ifade dünyada bir şey üzerine alınacaksa onu erkekler alır. Bize evin bunaltıcı bıktırıcı atmosferinde yaşamak düşer. Evlerimizden değil şikayetimiz, ancak ev bakım emeği her gün tekrar eden yapanı görünmez kılan görünemez bir emek türü.
Görmek, duymak, bilmek, sorumluluk yaratan eyleyişler. Hissetmek duygudaşlık kurmak selam vermek varlığını görmek işte bunlar hep görmekle ilgili. Medya haber yaparken bir dizi tercihler yapıyor yani farklı görüyor. Yoksa tuzluğu masaya koymadı diye öldürülmemiştir hiçbir kadın. Bilirsiniz işte bazı ölümler değersizdir. Koca koca puntolarla özel yaşamının detaylarıyla ölenin varlığının biricikliği anlatılır bazı. Ölen babaydı eşti, sevgiliydi şöyle evlenmişti böyle nişanlanmıştı gibi.. Bazı ölümler ise değersizdir, öyle süslenmez anneliği, varlığı, yurttaş olarak hakları gözetilmez.
KHK’lı intiharlarına bir yenisi daha eklendi
Dün KHK'lı intiharlarına bir yenisi daha eklendi Fatma Demirel. Bir sağlık emekçisi Fatma, gözlerinin içi gülüyor. Bize bakan fotoğrafından umut geçiyor. Bir çocuğu varmış, anneymiş Fatma, kız kardeşim seni yaşatamadık. Fatma ile aynı KHK ile ihraç olmuşuz. Aynı nedenlerle sokağa çıkmışız muhtemelen. Sosyal medya paylaşımlarında 29 Ekim 2016 gecesine dair yazdıklarını okudum. Daha o gün yazmış dünü, yasayacaklarını bilecek kadar tanıyor muktediri ve küçük muktedircikleri. Fatma biliyor o günden sonra bir daha aramayacakların kimler olduğunu, bekar kadınların hiyerarşinin en altında yer aldığını. Fatma'nın anneliği için olsa olsa 'çocuğunu düşünseydin' denileceğini. Aah Fatma kız kardeşim tam da bu olmalıydı direnç noktamız. Bu eril tahakkümle mücadele etmeliydik. İçimizi zehirli sarmaşık gibi saran bu cinsiyetçi kökleri bir bir kesmeliydik seninle. Soluğumuzun yetmediği yerde kız kardeşlik yetişmeliydi.
Kız kardeşlik, sana hakkını teslim edecekti inan.
Düşmana inattı çünkü yaşamak. Evet tek kişilik örgüttük biz kadınlar, yaşam karşısında. Haklıydın ihracın 5. Yılında yazdıklarınla. Sevgi, Canan, Fatma elbirliği, Er birliği ile cinayet, cana kast hepsi, faili de belli üstelik. Bu sebeple yanınızdaki kadınlara sarılın, kadın olmak, yaşamak, kız kardeşlik olmadan çok zor. Ve gericiliğin, cinsiyetçiliğin sirayet ettiği her yerde sarılmak, hemhal olmak, yaşamı, koptuğu yerden örmek, en devrimci eylemdir bugün.