Kısa bir süre öncesine kadar görevi rahim kasının kasılması ve memedeki süt bezlerinin kasılması ile sınırlı olduğunu sandığımız oksitosin, artık aynı zamanda aşk, sevgi, bir gruba veya markaya aidiyet hormonu olduğu kadar gerekirse ait olduğu zümre adına şiddet uygulatabilecek bir hormon olarak anılıyor. Bir başka ifade ile “Oksitosin nedir?” sorusunun cevabını vermek, çok değil bundan 10-15 sene öncesinde olduğu kadar kolay değil artık… 

Emziren anne ile bebeği arasında çok özel bir bağ oluştuğunu herkes bilir; keza bilim insanlarının çalışmaları da emzirmenin anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirdiğini gösteriyor.

Emziren annelerin kendilerine güvenlerinin ve buna mukabil annelikten aldıkları hazzın çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.

İşte bu durum mucizevi hormonlarımızdan bir tanesi olan OKSİTOSİN’ in alamet-i farikalarından sadece bir tanesi…

Lakin,

“Oksitosin nedir / ne değildir?” sorusunun yanıtı emin olun bundan çok daha fazlası…

Oksitosin Nedir?

Oksitosin, Antik Yunanca’ dan günümüze uzanan bir bileşik kelime;

Oxys” hızlı,

“Tokos” ise doğum anlamına geliyor.

Tıp tarihinde ilk olarak 1906 yılında Sir Henry Hallet Dale tanımlamış.

Dale, hipofizden elde ettiği bir maddeyi hamile kedilere verdiğinde rahim kaslarının kasılmasında artış olduğunu ve doğum eyleminin hızlandığını keşfetmiş,

Ve,

Bu nedenle de bu maddeye “hızlı doğum” anlamına gelen oksitosin ismini vermiştir.

emzirme oksitosin

Bu keşiften itibaren çok uzun süreler boyunca oksitosin hormonunun sadece iki ana işlevi olduğunu sanıyorduk:

  • Doğum esnasında rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak doğum eylemini başlatmak
  • Meme emme esnasında süt bezlerinin kasılarak annenin sütünün bebeğin ağzına akmasını sağlamak

Ancak yakın zaman öncesinde bu hormonun bir takım başka özellikleri de olduğu anlaşıldı.

Örneğin,

İnsanlarla yakın ilişki kurduğumuzda beynimizde oksitosin hormonun çok daha yüksek oranlarda salgılanıyor. 

Tokalaşmaktan kucaklaşmaya,

Dans etmekten tutun orgazma kadar insanlar arası her türlü yakın ilişki resmen oksitosin bombardımanı ile sonuçlanıyor.

Kısacası artık popüler kültürde daha çok “sevgi, aşk, güven ve bağlılık hormonu” olarak biliniyor.

Gerçek şu ki,

Bir kişide ne kadar çok oksitosin salgılanmasına neden olursanız,

O kişiyi kendinize o kadar fazla bağlarsınız!!!

Lakin bundan çok daha fazlası var…

oksitosin

Oksitosin ek olarak,

  • Beynin stres algılama merkezinin çalışmasını baskılayarak stresi teskin etmek
  • Olumsuz hatıraların hafızada depolanmasını azaltmak
  • Beyin hücrelerinin çoğalmasını hızlandırmak
  • Bir takım tümör hücrelerinin çoğalmasını engellemek gibi birçok şaşırtıcı işlevde daha görev alıyor. 

Özetle,

Oksitosin salgılanan her türlü durum, bedenimize “hayatın yaşamaya değer” olduğunu anlatan hormonal mesajlar yolluyor.

İnsanlar Arası Etkileşimdeki Rolü

Güncel bilimsel çalışmalar oksitosin hormonunun sosyal bilinç kavramında kilit bir rol oynadığına,

Ve,

Duyguları tanımamızı sağlayarak “bağlılık ilişkisi” oluşturmaya yardımcı olduğuna işaret ediyor.

Örneğin bu “bağlılık tiplerinden” bazıları:

  • Güven algısı geliştirerek karşılıklı güven duygusunun oluşması
  • Cömertlik ve iş birliğini kolaylaştırmak
  • Çekicilik ve bağlılık duygusu
  • Sosyal etkileşimleri desteklemek (farkındalık, bakış açısı, iletişim tarzı)

Bununla birlikte,

Bu hormonun insan davranışı üzerindeki etkisinin, bireye veya duruma bağlı olduğu iddiasını destekleyen kanıtlar da var.

Bazı çalışmalar artan kıskançlık, güvensizlik veya bağlanma sorunları gibi antisosyal bir etkilerle de ilişkili olabileceğine işaret ediyor.

Oksitosin Salınımı Nasıl Tetiklenir?

Yukarıda özet olarak belirtildiği üzere oksitosin salınımını artıran birçok etken vardır. 

Başlıcaları:

  • Doğum ve emzirme
  • Anne ve bebek arasında ten tene temas
  • Cinsel ilişki
  • İnsan/hayvan etkileşimi (özellikle köpeklerle)
  • Masaj
  • Güzel bir yemek
  • Sosyal medya kullanımı

Bana kalırsa sosyal medya örneği özellikle ilgi çekici…

Örneğin bir çalışmada katılımcılardan birinde, kız arkadaşından aldığı mesaj ile %150 oranında oksitosin artışı görülmüş.

Özetle,

Bu veriler, çevrimiçi topluluklar içindeki etkileşimin de gerçek dünyadaki etkileşimlerimize benzer bir fizyolojik tepkiye yol açabileceğini gösteriyor.

oksitosin ve marka seçimi

Aracılı İletişimde Oksitosin Rolü

Oksitosinin insan-insan etkileşimlerindeki rolü artık çok iyi biliniyor,

Ancak,

Bu etki tüketici davranış gibi insan dışı iletişimlerde nasıl rol oynuyor?

The neuropeptide oxytocin modulates consumer brand relationships

Fürst ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırma, oksitosinin insan-insan ilişkilerini kurmayı desteklediği gibi, markalarla olan ilişkimizi de kolaylaştırdığını gösteriyor.

Hatta,

Bazı markalarının bizlere sunuluş şekli insan etkileşiminden bile daha yüksek oksitosin salınımına neden olabiliyor.

Kitlesel Davranış Kalıbı

Bu hormon insan ilişkilerini geliştirmede kritik rol oynadığına göre,

Teröristlerin oksitosin düzeylerinin düşük olduğunu varsayabilir miyiz?

Aksi halde,

Neden bir ideolojik amaç uğruna tanımadıkları öldürmeye istekli olsunlar ki?

Oxytocin promotes human ethnocentrism

Bu hipotezle Princeton Üniversitesinde yapılan bir çalışma, yukarıdaki varsayıma şüphe düşürüyor.

Araştırmacılar oksitosin etkisinin,

Kişinin ait olduğu grubu diğer gruplardan üstün olduğuna inandırdığını buldu.

Hatta daha da fazlası, grubunuzu bir tehdide karşı savunmak için sizi şiddet kullanmaya bile sevk edebilir.

The Herding Hormone: Oxytocin Stimulates In-Group Conformity

Online Beslenme Programıyla Hedeflerinize Ulaşın Online Beslenme Programıyla Hedeflerinize Ulaşın

Bir diğer çalışmada oksitosinin aynı zamanda grup normlarına uymayı sağladığı gösterilmiş.

Bu veriden önce şiddeti teşvik eden ana hormonun testosteron olduğu düşünülüyordu.

Ancak görünen o ki,

Testosteron bireysel çıkarlar için, oksitosin ise grup faydasının söz konusu olduğu durumlarda şiddeti teşvik ediyor.

Örneğin…

Bir anne ayının, tavşanın ya da farenin yavrusunu “korumak için” öldürdüğünü hayal edin.

İşte bu oksitosinle bağlantılı bir şiddet eylemidir.

oksitosin

Tam Olarak Oksitosin Nedir?

Öncelikle, başkalarının yanında olmanın bile bizi strese soktuğunu unutmayalım.

Bu gibi durumlarda kan basıncı, kalp atış hızı, solunum hızı artar ve bir nevi alarm durumuna geçeriz.

Neden?

Çünkü başkalarının varlığı potansiyel bir tehlikedir,

Ve,

Onlara güvenip güvenilemeyeceğini bilmek zordur.

Ek olarak,

Gruptaki diğer kişiler tarafından olumsuz değerlendirilme ya da sosyal normlara uymazsan gruptan dışlanma riski de var…

Kaygı, amygdala yüksek aktivitesiyle bağlantılıdır. İşte,

Oksitosin bu aktiviteyi azaltarak,

Beynimize “Bu kişiye güvenebilirim” mesajı gönderir.

Kan basıncı, kalp atış hızı ve solunum hızı düşer; artık daha sakinsin…

Anne ile bebeği arasındaki bağ oksitosinerjiktir, yani yeni doğmuş bir bebek annesine direkt güvenir.

Ancak diğer insanlar arasındaki güvenin öğrenilmesi gerekir.

İnsanlar aynı şekilde davranıyor veyahut aynı görünüyorsa aynı gruba ait olduklarını hissederler.

Hal böyleyken,

Birine güvenebiliyorsanız muhtemelen ona benzer diğerine de güvenebileceğinizi hissedersiniz.

Ve,

Grubunuzun normlarına uyduğunuzda aslında şu mesajı veriyorsunuz: “Bana güvenilebilirsiniz; ben de sizden biriyim…”

oksitosin seviyesi bozuklukları

Oksitosin Seviyesinde Bozukluklar

Bu durumu destekleyen kanıtlar iki gelişimsel bozuklukta görülebiliyor:

  • William sendromu
  • Otizm

William Sendromlu çocuklar yabancılara bile güvenirler,

Ve,

Kendi gruplarında olup olmadıklarına bakmaksızın tanıştıkları herkese güvenmektedirler.

Otizmli çocuklar ise çoğu zaman annelerine bile güvenmezler.

İki bozukluk arasındaki temel fark nedir?

William sendromlu çocuklarda yüksek düzeyde oksitosin bulunurken, otizmli çocuklarda düşük düzeylerdedir.

Ancak…

Oksitosin kaygıyı azaltmaktan fazlasını da yapar.

Öte yandan sosyal bağları güçlendirmek için dopamin ve endorfinleri kullanır.

Kısaca söyleyecek olursak, dopamin motivasyon, endorfin ise keyif üretir.

  • Oksitosin + Dopamin =Sosyal Motivasyon
  • Oksitosin + Endorfin = Sosyal Keyif

Bütün bunları alıp,

Oksitosin nedir sorusunun cevabını tek bir cümlede özetlemeye çalışsak bu ne olurdu dersiniz?

Bence belki de şu:

Oksitosin gruplar, takımlar, kabileler, aşiretler oluşturur, yani bir zümre” hormonudur.

İnsanlık Tarihinde Değişen Ne Oldu?

Daha önce testosteronun kişisel çıkarlar için şiddeti teşvik ettiğini söylemiştim,

Bu açıdan testosteron aslında oksitosinin tam tersidir.

Kısacası “bencillik” hormonudur.

Ve testosteron kasları geliştirir, vücudu büyütür…

Son 20.000 yılda beynimiz neredeyse bir tenis topu kadar küçüldü.

Neden?

Çünkü testosteron seviyeleri düştü…

Bir hipotez, insan kabilelerinin yüksek testosteronlu bireyleri öldürdüğü yönündedir.

Çünkü bencildiler…

Ve eğer öyleyse,

Aslında bu durumdan oksitosin sorumlu olabilir…

Oksitosin bireyler arası bağları güçlendirirken, bir gruba ait olmayı sağlarken ve zümreleri büyütürken,

Öte yandan,

Kendi grubunun çıkarları adına zümreler arasındaki şiddeti de teşvik ederek aynı zamanda dünyayı daha polarize bir yere çeviriyor.

Özetle,

Oksitosin yin-yang gibi kendi içerisindeki karmaşık bir denge ile insani bağların varlığı için hayati önem taşıyor.

Editör: Haber Merkezi