2023 yılına giderken cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin seçileceği kritik bir seçime hazırlanıyoruz.
Oyumuzu kullanmak üzere sandığa gittiğimizde, demokratik kurallarla yönetilen bir ülkede yaşamak isteyip istemediğimizi düşünerek kullanacağız oylarımızı bir kez daha.
Başta ekonomik kriz olmak üzere eğitimde, sağlıkta, çalışma yaşamında birçok sorunla birlikte anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılması konuları tartışılırken, seçim güvenliği konusu gündemdeki yerini almaya başladı .
“Electoral Integrity Projesi’nin son bulgularına göre seçimli otokratik rejim kategorisi içinde görülen Türkiye, seçim dürüstlüğü açısından 165 ülke arasında 123. sırada yer alıyor.(1)
Son yıllarda yapılan seçimlerde, seçim ve sandık güvenliğine ilişkin yaşadığımız, akıllarda soru işareti yaratan örnekleri hatırlarsak, ülkemizde seçim hukukunun sorunlarının yanı sıra seçimlerin meşruiyeti sorunlarının da olduğunu görürüz.
Mansur Yavaş;”2014’teki helal oylar, gece operasyonuyla değişti,30 Mart 2014 seçimlerinde Ankara’da yaşanan oy tartışmalarıyla kapkaçın bedelini nasıl ödediğimizi biliyoruz. Ankaralıların helal oylarıyla gelen seçim, tartışmalı biçimde gece yarısı operasyonu ile değişti” dedi
Ekrem İmamoğlu; ”Yüksek Seçim Kurulunun, İstanbul’da 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerin yenilenmesi kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde halka seslenerek”YSK’yı kınıyorum, kazandığımız seçimi 31 Mart akşamı elimizden almaya çalıştılar, İşbirlikçi Anadolu Ajansı’nın utanmaz yöneticileri 12 saat bilgi paylaşmadılar. Memleket için kurulan AA’yı kendi çıkarları için kullandılar. Belki canınız sıkkın ama umudunuzu yitirmeyin, asla vazgeçmeyin” dedi
Adana ise 31 Mart seçimlerinde Yüreğir, Tufanbeyli, Yumurtalık ilçeleri küçük oy farkları ile yapılan itirazlar da red edilerek kaybedilmişti.
Bu durumda adım adım 2023 seçimlerine giderken seçimi demokratik, şeffaf, güvenilir ve adil kılan ve bütün bunları riske eden faktörler nelerdir? diye sormamız gerekiyor.
Öncelikle seçim güvenliği konusunun, günlük siyasi gelişmelerle birlikte her adımında yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
-Diğer taraftan ise seçim güvenliğini, seçim takviminin başlamasından önce kamuoyunun ve seçmenin seçimlere hazırlanması aşaması birinci evre olarak ele alıp bu evrede ise;
Önceki seçimlerde olduğu gibi seçmen iradesini etkilemeye yönelik eylem, söylem ve kural değişikliklerinin dikkatli bir şekilde izlenerek, vatandaşın korku, panik ve umutsuzluğa kapılmasını engelleyip, bilgilendirip, güvence olmak konusunda çalışma yapmak gerekiyor.
-SADAT’ın yöneticilerinden Ersan Ergür’ün, sosyal medya hesabından ”bu vatanı Türkiye düşmanları ile işbirliği yapanlara sandıkta teslim etmeyiz” paylaşımından sonra Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın genel merkezi önüne giderek;
” Kılıçdaroğlu, "Şunu herkesin bilmesini isterim, CHP demokratik yollarla bu ülkede seçimin yapması için her türlü çabayı gösterecektir. SADAT gibi kuruluşlar kim olursa olsun, seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burası ve saraydır. Bunu bütün halkımıza ifade ediyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'yiz, biz Kuvay-i Milliyeciyiz. Biz SADAT'cılardan öyle tedhişcilerden korkacak kişiler değiliz. Korkanlar kapılarını açmayanlardır. Buraya geldik kendilerinden bilgi almak istedik ama korkularından yuvalarına sığındılar. O yuva onları kurtarmaz. Biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" açıklamasını anlatmak gibi,
-CHP, seçim yasasını AYM’ye götürdü. AKP ve MHP’nin TBMM Başkanlığı’na sunduğu 298 sayılı seçimlerin genel hükümleri ve seçmen kütükleri kanunu ve mahalli idareler kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanunu CHP Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. CHP il ve ilçe seçim kurullarının oluşumları, kıdemli hakimler yerine birinci sınıf hakimler arasından kura çekimi ve üç ay içerisinde seçim kurullarının yeniden oluşturulması yönündeki düzenlemelerin iptalini istedi.
“CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Seçim Yasası'nda değişiklikler öngören kanun teklifine ilişkin TBMM'de, "Getirdiğiniz teklif seçim güvenliğini dinamitliyor. Bizzat kendi elinizle yaptırdığınız ittifak düzenlemesini bozuyor, partili Cumhurbaşkanına hukuksuz, adaletsiz, devlet imkanlarıyla propaganda imkanı getiriyor. Açıkça suç işliyorsunuz, Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz. Biz bu işin peşini bırakmayı asla düşünmüyoruz. Düzenlemeyi elbette seçim güvenliği açısından Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz ama diğer maddeler kendisine güvenen bir siyasi parti için engel değildir. Ancak asıl hesap, gölgelemeye çalıştığınız hesabı sandıkta vereceksiniz" açıklamasını anlatmak gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
-Seçim takviminin başlamasından, Yüksek Seçim Kurulu’nun kesin sonuçları ilan ettiği tarihe kadar geçecek sürede yapılacak çalışmalar aşaması ikinci evre olarak ele alıp; seçmen kütüklerinin askıya çıkması, askıda listelere yapılacak itirazlar, itirazlar sonucu listelerin kesinleşmesi, sonrasında sandık kurullarının oluşumu, sandık kurulları işlemlerinin takibi, seçim günü oy kullanma, oy pusulaları, geçerli ve geçersiz oylar, tutanakların birleştirilmesi, ilçe ve il seçim kurulunda yapılacak işlerin takibi gibi aşamalar için ilgililerin, görev alacakların bilinçlendirilmesi ve eğitim çalışmalarına dahil edilmesi gerekiyor.
Bu iki evreyi büyük bir titizlikle ele alır ve yöntemleri belirlersek, daha etkili sonuçlar elde edebiliriz. Vatandaşımızın beklentisi, demokratik, şeffaf, güvenli ve adaletli bir seçim ortamının sağlanması ile birlikte halk iradesinin sandığa eksiksiz yansımasıdır. Bu beklentinin gerçeğe dönüşmesinin yolu da bilinçli bir şekilde sürece dahil olmaktan ve mücadeleden geçecektir.